Mustafa Denizli, Gündemdeki Yabancı Oyuncu Kuralına Ateş Püskürdü!
Kasımpaşa Teknik Direktörü Mustafa Denizli, İHA’ya çarpıcı açıklamalar yaptı. Yabancı kuralından VAR sistemine, eski yıldızı Diagne’den milli takımın Şenol Güneş kararına kadar her soruya içtenlikle cevap veren Denizli, özellikle 6+2+2 olarak değişmesi gündeme gelen yabancı kuralına tepki gösterdi. Denizli, “Artı kararı rezalet bir karardır. Tribüne neden transfer yaptırıyorsunuz? Direkt yabancı sayısını 10 deyin bitsin gitsin” dedi.
3 büyük kulübü şampiyon yapma başarısı gösteren, A Milli Takım’ın başında başarılara ulaşan, şu anda Kasımpaşa’nın başında bulunan Teknik Direktör Mustafa Denizli, İHA’ya çok özel açıklamalar yaptı. Eski golcüsü Diagne’nin Galatasaray’daki performansına değinerek sözlerine başlayan tecrübeli teknik adam, yıldız oyuncunun henüz özgüven kazanamadığını belirtti.
Kendilerinin de Diagne’den doğan boşluğu doldurmaya çalıştıklarını söyleyen Mustafa Denizli, “Bu oyuncunun yerine birini arıyoruz. Performansa bakıp bulduk desek ’Hocam yapma, tabloya bak’ derler. Bulamadık henüz. Bu boşluğu farklı şekillerde kapatmaya çalışıyoruz. Esas olan şu; bir futbolcu gider, bir futbolcu gelir. Futbolcunun takım dediğimiz bu grupla doku uyuşmasının uyması gerekiyor. Diagne’nin Galatasaray’daki çalışma temposu belki bizden daha fazla. Ama bu durum, kendisinin başarılı olma şansını artırmıyor. Biz maalesef futbolcuyu her zaman bireysel olarak değerlendiriyoruz. Futbolda futbolcunun performansını bireysel olarak değerlendirdiğiniz zaman doğru sonuçlara varamazsınız. Futbolcuyu çevresiyle beraber değerlendirmeniz gerekir. Sağı, solu, arkası, önü, bu gibi ilişkiler yumağı futbolcuyu farklı kılar. Bizdeki ortamı Galatasaray’da bulamadı. Galatasaray’da o bölgelerde oynayan oyuncuların kalitesi, bizim futbolcularımızın kalitesinin altında mı? En kötü şartlarda eşitler. Ama saha içi dili dediğimiz faktör henüz Galatasaray’da oluşmadı ve Diagne bunun sıkıntısını yaşıyor. Daha büyük sıkıntı, bir futbolcu gündemi ve kamuoyunu bu konularla meşgul ederse, bu konularla ilgili bazı grupların beklentisini yukarıya çekerse, bu beklentilerin de karşılanmadığı 2-3 hafta geçerse, burada algılar değişmeye başlar. Bu durum, futbolcu üzerinde son derece olumsuz bir faktördür. Diagne bunu da yaşıyor olabilir. Bir futbolcu ister 20 yaşında olsun, ister 28-30 yaşında olsun bundan kurtulamaz. Dolayısıyla Diagne’yi izlerken onun adına da, ona bu kadar umut bağlayan ve bu kadar yatırım yapan takım adına da düşünüp üzülüyorum. Belli noktalarda çok iyi meziyetleri var ve bunu rahat kullanamıyor. Futbolcu güvenini kaybettiği zaman durum değişiyor. Dünya üzerinde kim olursanız olun, ister en büyük yıldız olun, isterse de son derece genç ve vasat bir futbolcu olun, hissettikleriniz ve yaşadıklarınız çok farklılık göstermez. Diagne bu rahatlığı hala bulamadı ve hala belki de soru işareti. Diagne güvenini kaybetti demeyelim kazanamadı diyelim” ifadelerini kullandı.
“Fatih Terim, Diagne’ye müthiş yardımcı oluyor”
Diagne’nin şu anda attığı gol sayısının, hiç gol atmaması halinde dahi gol krallığına yetebileceğini belirten Mustafa Denizli, “Biraz abartılı olur belki ama, Diagne bundan sonra hiç gol atmasa bile belki gol kralı olacak. Böyle bir lig yaşıyoruz. Ama çok ciddi beklentisi olan, ciddi maddi manevi yatırım yapılan bir futbolcu. Onu biraz tanıdığım için saha içinde neler hissettiklerini, koşarken, topla buluştuğu anda yakın çekimde vücut dilinden beynini okumaya çalışıyorum. Bazen Fatih hocamızla konuşuyoruz ve müthiş yardımcı olmaya çalışıyor Diagne’ye. Bu söylediklerimi o da bilen bir insan. Tecrübe dediğimiz faktörü, genç oyuncular üzerinde nasıl kullanacağını en iyi bilen insanlardan birisi. Buna rağmen çok kolay değil. Kim olursa olsun çok kolay değil. Bu tip beklentisi olan futbolcular bu sıkıntıyı yaşar. Yerini doldurabildik mi, henüz dolduramadık. Bizim yaptığımız transferler 20 yaş grupları. Takım ikinci yarıya kötü başlayınca, kendi adlarına ‘Acaba bu sonuçlarda bizim de sebebimiz var mı?’ diye düşünmeye başladılar. Bu sıkıntıyı yaşadık biz de. Daha tam çözemedik. Belli performans yükselmeleri oluyor ama tam çözemedik. Sonuçlar bize yardımcı olmadı. Sonuçlar düşündüğümüz paralelde gitseydi, belki bu oyuncuların tamamından istifade edecektik. Bu rahatlığı bulamadık ve dolayısıyla onlar adına ve bizim adımıza da şanssızlık oldu. Güven dediğimiz faktörün kaybedilmesi ya da kazanılması adına çok iyi oynayıp kaybettiğimiz maçlar oldu. Bunu bütün kamuoyu biliyor. Bu durum da bazen ‘İyi oynasam da kazanamıyorum’ düşüncesini yerleştiriyor. O zaman iyi oyunu da kaybedersiniz. Biz 3-4 haftalık periyotta bunu kaybettik ama sonrasında Allah’a şükür dönme şansımız oldu” diye konuştu.
“VAR sistemi adaleti sağlıyor ama önemli olan niyet”
Bu sezon başından itibaren uygulamaya koyulan VAR sisteminin artıları ve eksileriyle ilgili soruyu yanıtlayarak sözlerine devam eden Mustafa Denizli, “Her sistemin artıları ve eksileri vardır. VAR sisteminin karşılığı, adaletin kaybolmaması adına yapılan bir sistem. Futbol kesintiye uğramaması gereken bir oyundur ve mümkünse asgari pozisyonda kullanılmalı. Belki birçok maçın neticesi değişti bu sistem sayesinde. Türkiye’de bu sistemin gelmesini en çok isteyen kurumlardan birisi belki de hakemlik kurumuydu. Bir gün Cüneyt hocayla bir kurulda beraberdik. Sistem henüz gelmemişti ve fikrini sordum. “Ben insanım, hata yapabilirim. Bunun karşılığı benim yuvamın huzurunun kaçması mı, kişilik algılarımın bozulması mı ya da beni daha farklı düşüncelerle ortaya mı koymaları gerekiyor. Hata yapmayan insan olur mu?” dedi.
Bunu söyleyen belki de dünyanın en iyi hakemlerinden birisi ve belki de birincisi. ‘Aman hata yapmayayım’ baskısı insana hata yaptırır. Yüzde 51 penaltıysa penaltı verilsin diye yazmıştı bir arkadaşımız. Şimdi burada yüzde 51 bile haktır. Ama bu sistem, bunu ortadan kaldıran ve adaleti sağlayan bir sistem. Bu durum büyük ölçüde telafi edildi ama sıfıra inmesi mümkün değil. Türkiye’nin aynı kalitedeki iki hakemine pozisyonları izletin, yüzde 15’inde farklı kararlar çıkar. Futbol yorum işidir. Pozisyon yorumlamasına gelirsek, ben pozisyonu hakemden iyi yorumlarım. Çünkü futbola saha içi ve dışında 50 yılımı vermişim. Bir insanın vücut dili, koşuyu ne için yaptığını sana gösterir. Mesela bir pozisyonda ben hakem olsam, oyuncu kırmızı kart görmesin diye, koşuşundan dolayı düdüğü çalarım. Bunu kırmızı kart görmemesi için çalmam aslında, gittiği adam sakatlanmasın diye çalarım. Ben uzun süre dünyanın en iyi hakemlerinden Marcus Merk’le program yaptım. Onunla anlaşamadığımız, onun haklı olduğu ya da benim haklı olduğun bir sürü pozisyon vardı. Hakem futbolun ruhunu saha içinde kaçırabilir. Çok iyi hakem olabilirsin ama bunu kaçırabilirsin. VAR sistemi adil bir sistem ama neticede birisi yorumluyor. Bizde bir laf vardır; öküzün altında buzağı aramak. Her öküzün altında buzağı aranır mı, böyle bir ülke olabilir mi? Niyet işte” açıklamasını yaptı.
“Hakemle didişmekten kırmızı kart rekortmeni oldum”
Türkiye’de hakemlerin eskiye göre olumlu anlamda çok iyi bir gelişim gösterdiğini sözlerine ekleyen Mustafa Denizli, “Ben Türkiye liglerinde 1968 yılında forma giyen gencecik bir çocuktum. O günden bugüne hakemlerimizde müthiş olumlu bir değişim var. Bu da güven faktörü olarak var. Bizim maçlarımızda hakemler bir ton hatalı karar veriyor. Ama asla ve asla kafasında başka bir düşünce olduğunu düşünmüyorum ve hata yaptı diyorum. Bizim oynadığımız zamandı böyle düşünmüyordum. Birçok kırmızı kart gördüm. Hayatımda rakiple didişmekten dolayı kırmızı kart görmedim ama kart rekortmeniydim. 22 tane kırmızı kart gördüm ben. Hepsi hakem kararıyla ilgili. Bu insanların birçoğunu yakinen tanıyorum. Hata yapıyorlar, yorumlamaları kötü, bazen yürekleri mangal gibi değil. Ama bunlar insani taraflar ve olabilir. Şu anda Türkiye’de, ‘Ben bu maçı bu skorla bitireceğim’ diyen hakem yok. O bakımdan rahatım. Hakem hatasından maç kazandık, maç kaybettik. Belki de şampiyonluk kaybettim ben ve bir gün olsun hakem önyargıyla maça çıktı demedim” dedi.
“Kimseye güvenmeyen kişi, kendisine güvenmiyordur”
Türkiye’de güven konusunda önemli bir sorun olduğunu ifade ederek hakemlerle ilgili düşüncelerini aktaran deneyimli teknik adam, “Bütün takımlar benim söylediğim faktörlerden şikayet edebilir. Kimse ‘Bunun aklında bu var’ demiyor. Türkiye’de maalesef güven dediğimiz faktör birçok insanda soru işareti. Ben 30 senedir bu mesleği yapıyorum. Çevremde bir sürü ekibim var. 30 yılda bir tek gün ‘Acaba arkadan bir şey yer miyim’ gözüyle bakmadım, düşünmedim. Çünkü onları ben seçtim. Bütün düşüncelerim doğru çıkmadı ama bunu yapıyorsam o yolda arkama bakmadan yürümeliyim ben. Güven dediğim budur. Biz; insanlara, hakemlere, ona, buna güvenmezsek, birinci derecede kendimize güvenmiyoruz demektir. Kendisine güvenmeyen insan başkasına güvenmez. Ben hayatım boyunca kendime güvendim. Önce kendi yapacağıma, ondan sonra bu düşüncelerimi benimle paylaşacak olan insanlara güven duygusuyla yaklaştım. Hepsinden aynı sonucu almadım ama neticede karar verici benim. Onlar da bu kasten yapmadı. Ben bir plan yapıyorum, en iyisi olabilir ama düşündüğün çalışmayı yapamayabilirsin. Ama güvenini kaybettiğin zaman yürüyecek yolun kalmamıştır. Hakeme güvenme, futbolcuya güvenme Kime güveneceğiz biz? Onun için benim hayatta edindiğim en önemli derslerden birisi budur” ifadelerini kullandı.
“Milli takımda başarı yerli teknik adamla gelir”
A Milli Takım’ın başına Şenol Güneş’in geçmesiyle ilgili olarak düşünceleri sorulan Mustafa Denizli, “Tercihler her zaman tartışılır. Bu durum genelde yerli yabancı üzerinden gidiyor. Kısa bir dönem vardı Lucescu geldiğinde. Sağolsun buraya bana da ziyarete geldi, saatlerce konuştuk kendisiyle. O zaman kısa dönem adına, kendi ülkemizden bir insan olsaydı, daha katkı sağlayıcı olabilirdi. Lucescu’nun kariyeri ve başarıları ortada ve son derece tecrübeli. Ama milli takımlarda, dünya üzerinde uluslararası platformda yabancı bir teknik adamla başarıya ulaşan tek bir ülke var, 2004 Avrupa Şampiyonası’nda şampiyon olan Yunanistan. Takımın başında Alman Otto Rehhagel vardı. Onun dışında Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası’nda başarı getiren hep o ülkenin insanları oldu. Bu nedenle de Şenol hocanın takımın başına getirilmesi son derece yerinde bir karardır. Bu karar da insanlar üzerinde oluşan o gazı almıştır, bu bir gerçek. Ülke insanının milli takımla oluşan ilişkisi kopukluğa uğramıştı. Bu atmosfer olduğu zaman milli takım İstanbul’a döner” cevabını verdi.
“Milli takım maçında tribünler sadece kırmızı-beyaz olmalı”
A Milli Takım’ın artık İstanbul’a dönüp dönmemesi konusunda konuşan Mustafa Denizli, bu konuda özellikle karşılaşmaların oynanacağı periyoda bakılması gerektiğinin altını çizdi. Fransa karşılaşmasının Konya’da oynanacağını hatırlatarak sözlerini sürdüren Denizli, “Ama Fransa maçı ligler sona erdikten sonra oynanacak. Yani içeride mahalli bir rekabetin olmadığı dönemde oynanacak. Burada Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray bir şampiyonluk yarışı içinde olsa ve bu tarihte İstanbul’da bir milli maç oynansa, o zaman soru işareti olur. Hangi statta oynanacak, hangi oyuncular kadroya dahil edilecek, hangi futbolculara daha yakın ilgi gösterilecek? Bu daha önce yaşandı ve bu nedenle söylüyorum bunu. O tarih itibariyle hem İstanbul’daki taraftarı milli takım odak olmak üzere toplayabilirdi hem de bu algıyı ortadan kaldırabilirdi. Lig bittikten sonra İstanbul’da oynanması problem değil. Problem lig devam ederken. 3 takımdan birisinin sahasında oynayacaksın, Olimpiyat Stadı, milli takım maçları için uygun değil. Milli takımı İstanbul dışına çıkaran ilk teknik adam benim. Bursa’ya maçları bu faktörden dolayı ben aldım. Bir de strateji dediğimiz bir faktör var. Türkiye’de şehirleri futbolla yatıp kalkan, futbolu çok seven ve destek grupları oluşturan şehirler; Bursa, Eskişehir, Trabzon ve biraz da artık milli maçlardan dolayı Konya. O zaman takımından en fazla beklentisi olan takım Bursa’ydı. Kendi takımından görmediği başarıyı bir takımın etrafında kenetlenerek yaşamak istiyordu ve bu da milli takımdı. Orada oynadığımız tüm maçlardan düşündüğümüz sonuçları aldık. Bu tercih, tesadüf değildi. İstanbul’da sezon içinde oynanan bir maçta insanımızın bir kısmının üzerinde Galatasaray forması, bir kısmının üzerinde Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor forması var. Bu milli takım. Milli takım forması tek. Bu rekabet öyle bir yere geldi ki, stada giderken, senin giydiğin formanın dışında başka bir forma giydiğin zaman irite oluyorsun. Milli takımın tek forması var, o da kırmızı beyaz. Milli takım maçlarında tribünlere bakıyorsun, en azı milli takım forması var. Forma bulamamak da federasyonun sorunu, satışa çıkarsınlar bu formaları. Bundan fazla taraftarı olan takım var mı Türkiye’de. 25 milyon, 15-20 milyon taraftar olan takımlar var. Bunun 82 milyon taraftarı var ve kulüpler gibi store yap. Bütçen mi yetmiyor?” diyerek milli takım formalarının satışlarının daha ulaşılabilir olması gerektiğini ifade etti.
“Futbol adına alınan en rezalet karar artı (+) kuralıdır”
Değişmesi gündeme gelen yabancı kuralıyla ilgili olarak konuşan Mustafa Denizli, 6+2+2 kararını sert şekilde eleştirdi.
Türkiye’de futbol adına alınan en rezalet kararlardan birisinin yabancı konusundaki artı (+) kararları olduğunu söyleyen Denizli, “Böyle bir şey olur mu? Tribün için transfer yaptırıyorlar. Federasyon bu artı kuralını niye çıkarıyor? Bunu doğru dürüst söyle. 6+2+2 yerine doğru dürüst 10 de bitsin. Bu nedir. Bunun zararını en fazla kulüpler çekiyor. Yönetici ekonomik olarak çekiyor, sonra da takım çekiyor. Bu binanın içinde bu sistemle çalışan birisi olsam, yarım saat sonra antrenman var ve karşımda 5 tane sorunlu adam bulurum. Acaba son +2”de miyim, ilk +2”de miyim yoksa ilk 6’nın içinde miyim diye düşünecek adam. Sen de Hz. Ali ya da Hz. İbrahim adaletiyle git eve, kimi dışarıda bırakacağım diye düşün. Beni uykusuz bırakmak istiyorsan bu kararı al. Hocaların uyumasını istemiyorum de. Hadi ilk 2’yi attın, 2 saat uykudan kaybettin. Sonra diğer 2’yi düşündün, 2 saat daha gitti ve sabah oldu. Kimden korkuyorsun. Rekabetten korkma. Bu ülke, açık ekonomisi olan bir ülke. Bunu azaltırsan, diğer sayıyı çoğaltamazsın. Senin gerçek manada yıldız adayı gençlerin varsa, 50 tane yabancı getirsen de onlar şans bulur. Bu yıldızlar yabancı yokken mi çıktı? Böyle bir şey olur mu? Serbest bıraksan ne olacak? Kim kaç tane transfer yapar. Borç haneleri artık çevrilemeyecek durumda. Bunu netleştir. 10’sa 10 de, 6’ysa 6 de. +2 diyerek kimi kandırıyorsun. Ne için, teknik adamları ruh hastası yapmak için. 10+10 yap. Şu anda 14 yabancı var ve mecbur değilsin almaya. 3 yabancıyla da gidebilirsin. Ama 14 yerli oyuncun olmak zorunda. Bu yabancı kuralı değil, yerli kuralı. 14 yabancı varsa sana bir şey olmuyor, 14 yerli yoksa sana bir şey oluyor. Demek ki bu yerli kuralı. Alabilen 3 tane alır, alabilen 8 tane alır. 14 tane aldığın zaman zaten 3 tane mutlak problemli adamın oluyor. Hepsini birden oynatamıyorsun zaten, 11’ini oynatıyorsun. 10 tane, 8 tane de, serbest bırak. Bunu net yap” ifadelerini kullandı.
“Futbol bana mide ülseri kazandırdı!”
Trabzonspor karşılaşmasında yaşadığı sağlık sorunuyla ilgili olarak konuşan Mustafa Denizli, “Trabzonspor maçında yaşadığım problemi daha önce milli takımın başındayken Finlandiya maçında yaşamıştım. Futbolun bana kazandırdıklarından birisi de mide ülseri. Bazen hiçbir şey yapmıyorsunuz ve kabulleniyorsunuz. Takım iyi oynuyor, gol kaçırıyor ama o haftalarda ilk gelen top gol oluyordu. İkinci golde anormal sinirlendim ve sanki tirbuşonla midemi oymaya başladılar. Doktora ‘Bu benim aralıklı olarak yaşadığım bir şey, bana bir ilaç ver’ dedim. Tansiyonuma baktı ve yüksek gördü. Esasında her hafta tansiyonuma devre arasında baksa, tansiyonum yüksek çıkar. Riske etmeyelim dedi ve tedbir amaçlı hastaneye gitmemi söyledi.
Böyle bir şey yaşadık. Ama sonrasında ilk antrenmana çıktım, ertesi hafta maça da çıktım. Bu mesleği yapanlar, bunları yaşıyor. Bu sadece maç oynanırken yaşandı, maç dışında da yaşadığım birçok şey var” dedi.
“Türk teknik adamlar iyi bir yolda”
Türkiye’de en formda teknik adamın kim olduğuyla ilgili düşünceleri sorulan deneyimli çalıştırıcı, “Fatih ve Şenol’u dışarıda tutarak cevaplıyorum. Abdullah Avcı sürekli başarılı grafik çiziyor. Sergen Yalçın, Okan Buruk, Mehmet Özdilek. Esasında Erzurum’da kötü bir grafiği yoktu. Bunlar her teknik adamın yaşayacağı şeyler. Samet hoca, Hikmet hoca, Ünal hoca, Rıza hoca Hepsi başarılı bu hocaların. Birçoğu benimle birlikte çalışan arkadaşlar. Artık konumlar değişiyor. Benim asistanlığımı yapanlar şu anda ligin tecrübeli hocaları sınıfına girmeye başladı.
Onların bu grafikleri bizi mutlu ediyor. Bu durum ülke adına Türk teknik adamların geldiği yol itibariyle iyi bir puan” açıklamasını yaptı.
“Sergen Yalçın çok ayrı bir zeka”
Başarılı teknik adamlar listesinde saydığı Sergen Yalçın’ın futbolculuğu hakkında da yorum yapan Mustafa Denizli, “Sergen beraber çalıştığım en iyi futbolculardan birisiydi. 4 sene hocalığını yaptım ve o çok ayrı bir zeka. Çok değerli futbolcularla çalıştım. Türkiye’nin ve dünyanın kaybı olan önemli oyuncular da oldu. Mesela şu anda İtalya’dan dünya çapında 2 futbolcu söyleyin. Mesela Balotelli’yi skandallarıyla hatırlıyorsun. İtalya defalarca Dünya ve Avrupa şampiyonu oldu. 10-15 sene önce sorsam bana 10 tane isim sayardınız. Türkiye’den de öyle, İspanya’dan da öyle. Xavi-Iniesta-Casillas gitti, İspanyol futbolunda sayılan isimler yabancı oyuncular oldu. Türkiye’de Arda-Emre’den sonra doğru dürüst isim sayamıyorsun. Şimdi Yusuf, Cenk, Abdülkadir, Dorukhan’ı sayıyorsunuz. Mesela Dorukhan olur. Beraber çalıştım ve Dorukhan futbolcu olmak istiyordu. Amacına ulaşmak istiyordu. Grafiği de devam eder. Milli takımda oynayan futbolcunun kendi takımındaki yeri de garantidir. Bu anlamda Dorukhan açısından Şenol Güneş de önemli bir etken oldu” diyerek sözlerini tamamladı.
Kendilerinin de Diagne’den doğan boşluğu doldurmaya çalıştıklarını söyleyen Mustafa Denizli, “Bu oyuncunun yerine birini arıyoruz. Performansa bakıp bulduk desek ’Hocam yapma, tabloya bak’ derler. Bulamadık henüz. Bu boşluğu farklı şekillerde kapatmaya çalışıyoruz. Esas olan şu; bir futbolcu gider, bir futbolcu gelir. Futbolcunun takım dediğimiz bu grupla doku uyuşmasının uyması gerekiyor. Diagne’nin Galatasaray’daki çalışma temposu belki bizden daha fazla. Ama bu durum, kendisinin başarılı olma şansını artırmıyor. Biz maalesef futbolcuyu her zaman bireysel olarak değerlendiriyoruz. Futbolda futbolcunun performansını bireysel olarak değerlendirdiğiniz zaman doğru sonuçlara varamazsınız. Futbolcuyu çevresiyle beraber değerlendirmeniz gerekir. Sağı, solu, arkası, önü, bu gibi ilişkiler yumağı futbolcuyu farklı kılar. Bizdeki ortamı Galatasaray’da bulamadı. Galatasaray’da o bölgelerde oynayan oyuncuların kalitesi, bizim futbolcularımızın kalitesinin altında mı? En kötü şartlarda eşitler. Ama saha içi dili dediğimiz faktör henüz Galatasaray’da oluşmadı ve Diagne bunun sıkıntısını yaşıyor. Daha büyük sıkıntı, bir futbolcu gündemi ve kamuoyunu bu konularla meşgul ederse, bu konularla ilgili bazı grupların beklentisini yukarıya çekerse, bu beklentilerin de karşılanmadığı 2-3 hafta geçerse, burada algılar değişmeye başlar. Bu durum, futbolcu üzerinde son derece olumsuz bir faktördür. Diagne bunu da yaşıyor olabilir. Bir futbolcu ister 20 yaşında olsun, ister 28-30 yaşında olsun bundan kurtulamaz. Dolayısıyla Diagne’yi izlerken onun adına da, ona bu kadar umut bağlayan ve bu kadar yatırım yapan takım adına da düşünüp üzülüyorum. Belli noktalarda çok iyi meziyetleri var ve bunu rahat kullanamıyor. Futbolcu güvenini kaybettiği zaman durum değişiyor. Dünya üzerinde kim olursanız olun, ister en büyük yıldız olun, isterse de son derece genç ve vasat bir futbolcu olun, hissettikleriniz ve yaşadıklarınız çok farklılık göstermez. Diagne bu rahatlığı hala bulamadı ve hala belki de soru işareti. Diagne güvenini kaybetti demeyelim kazanamadı diyelim” ifadelerini kullandı.
“Fatih Terim, Diagne’ye müthiş yardımcı oluyor”
Diagne’nin şu anda attığı gol sayısının, hiç gol atmaması halinde dahi gol krallığına yetebileceğini belirten Mustafa Denizli, “Biraz abartılı olur belki ama, Diagne bundan sonra hiç gol atmasa bile belki gol kralı olacak. Böyle bir lig yaşıyoruz. Ama çok ciddi beklentisi olan, ciddi maddi manevi yatırım yapılan bir futbolcu. Onu biraz tanıdığım için saha içinde neler hissettiklerini, koşarken, topla buluştuğu anda yakın çekimde vücut dilinden beynini okumaya çalışıyorum. Bazen Fatih hocamızla konuşuyoruz ve müthiş yardımcı olmaya çalışıyor Diagne’ye. Bu söylediklerimi o da bilen bir insan. Tecrübe dediğimiz faktörü, genç oyuncular üzerinde nasıl kullanacağını en iyi bilen insanlardan birisi. Buna rağmen çok kolay değil. Kim olursa olsun çok kolay değil. Bu tip beklentisi olan futbolcular bu sıkıntıyı yaşar. Yerini doldurabildik mi, henüz dolduramadık. Bizim yaptığımız transferler 20 yaş grupları. Takım ikinci yarıya kötü başlayınca, kendi adlarına ‘Acaba bu sonuçlarda bizim de sebebimiz var mı?’ diye düşünmeye başladılar. Bu sıkıntıyı yaşadık biz de. Daha tam çözemedik. Belli performans yükselmeleri oluyor ama tam çözemedik. Sonuçlar bize yardımcı olmadı. Sonuçlar düşündüğümüz paralelde gitseydi, belki bu oyuncuların tamamından istifade edecektik. Bu rahatlığı bulamadık ve dolayısıyla onlar adına ve bizim adımıza da şanssızlık oldu. Güven dediğimiz faktörün kaybedilmesi ya da kazanılması adına çok iyi oynayıp kaybettiğimiz maçlar oldu. Bunu bütün kamuoyu biliyor. Bu durum da bazen ‘İyi oynasam da kazanamıyorum’ düşüncesini yerleştiriyor. O zaman iyi oyunu da kaybedersiniz. Biz 3-4 haftalık periyotta bunu kaybettik ama sonrasında Allah’a şükür dönme şansımız oldu” diye konuştu.
“VAR sistemi adaleti sağlıyor ama önemli olan niyet”
Bu sezon başından itibaren uygulamaya koyulan VAR sisteminin artıları ve eksileriyle ilgili soruyu yanıtlayarak sözlerine devam eden Mustafa Denizli, “Her sistemin artıları ve eksileri vardır. VAR sisteminin karşılığı, adaletin kaybolmaması adına yapılan bir sistem. Futbol kesintiye uğramaması gereken bir oyundur ve mümkünse asgari pozisyonda kullanılmalı. Belki birçok maçın neticesi değişti bu sistem sayesinde. Türkiye’de bu sistemin gelmesini en çok isteyen kurumlardan birisi belki de hakemlik kurumuydu. Bir gün Cüneyt hocayla bir kurulda beraberdik. Sistem henüz gelmemişti ve fikrini sordum. “Ben insanım, hata yapabilirim. Bunun karşılığı benim yuvamın huzurunun kaçması mı, kişilik algılarımın bozulması mı ya da beni daha farklı düşüncelerle ortaya mı koymaları gerekiyor. Hata yapmayan insan olur mu?” dedi.
Bunu söyleyen belki de dünyanın en iyi hakemlerinden birisi ve belki de birincisi. ‘Aman hata yapmayayım’ baskısı insana hata yaptırır. Yüzde 51 penaltıysa penaltı verilsin diye yazmıştı bir arkadaşımız. Şimdi burada yüzde 51 bile haktır. Ama bu sistem, bunu ortadan kaldıran ve adaleti sağlayan bir sistem. Bu durum büyük ölçüde telafi edildi ama sıfıra inmesi mümkün değil. Türkiye’nin aynı kalitedeki iki hakemine pozisyonları izletin, yüzde 15’inde farklı kararlar çıkar. Futbol yorum işidir. Pozisyon yorumlamasına gelirsek, ben pozisyonu hakemden iyi yorumlarım. Çünkü futbola saha içi ve dışında 50 yılımı vermişim. Bir insanın vücut dili, koşuyu ne için yaptığını sana gösterir. Mesela bir pozisyonda ben hakem olsam, oyuncu kırmızı kart görmesin diye, koşuşundan dolayı düdüğü çalarım. Bunu kırmızı kart görmemesi için çalmam aslında, gittiği adam sakatlanmasın diye çalarım. Ben uzun süre dünyanın en iyi hakemlerinden Marcus Merk’le program yaptım. Onunla anlaşamadığımız, onun haklı olduğu ya da benim haklı olduğun bir sürü pozisyon vardı. Hakem futbolun ruhunu saha içinde kaçırabilir. Çok iyi hakem olabilirsin ama bunu kaçırabilirsin. VAR sistemi adil bir sistem ama neticede birisi yorumluyor. Bizde bir laf vardır; öküzün altında buzağı aramak. Her öküzün altında buzağı aranır mı, böyle bir ülke olabilir mi? Niyet işte” açıklamasını yaptı.
“Hakemle didişmekten kırmızı kart rekortmeni oldum”
Türkiye’de hakemlerin eskiye göre olumlu anlamda çok iyi bir gelişim gösterdiğini sözlerine ekleyen Mustafa Denizli, “Ben Türkiye liglerinde 1968 yılında forma giyen gencecik bir çocuktum. O günden bugüne hakemlerimizde müthiş olumlu bir değişim var. Bu da güven faktörü olarak var. Bizim maçlarımızda hakemler bir ton hatalı karar veriyor. Ama asla ve asla kafasında başka bir düşünce olduğunu düşünmüyorum ve hata yaptı diyorum. Bizim oynadığımız zamandı böyle düşünmüyordum. Birçok kırmızı kart gördüm. Hayatımda rakiple didişmekten dolayı kırmızı kart görmedim ama kart rekortmeniydim. 22 tane kırmızı kart gördüm ben. Hepsi hakem kararıyla ilgili. Bu insanların birçoğunu yakinen tanıyorum. Hata yapıyorlar, yorumlamaları kötü, bazen yürekleri mangal gibi değil. Ama bunlar insani taraflar ve olabilir. Şu anda Türkiye’de, ‘Ben bu maçı bu skorla bitireceğim’ diyen hakem yok. O bakımdan rahatım. Hakem hatasından maç kazandık, maç kaybettik. Belki de şampiyonluk kaybettim ben ve bir gün olsun hakem önyargıyla maça çıktı demedim” dedi.
“Kimseye güvenmeyen kişi, kendisine güvenmiyordur”
Türkiye’de güven konusunda önemli bir sorun olduğunu ifade ederek hakemlerle ilgili düşüncelerini aktaran deneyimli teknik adam, “Bütün takımlar benim söylediğim faktörlerden şikayet edebilir. Kimse ‘Bunun aklında bu var’ demiyor. Türkiye’de maalesef güven dediğimiz faktör birçok insanda soru işareti. Ben 30 senedir bu mesleği yapıyorum. Çevremde bir sürü ekibim var. 30 yılda bir tek gün ‘Acaba arkadan bir şey yer miyim’ gözüyle bakmadım, düşünmedim. Çünkü onları ben seçtim. Bütün düşüncelerim doğru çıkmadı ama bunu yapıyorsam o yolda arkama bakmadan yürümeliyim ben. Güven dediğim budur. Biz; insanlara, hakemlere, ona, buna güvenmezsek, birinci derecede kendimize güvenmiyoruz demektir. Kendisine güvenmeyen insan başkasına güvenmez. Ben hayatım boyunca kendime güvendim. Önce kendi yapacağıma, ondan sonra bu düşüncelerimi benimle paylaşacak olan insanlara güven duygusuyla yaklaştım. Hepsinden aynı sonucu almadım ama neticede karar verici benim. Onlar da bu kasten yapmadı. Ben bir plan yapıyorum, en iyisi olabilir ama düşündüğün çalışmayı yapamayabilirsin. Ama güvenini kaybettiğin zaman yürüyecek yolun kalmamıştır. Hakeme güvenme, futbolcuya güvenme Kime güveneceğiz biz? Onun için benim hayatta edindiğim en önemli derslerden birisi budur” ifadelerini kullandı.
“Milli takımda başarı yerli teknik adamla gelir”
A Milli Takım’ın başına Şenol Güneş’in geçmesiyle ilgili olarak düşünceleri sorulan Mustafa Denizli, “Tercihler her zaman tartışılır. Bu durum genelde yerli yabancı üzerinden gidiyor. Kısa bir dönem vardı Lucescu geldiğinde. Sağolsun buraya bana da ziyarete geldi, saatlerce konuştuk kendisiyle. O zaman kısa dönem adına, kendi ülkemizden bir insan olsaydı, daha katkı sağlayıcı olabilirdi. Lucescu’nun kariyeri ve başarıları ortada ve son derece tecrübeli. Ama milli takımlarda, dünya üzerinde uluslararası platformda yabancı bir teknik adamla başarıya ulaşan tek bir ülke var, 2004 Avrupa Şampiyonası’nda şampiyon olan Yunanistan. Takımın başında Alman Otto Rehhagel vardı. Onun dışında Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası’nda başarı getiren hep o ülkenin insanları oldu. Bu nedenle de Şenol hocanın takımın başına getirilmesi son derece yerinde bir karardır. Bu karar da insanlar üzerinde oluşan o gazı almıştır, bu bir gerçek. Ülke insanının milli takımla oluşan ilişkisi kopukluğa uğramıştı. Bu atmosfer olduğu zaman milli takım İstanbul’a döner” cevabını verdi.
“Milli takım maçında tribünler sadece kırmızı-beyaz olmalı”
A Milli Takım’ın artık İstanbul’a dönüp dönmemesi konusunda konuşan Mustafa Denizli, bu konuda özellikle karşılaşmaların oynanacağı periyoda bakılması gerektiğinin altını çizdi. Fransa karşılaşmasının Konya’da oynanacağını hatırlatarak sözlerini sürdüren Denizli, “Ama Fransa maçı ligler sona erdikten sonra oynanacak. Yani içeride mahalli bir rekabetin olmadığı dönemde oynanacak. Burada Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray bir şampiyonluk yarışı içinde olsa ve bu tarihte İstanbul’da bir milli maç oynansa, o zaman soru işareti olur. Hangi statta oynanacak, hangi oyuncular kadroya dahil edilecek, hangi futbolculara daha yakın ilgi gösterilecek? Bu daha önce yaşandı ve bu nedenle söylüyorum bunu. O tarih itibariyle hem İstanbul’daki taraftarı milli takım odak olmak üzere toplayabilirdi hem de bu algıyı ortadan kaldırabilirdi. Lig bittikten sonra İstanbul’da oynanması problem değil. Problem lig devam ederken. 3 takımdan birisinin sahasında oynayacaksın, Olimpiyat Stadı, milli takım maçları için uygun değil. Milli takımı İstanbul dışına çıkaran ilk teknik adam benim. Bursa’ya maçları bu faktörden dolayı ben aldım. Bir de strateji dediğimiz bir faktör var. Türkiye’de şehirleri futbolla yatıp kalkan, futbolu çok seven ve destek grupları oluşturan şehirler; Bursa, Eskişehir, Trabzon ve biraz da artık milli maçlardan dolayı Konya. O zaman takımından en fazla beklentisi olan takım Bursa’ydı. Kendi takımından görmediği başarıyı bir takımın etrafında kenetlenerek yaşamak istiyordu ve bu da milli takımdı. Orada oynadığımız tüm maçlardan düşündüğümüz sonuçları aldık. Bu tercih, tesadüf değildi. İstanbul’da sezon içinde oynanan bir maçta insanımızın bir kısmının üzerinde Galatasaray forması, bir kısmının üzerinde Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor forması var. Bu milli takım. Milli takım forması tek. Bu rekabet öyle bir yere geldi ki, stada giderken, senin giydiğin formanın dışında başka bir forma giydiğin zaman irite oluyorsun. Milli takımın tek forması var, o da kırmızı beyaz. Milli takım maçlarında tribünlere bakıyorsun, en azı milli takım forması var. Forma bulamamak da federasyonun sorunu, satışa çıkarsınlar bu formaları. Bundan fazla taraftarı olan takım var mı Türkiye’de. 25 milyon, 15-20 milyon taraftar olan takımlar var. Bunun 82 milyon taraftarı var ve kulüpler gibi store yap. Bütçen mi yetmiyor?” diyerek milli takım formalarının satışlarının daha ulaşılabilir olması gerektiğini ifade etti.
“Futbol adına alınan en rezalet karar artı (+) kuralıdır”
Değişmesi gündeme gelen yabancı kuralıyla ilgili olarak konuşan Mustafa Denizli, 6+2+2 kararını sert şekilde eleştirdi.
Türkiye’de futbol adına alınan en rezalet kararlardan birisinin yabancı konusundaki artı (+) kararları olduğunu söyleyen Denizli, “Böyle bir şey olur mu? Tribün için transfer yaptırıyorlar. Federasyon bu artı kuralını niye çıkarıyor? Bunu doğru dürüst söyle. 6+2+2 yerine doğru dürüst 10 de bitsin. Bu nedir. Bunun zararını en fazla kulüpler çekiyor. Yönetici ekonomik olarak çekiyor, sonra da takım çekiyor. Bu binanın içinde bu sistemle çalışan birisi olsam, yarım saat sonra antrenman var ve karşımda 5 tane sorunlu adam bulurum. Acaba son +2”de miyim, ilk +2”de miyim yoksa ilk 6’nın içinde miyim diye düşünecek adam. Sen de Hz. Ali ya da Hz. İbrahim adaletiyle git eve, kimi dışarıda bırakacağım diye düşün. Beni uykusuz bırakmak istiyorsan bu kararı al. Hocaların uyumasını istemiyorum de. Hadi ilk 2’yi attın, 2 saat uykudan kaybettin. Sonra diğer 2’yi düşündün, 2 saat daha gitti ve sabah oldu. Kimden korkuyorsun. Rekabetten korkma. Bu ülke, açık ekonomisi olan bir ülke. Bunu azaltırsan, diğer sayıyı çoğaltamazsın. Senin gerçek manada yıldız adayı gençlerin varsa, 50 tane yabancı getirsen de onlar şans bulur. Bu yıldızlar yabancı yokken mi çıktı? Böyle bir şey olur mu? Serbest bıraksan ne olacak? Kim kaç tane transfer yapar. Borç haneleri artık çevrilemeyecek durumda. Bunu netleştir. 10’sa 10 de, 6’ysa 6 de. +2 diyerek kimi kandırıyorsun. Ne için, teknik adamları ruh hastası yapmak için. 10+10 yap. Şu anda 14 yabancı var ve mecbur değilsin almaya. 3 yabancıyla da gidebilirsin. Ama 14 yerli oyuncun olmak zorunda. Bu yabancı kuralı değil, yerli kuralı. 14 yabancı varsa sana bir şey olmuyor, 14 yerli yoksa sana bir şey oluyor. Demek ki bu yerli kuralı. Alabilen 3 tane alır, alabilen 8 tane alır. 14 tane aldığın zaman zaten 3 tane mutlak problemli adamın oluyor. Hepsini birden oynatamıyorsun zaten, 11’ini oynatıyorsun. 10 tane, 8 tane de, serbest bırak. Bunu net yap” ifadelerini kullandı.
“Futbol bana mide ülseri kazandırdı!”
Trabzonspor karşılaşmasında yaşadığı sağlık sorunuyla ilgili olarak konuşan Mustafa Denizli, “Trabzonspor maçında yaşadığım problemi daha önce milli takımın başındayken Finlandiya maçında yaşamıştım. Futbolun bana kazandırdıklarından birisi de mide ülseri. Bazen hiçbir şey yapmıyorsunuz ve kabulleniyorsunuz. Takım iyi oynuyor, gol kaçırıyor ama o haftalarda ilk gelen top gol oluyordu. İkinci golde anormal sinirlendim ve sanki tirbuşonla midemi oymaya başladılar. Doktora ‘Bu benim aralıklı olarak yaşadığım bir şey, bana bir ilaç ver’ dedim. Tansiyonuma baktı ve yüksek gördü. Esasında her hafta tansiyonuma devre arasında baksa, tansiyonum yüksek çıkar. Riske etmeyelim dedi ve tedbir amaçlı hastaneye gitmemi söyledi.
Böyle bir şey yaşadık. Ama sonrasında ilk antrenmana çıktım, ertesi hafta maça da çıktım. Bu mesleği yapanlar, bunları yaşıyor. Bu sadece maç oynanırken yaşandı, maç dışında da yaşadığım birçok şey var” dedi.
“Türk teknik adamlar iyi bir yolda”
Türkiye’de en formda teknik adamın kim olduğuyla ilgili düşünceleri sorulan deneyimli çalıştırıcı, “Fatih ve Şenol’u dışarıda tutarak cevaplıyorum. Abdullah Avcı sürekli başarılı grafik çiziyor. Sergen Yalçın, Okan Buruk, Mehmet Özdilek. Esasında Erzurum’da kötü bir grafiği yoktu. Bunlar her teknik adamın yaşayacağı şeyler. Samet hoca, Hikmet hoca, Ünal hoca, Rıza hoca Hepsi başarılı bu hocaların. Birçoğu benimle birlikte çalışan arkadaşlar. Artık konumlar değişiyor. Benim asistanlığımı yapanlar şu anda ligin tecrübeli hocaları sınıfına girmeye başladı.
Onların bu grafikleri bizi mutlu ediyor. Bu durum ülke adına Türk teknik adamların geldiği yol itibariyle iyi bir puan” açıklamasını yaptı.
“Sergen Yalçın çok ayrı bir zeka”
Başarılı teknik adamlar listesinde saydığı Sergen Yalçın’ın futbolculuğu hakkında da yorum yapan Mustafa Denizli, “Sergen beraber çalıştığım en iyi futbolculardan birisiydi. 4 sene hocalığını yaptım ve o çok ayrı bir zeka. Çok değerli futbolcularla çalıştım. Türkiye’nin ve dünyanın kaybı olan önemli oyuncular da oldu. Mesela şu anda İtalya’dan dünya çapında 2 futbolcu söyleyin. Mesela Balotelli’yi skandallarıyla hatırlıyorsun. İtalya defalarca Dünya ve Avrupa şampiyonu oldu. 10-15 sene önce sorsam bana 10 tane isim sayardınız. Türkiye’den de öyle, İspanya’dan da öyle. Xavi-Iniesta-Casillas gitti, İspanyol futbolunda sayılan isimler yabancı oyuncular oldu. Türkiye’de Arda-Emre’den sonra doğru dürüst isim sayamıyorsun. Şimdi Yusuf, Cenk, Abdülkadir, Dorukhan’ı sayıyorsunuz. Mesela Dorukhan olur. Beraber çalıştım ve Dorukhan futbolcu olmak istiyordu. Amacına ulaşmak istiyordu. Grafiği de devam eder. Milli takımda oynayan futbolcunun kendi takımındaki yeri de garantidir. Bu anlamda Dorukhan açısından Şenol Güneş de önemli bir etken oldu” diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak: İHA