SPORCU AİLELER - Karatenin 'Çınar'ları
Baba Cengiz Çınar ve anne Sema Çınar'ın karateci olması, bu branşta çocukları Enes ve Sümeyye'nin başarılı iki sporcu olarak ortaya çıkmasını sağladı Türkiye Karate Federasyonu TOHM Genel Koordinatörü Cengiz Çınar:'Çocukluğumda iki yıl süreyle güreş yaptım. Güreşten sonra karateye başladım' 'Hiçbir zaman aileme baskı yapmadım' Anne Sema Çınar: 'Eşimle karate ile uğraştığımız için çocuklar da otomatikman karateci oldular' Milli sporcu Enes Çınar: 'İstiklal Marşı'nı okutmak, kürsünün zirvesinde bir Türk gencinin yaşayabileceği en güzel duygulardan biri' Milli karateci Sümeyye Çınar: 'Karate hayatımı tamamen değiştirdi'
ÖMER HAKAN KİBAR - Eski milli karatecilerden Cengiz Çınar'ın eşi Sema ve çocukları milli sporcular Enes ve Sümeyye kendisinin izinden gidiyor.
Anne 28, Enes 17 ve Sümeyye de 12 yıldır karate sporuyla ilgileniyor.
Cengiz Çınar 1980 yılında karateye başlarken, 22 yıl süreyle aktif sporculuk kariyerini sürdürdü. 2002 yılına kadar müsabakalara katılan emekli polis Cengiz Çınar, uzun zamandır da Türkiye Karate Federasyonu (TKF) Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM) Genel Koordinatörlüğü'nü yürütüyor.
49 yaşındaki tecrübeli teknik adam, kurduğu Başkent Çınar Spor Kulübünde de yeni nesillere karate eğitimi vererek Türk sporuna katkıda bulunuyor.
Hocası Oğuz Öktem ile 1980 yılında karate serüvenine başlayan Cengiz Çınar, bugüne kadar ara vermeden branşı daha ileriye taşıyabilmek için uğraş verdi.
İlk müsabakasına 1986 yılında çıktığını hatırlatan baba Çınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk birinciliğini elde ettiğinde 18 yaşında olduğunu söyledi. Daha sonra Türkiye Büyükler Şampiyonası'na katıldığını aktaran Cengiz Çınar, "Orada ilk kez Türkiye üçüncüsü oldum. Bu dereceden sonra milli takıma çağrıldım. O sürede 2002'ye kadar müsabakalara katıldım." diye konuştu.
- Güreşten karateye
Halen Türkiye Karate Federasyonu (TKF) Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM) Genel Koordinatörü olan Cengiz Çınar, çocukluğunda 2 yıl süreyle güreşle ilgilendiğini ancak yaşadığı bir olay sonrasında karateyi tercih ettiğini kaydetti.
Baba Çınar, hikayesini şöyle paylaştı:
"Çocukluğumda 2 yıl süreyle güreş yaptım. Güreşten sonra karateye başladım. Aslında güreşi çok seviyordum. Eskiden Bruce Lee ve Jackie Chan filmleri vardı. Karate yapmadan yumruk ve tekme atmayı öğrenmiştim. Güreş antrenmanında arkadaşıma tekme atarken yanlışlıkla yanımda duran diğer arkadaşıma attım. Ali Rıza Keser dünya şampiyonluğu kazanmıştı. Babası Rıza Keser eşliğinde antrenmanları yapıyordum. Rıza hocam bizi iyi bir dövdü. Oradan çıktım ve Oğuz hocanın yanına geçtim. Karateye başlamam bu şekilde oldu. Küsmedim aslında. Taha Akgül'ün Avrupa ikinci olduğunda çok üzülmüştüm. Güreşi hala çok seviyorum."
Karatenin kendisine uygun bir branş olduğunu düşünerek tercih yaptığını anlatan Cengiz Çınar, "Hiçbir zaman aileme baskı yapmadım. Ama çocuklarım gözlerini açtıklarından bu yana spor salonundalar. Orada büyüdüler. Çocuklarımın, her zaman 'Biz ne zaman karateci olduk bilmeyiz' şeklinde söylemleri vardır. 3-4 yaşından bu yana ufak ufak tekme ve yumruk atmaya başladılar. Onlar da artık bu branşı benimsediler. İkisi de milli takım seviyesinde yarıştılar. Türkiye ve Balkan Şampiyonlukları var." ifadelerini kullandı.
Çocuklarının mühendis veya başka bir işle uğraşmalarını istediğini ancak onların da karatenin içinde yer aldığını dile getiren tecrübeli teknik adam, şöyle konuştu:
"Karate ilk başlarda sevilmez. 'Siyah kemerden sonra karate başlar' diye söyleriz. Onlar da belli bir süreç geçtikten sonra karateyle bütünleştiler. Ben hep çocuklarımın eğitim alanında mühendis ve değişik işlerde görev almalarını istiyordum. İkisi de 'Biz sporcuyuz, spor yapmak istiyoruz." dediler. İkisi de Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi'nde okuyorlar. Enes mezun oldu inşallah Yüksel de lisansa başlayacak. Sümeyye son sınıfta."
İş tarafından bakınca karateci bir aileye sahip olmanın iyi olduğunu anlatan baba Çınar, "Yıllardır milli takımda görev yapıyorum. Milli takımın her kategorisinde antrenörlük yaptım. Ben olmasam aile fertlerim derse giriyorlar. Böyle birbirimizi tamamlıyoruz." diyerek sözlerini tamamladı.
- Anne Çınar başörtüsü yasağına takıldı
Çınar ailesinin 43 yaşındaki annesi Sema Çınar, "Amcamın oğlu kung fuya gidiyordu. O zamanlar 'kadınlar içinde seans var' diye bana söylemişti. 14-15 yaşlarında bu şekilde başladım." dedi.
Karateye 1990 senesinde ilk adımı attığını belirten Sema Çınar, "4 yıl yaptım. 4 yıl sonunda evlenip çocuklarım olunca ara verdim. Ne zaman kendi kulübümüz oldu, tekrar başladım. 10 yıldır yapıyorum. Ailece kulübümüzde devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Müsabakalara katılmadığını ancak antrenmanlarını da hiç aksatmadığını dile getiren anne Çınar, şöyle devam etti:
"O zamanlar başörtülüydüm. Müsabakalara bu şekilde girilmiyordu. Bu nedenden dolayı müsabakalara giremedim. Sonrasında evlilik olayı olunca müsabakalardan koptum. Çok fazla o duyguyu yaşayamadım. 2 kez kata ve kumitede müsabakalara girdim. Onu da hatırlamıyorum. Sportif anlamda müsabakalara çok fazla katılmadım. O dönemin yasaklarıyla beraber 4 yıl siyah kuşağa kadar yaptım."
"Başörtüsü yasağı olmasaydı sporcu olarak devam ederdim." diyen Sema Çınar, "Yarışmış olmayı çok isterdim. Türkiye'de, Avrupa'da ve dünyada derecelerim olsaydı... Her zaman bu içimde kaldı. Çok isterdim. Bu duyguyu çocuklarımda ve eşimde yaşıyorum. Artık geçti." diyerek sitemkar bir şekilde duygularını paylaştı.
- "Karateyi çok seviyorum"
Sema Çınar, spor yapmayı çok sevdiğini hatırlatarak, "Karateyi çok seviyorum. Eşimle karate ile uğraştığımız için çocuklar da otomatikman karateci oldular. Başka branşa da yönelmediler." diye konuştu.
Kendisinin karateye başladığında eşiyle tanışmadığını belirten Sema Çınar, "Eşim hayatımda yoktu. Eşim o dönemde askerdi. Turuncu kuşaktayken eşimle tanıştım. Karateyle etkileşim olmadı, evlilik oldu." diyerek görüşlerini paylaştı.
Antrenmanları hep beraber yaptıklarını kaydeden anne Çınar, şunları söyledi:
"Antrenmanlara hep beraber ailecek, dördümüz giriyoruz, dördümüz bitiriyoruz. Büyükler antrenmanını aynı anda yapıyoruz. Onlara antrenmanda karışmıyorum ve kızmıyorum. Antrenmanda senseimiz (usta) Cengiz hoca olduğu için ben geri planda duruyorum. Çocuklar da ben de sensei ne derse onu yapıyoruz. Orada aile bitiyor ve sensei ve öğrencileri başlıyor."
Karateci bir ailenin ferdi olmanın çok güzel bir duygu olduğunu anlatan anne Çınar, "Sporu hayatında bulundurmak çok güzel. Sporun hayatında olması sağlık açısından, zinde bir beden açısından düşünme açısından, enerjini atma açısından ve her yönden çok güzel."
- Enes Çınar: "Ailemden dolayı karateye çok küçük yaşta başladım"
Milli karateci Enes Çınar, anne ve babasının karateci olması nedeniyle branşla çok küçük yaşta tanıştığını söyledi.
22 yaşındaki milli sporcu 2002 yılında karateye başladığını belirterek, "Salonda büyüdüğüm için başladığım zamanları hatırlamıyorum. Bir anda kendimi karatenin içinde buldum diyebilirim. 2004 yılında ilk şampiyonluğumu kazanmıştım. Ailemden dolayı karateye çok küçük yaşta başladım." diye konuştu.
Karateye başlamasında annesinin ve babasının etkisi olduğunu dile getiren Enes, "Ben o zamanlar babamın maçlarını izlemeye giderdim. Ayrıca kasetlerden maçlarını izlerdim. Onun gibi olmak isterdim. Etrafımızda karateciler vardı. Ben de zaten severek başladım." ifadelerini kullandı.
Karateyi seçtiği için hiç pişmanlık duymadığını belirten Enes sözlerine şöyle devam etti:
"Karateyi seçtiğim için mutluyum. Vücudumun elverdiği sürece müsabık olarak devam etmeyi hedefliyorum. Karateci ailenin içinde olmak güzel bir duygu. Aklıma takılanları antrenörüm, aynı zamanda babam olduğu için sorabiliyorum. Elimizin altında bir salon var. İstediğimiz her saatte antrenman yapabiliyoruz. Bunlar her zaman bizim artılarımızdı. Karatenin benim hayatımı çok güzel bir şekilde etkilediğini düşünüyorum. Çünkü karate yaparak göremeyeceğim yerleri gördüm. Yurt içi ve yurt dışında farklı turnuvalara gidiyoruz. Milli takımın parçası oluyorsun. Ülkeni temsil ediyorsun. Bu çok güzel. Aynı şekilde öz güvenin gelişiyor. Binlerce kişinin olduğu bir salonda herkesin seni izlemesi çok güzel bir duygu. Aynı zamanda sağlıklı bir bedene sahip oluyorsun. Kültürel ve her açıdan insanı geliştirdiğini düşünüyorum."
- "Antrenörlüğe sıcak bakmıyorum"
Bu zamana kadar çeşitli turnuvalarda birincilik elde ettiğini hatırlatan Enes, "İki kez Balkan Şampiyonu oldum. Büyükler Türkiye Şampiyonu oldum. Boğaziçi Turnuvası'nda şampiyon oldum. Ayrıca, yurt içi ve yurt dışı bir çok müsabakada şampiyonluklarım var." dedi.
Milli sporcu, sözlerini şöyle tamamladı:
"İstiklal Marşı'nı okutmak, kürsünün zirvesinde bir Türk gencinin yaşayabileceği en güzel duygulardan biri. O anki yaşadığımız gurur tarif edilemez. Her Türk gencinin yaşamak isteyeceği duygular. Beni çok güzel şekilde etkiliyor. Ben antrenörlüğe sıcak bakmıyorum. Ben müsabık olarak 35 yaşına kadar devam etmek istiyorum. Çünkü yarışmayı çok seviyorum. Yarışmacı olmayı çok seviyorum. Elimden geldiğince de küçüklere yardımcı oluyorum."
- Sümeyye Çınar: "Hiçbir şekilde dışarıda kavga etmiyorum"
AA muhabirinin, karatenin sert bir spor olduğunu hatırlatması üzerine Sümeyye Çınar, kendine güvendiğini ifade etti.
Erkeklerin kendinden çekinmediğini anlatan Sümeyye, "Aslında işin içinde olmadıkları için doğrudan 'sen beni dövebilir misin' diyorlar. Hiçbir şekilde dışarıda kavga etmiyorum. Bir şey olursa da kendime güveniyorum. Kendimi koruyabileceğimi düşünüyorum. Tepki göstermiyorlar ama korksalarda pek belli etmiyorlar. Kızlar tarafından bir çekingenlik olabilir. Erkeklerin çekindiğini sanmıyorum." şeklinde konuştu.
21 yaşında kadın sporcu, 7 yaşında kendisini karatenin içinde bulunduğunu belirterek, "Karate sporu dövüş sporu olmasına rağmen ailem sayesinde tercih ettim. Başladığımda çok bilinçli değildim. Devam ettiğimde çok iyi bir şey olduğunu fark ettim." ifadelerini kullandı.
Cimnastik sporunu yapmak istediğini ancak babasının kendisini fikrinden caydırdığını kaydeden Sümeyye, "14 senedir karate yapıyorum. Karateci olmamda tamamen annem ve babam etkili oldu. Çünkü 5 yaşlarında çok esnektim cimnastik istiyordum. Ama babam karateye yönlendirdi. Sonradan doğru bir karar olduğunu anladım." diyerek görüşlerini paylaştı.
"Karateci bir ailenin çocuğu olmak çok güzel." diyen milli karateci, "Annem ve babam hiç bir zaman beni eleştirmediler. Babam maçlarda bana hiç sinirlenmiyordu. Hiç bir zaman beri azarlamadı. Antrenmanlarda evet zorluyordu. Tüm hayatım spor yönünde gelişti. Okulum da o yönde. O yüzden bana çok katkısı olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
- "Karate hayatımı tamamen değiştirdi"
Normal bir çocuğun yaşamayacağı şeyler yaşadığını anlatan Sümeyye, "Karate hayatımı tamamen değiştirdi. Milli takım adına çok küçük yaşta tek başıma yurt dışına çıktım. Sonrasında okulda beden eğitimi öğretmenliği seçtim. Yani hayatımda tamamen spor var. Türkiye şampiyonluğu ve ikinciliğim var. Küçük yaşta Balkan Şampiyonası'na gittim. Ama orada derece yapamadım. Diskalifeye edilmiştim." diye konuştu.
Beden eğitim öğretmeni olduğumda görev aldığı okulda karateyi yaşatmak istediğini belirten Sümeyye, "En çok istediğim şeylerden birisi. İki yıldır aktif değilim. 18 yaşından bu yana babama yardım ediyorum. İki yıldır sadece antrenörlük yapıyorum. Bu salonda hep beraber antrenman yapmamız benim için bir şans. Çünkü elimin altında spor var. İstediğim zaman antrenman yapabilirim. Zaten antrenörüm babam olduğu için her şeyi sorabilirim." diyerek sözlerini tamamladı.
Anne 28, Enes 17 ve Sümeyye de 12 yıldır karate sporuyla ilgileniyor.
Cengiz Çınar 1980 yılında karateye başlarken, 22 yıl süreyle aktif sporculuk kariyerini sürdürdü. 2002 yılına kadar müsabakalara katılan emekli polis Cengiz Çınar, uzun zamandır da Türkiye Karate Federasyonu (TKF) Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM) Genel Koordinatörlüğü'nü yürütüyor.
49 yaşındaki tecrübeli teknik adam, kurduğu Başkent Çınar Spor Kulübünde de yeni nesillere karate eğitimi vererek Türk sporuna katkıda bulunuyor.
Hocası Oğuz Öktem ile 1980 yılında karate serüvenine başlayan Cengiz Çınar, bugüne kadar ara vermeden branşı daha ileriye taşıyabilmek için uğraş verdi.
İlk müsabakasına 1986 yılında çıktığını hatırlatan baba Çınar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk birinciliğini elde ettiğinde 18 yaşında olduğunu söyledi. Daha sonra Türkiye Büyükler Şampiyonası'na katıldığını aktaran Cengiz Çınar, "Orada ilk kez Türkiye üçüncüsü oldum. Bu dereceden sonra milli takıma çağrıldım. O sürede 2002'ye kadar müsabakalara katıldım." diye konuştu.
- Güreşten karateye
Halen Türkiye Karate Federasyonu (TKF) Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezi (TOHM) Genel Koordinatörü olan Cengiz Çınar, çocukluğunda 2 yıl süreyle güreşle ilgilendiğini ancak yaşadığı bir olay sonrasında karateyi tercih ettiğini kaydetti.
Baba Çınar, hikayesini şöyle paylaştı:
"Çocukluğumda 2 yıl süreyle güreş yaptım. Güreşten sonra karateye başladım. Aslında güreşi çok seviyordum. Eskiden Bruce Lee ve Jackie Chan filmleri vardı. Karate yapmadan yumruk ve tekme atmayı öğrenmiştim. Güreş antrenmanında arkadaşıma tekme atarken yanlışlıkla yanımda duran diğer arkadaşıma attım. Ali Rıza Keser dünya şampiyonluğu kazanmıştı. Babası Rıza Keser eşliğinde antrenmanları yapıyordum. Rıza hocam bizi iyi bir dövdü. Oradan çıktım ve Oğuz hocanın yanına geçtim. Karateye başlamam bu şekilde oldu. Küsmedim aslında. Taha Akgül'ün Avrupa ikinci olduğunda çok üzülmüştüm. Güreşi hala çok seviyorum."
Karatenin kendisine uygun bir branş olduğunu düşünerek tercih yaptığını anlatan Cengiz Çınar, "Hiçbir zaman aileme baskı yapmadım. Ama çocuklarım gözlerini açtıklarından bu yana spor salonundalar. Orada büyüdüler. Çocuklarımın, her zaman 'Biz ne zaman karateci olduk bilmeyiz' şeklinde söylemleri vardır. 3-4 yaşından bu yana ufak ufak tekme ve yumruk atmaya başladılar. Onlar da artık bu branşı benimsediler. İkisi de milli takım seviyesinde yarıştılar. Türkiye ve Balkan Şampiyonlukları var." ifadelerini kullandı.
Çocuklarının mühendis veya başka bir işle uğraşmalarını istediğini ancak onların da karatenin içinde yer aldığını dile getiren tecrübeli teknik adam, şöyle konuştu:
"Karate ilk başlarda sevilmez. 'Siyah kemerden sonra karate başlar' diye söyleriz. Onlar da belli bir süreç geçtikten sonra karateyle bütünleştiler. Ben hep çocuklarımın eğitim alanında mühendis ve değişik işlerde görev almalarını istiyordum. İkisi de 'Biz sporcuyuz, spor yapmak istiyoruz." dediler. İkisi de Ankara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi'nde okuyorlar. Enes mezun oldu inşallah Yüksel de lisansa başlayacak. Sümeyye son sınıfta."
İş tarafından bakınca karateci bir aileye sahip olmanın iyi olduğunu anlatan baba Çınar, "Yıllardır milli takımda görev yapıyorum. Milli takımın her kategorisinde antrenörlük yaptım. Ben olmasam aile fertlerim derse giriyorlar. Böyle birbirimizi tamamlıyoruz." diyerek sözlerini tamamladı.
- Anne Çınar başörtüsü yasağına takıldı
Çınar ailesinin 43 yaşındaki annesi Sema Çınar, "Amcamın oğlu kung fuya gidiyordu. O zamanlar 'kadınlar içinde seans var' diye bana söylemişti. 14-15 yaşlarında bu şekilde başladım." dedi.
Karateye 1990 senesinde ilk adımı attığını belirten Sema Çınar, "4 yıl yaptım. 4 yıl sonunda evlenip çocuklarım olunca ara verdim. Ne zaman kendi kulübümüz oldu, tekrar başladım. 10 yıldır yapıyorum. Ailece kulübümüzde devam ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Müsabakalara katılmadığını ancak antrenmanlarını da hiç aksatmadığını dile getiren anne Çınar, şöyle devam etti:
"O zamanlar başörtülüydüm. Müsabakalara bu şekilde girilmiyordu. Bu nedenden dolayı müsabakalara giremedim. Sonrasında evlilik olayı olunca müsabakalardan koptum. Çok fazla o duyguyu yaşayamadım. 2 kez kata ve kumitede müsabakalara girdim. Onu da hatırlamıyorum. Sportif anlamda müsabakalara çok fazla katılmadım. O dönemin yasaklarıyla beraber 4 yıl siyah kuşağa kadar yaptım."
"Başörtüsü yasağı olmasaydı sporcu olarak devam ederdim." diyen Sema Çınar, "Yarışmış olmayı çok isterdim. Türkiye'de, Avrupa'da ve dünyada derecelerim olsaydı... Her zaman bu içimde kaldı. Çok isterdim. Bu duyguyu çocuklarımda ve eşimde yaşıyorum. Artık geçti." diyerek sitemkar bir şekilde duygularını paylaştı.
- "Karateyi çok seviyorum"
Sema Çınar, spor yapmayı çok sevdiğini hatırlatarak, "Karateyi çok seviyorum. Eşimle karate ile uğraştığımız için çocuklar da otomatikman karateci oldular. Başka branşa da yönelmediler." diye konuştu.
Kendisinin karateye başladığında eşiyle tanışmadığını belirten Sema Çınar, "Eşim hayatımda yoktu. Eşim o dönemde askerdi. Turuncu kuşaktayken eşimle tanıştım. Karateyle etkileşim olmadı, evlilik oldu." diyerek görüşlerini paylaştı.
Antrenmanları hep beraber yaptıklarını kaydeden anne Çınar, şunları söyledi:
"Antrenmanlara hep beraber ailecek, dördümüz giriyoruz, dördümüz bitiriyoruz. Büyükler antrenmanını aynı anda yapıyoruz. Onlara antrenmanda karışmıyorum ve kızmıyorum. Antrenmanda senseimiz (usta) Cengiz hoca olduğu için ben geri planda duruyorum. Çocuklar da ben de sensei ne derse onu yapıyoruz. Orada aile bitiyor ve sensei ve öğrencileri başlıyor."
Karateci bir ailenin ferdi olmanın çok güzel bir duygu olduğunu anlatan anne Çınar, "Sporu hayatında bulundurmak çok güzel. Sporun hayatında olması sağlık açısından, zinde bir beden açısından düşünme açısından, enerjini atma açısından ve her yönden çok güzel."
- Enes Çınar: "Ailemden dolayı karateye çok küçük yaşta başladım"
Milli karateci Enes Çınar, anne ve babasının karateci olması nedeniyle branşla çok küçük yaşta tanıştığını söyledi.
22 yaşındaki milli sporcu 2002 yılında karateye başladığını belirterek, "Salonda büyüdüğüm için başladığım zamanları hatırlamıyorum. Bir anda kendimi karatenin içinde buldum diyebilirim. 2004 yılında ilk şampiyonluğumu kazanmıştım. Ailemden dolayı karateye çok küçük yaşta başladım." diye konuştu.
Karateye başlamasında annesinin ve babasının etkisi olduğunu dile getiren Enes, "Ben o zamanlar babamın maçlarını izlemeye giderdim. Ayrıca kasetlerden maçlarını izlerdim. Onun gibi olmak isterdim. Etrafımızda karateciler vardı. Ben de zaten severek başladım." ifadelerini kullandı.
Karateyi seçtiği için hiç pişmanlık duymadığını belirten Enes sözlerine şöyle devam etti:
"Karateyi seçtiğim için mutluyum. Vücudumun elverdiği sürece müsabık olarak devam etmeyi hedefliyorum. Karateci ailenin içinde olmak güzel bir duygu. Aklıma takılanları antrenörüm, aynı zamanda babam olduğu için sorabiliyorum. Elimizin altında bir salon var. İstediğimiz her saatte antrenman yapabiliyoruz. Bunlar her zaman bizim artılarımızdı. Karatenin benim hayatımı çok güzel bir şekilde etkilediğini düşünüyorum. Çünkü karate yaparak göremeyeceğim yerleri gördüm. Yurt içi ve yurt dışında farklı turnuvalara gidiyoruz. Milli takımın parçası oluyorsun. Ülkeni temsil ediyorsun. Bu çok güzel. Aynı şekilde öz güvenin gelişiyor. Binlerce kişinin olduğu bir salonda herkesin seni izlemesi çok güzel bir duygu. Aynı zamanda sağlıklı bir bedene sahip oluyorsun. Kültürel ve her açıdan insanı geliştirdiğini düşünüyorum."
- "Antrenörlüğe sıcak bakmıyorum"
Bu zamana kadar çeşitli turnuvalarda birincilik elde ettiğini hatırlatan Enes, "İki kez Balkan Şampiyonu oldum. Büyükler Türkiye Şampiyonu oldum. Boğaziçi Turnuvası'nda şampiyon oldum. Ayrıca, yurt içi ve yurt dışı bir çok müsabakada şampiyonluklarım var." dedi.
Milli sporcu, sözlerini şöyle tamamladı:
"İstiklal Marşı'nı okutmak, kürsünün zirvesinde bir Türk gencinin yaşayabileceği en güzel duygulardan biri. O anki yaşadığımız gurur tarif edilemez. Her Türk gencinin yaşamak isteyeceği duygular. Beni çok güzel şekilde etkiliyor. Ben antrenörlüğe sıcak bakmıyorum. Ben müsabık olarak 35 yaşına kadar devam etmek istiyorum. Çünkü yarışmayı çok seviyorum. Yarışmacı olmayı çok seviyorum. Elimden geldiğince de küçüklere yardımcı oluyorum."
- Sümeyye Çınar: "Hiçbir şekilde dışarıda kavga etmiyorum"
AA muhabirinin, karatenin sert bir spor olduğunu hatırlatması üzerine Sümeyye Çınar, kendine güvendiğini ifade etti.
Erkeklerin kendinden çekinmediğini anlatan Sümeyye, "Aslında işin içinde olmadıkları için doğrudan 'sen beni dövebilir misin' diyorlar. Hiçbir şekilde dışarıda kavga etmiyorum. Bir şey olursa da kendime güveniyorum. Kendimi koruyabileceğimi düşünüyorum. Tepki göstermiyorlar ama korksalarda pek belli etmiyorlar. Kızlar tarafından bir çekingenlik olabilir. Erkeklerin çekindiğini sanmıyorum." şeklinde konuştu.
21 yaşında kadın sporcu, 7 yaşında kendisini karatenin içinde bulunduğunu belirterek, "Karate sporu dövüş sporu olmasına rağmen ailem sayesinde tercih ettim. Başladığımda çok bilinçli değildim. Devam ettiğimde çok iyi bir şey olduğunu fark ettim." ifadelerini kullandı.
Cimnastik sporunu yapmak istediğini ancak babasının kendisini fikrinden caydırdığını kaydeden Sümeyye, "14 senedir karate yapıyorum. Karateci olmamda tamamen annem ve babam etkili oldu. Çünkü 5 yaşlarında çok esnektim cimnastik istiyordum. Ama babam karateye yönlendirdi. Sonradan doğru bir karar olduğunu anladım." diyerek görüşlerini paylaştı.
"Karateci bir ailenin çocuğu olmak çok güzel." diyen milli karateci, "Annem ve babam hiç bir zaman beni eleştirmediler. Babam maçlarda bana hiç sinirlenmiyordu. Hiç bir zaman beri azarlamadı. Antrenmanlarda evet zorluyordu. Tüm hayatım spor yönünde gelişti. Okulum da o yönde. O yüzden bana çok katkısı olduğunu düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.
- "Karate hayatımı tamamen değiştirdi"
Normal bir çocuğun yaşamayacağı şeyler yaşadığını anlatan Sümeyye, "Karate hayatımı tamamen değiştirdi. Milli takım adına çok küçük yaşta tek başıma yurt dışına çıktım. Sonrasında okulda beden eğitimi öğretmenliği seçtim. Yani hayatımda tamamen spor var. Türkiye şampiyonluğu ve ikinciliğim var. Küçük yaşta Balkan Şampiyonası'na gittim. Ama orada derece yapamadım. Diskalifeye edilmiştim." diye konuştu.
Beden eğitim öğretmeni olduğumda görev aldığı okulda karateyi yaşatmak istediğini belirten Sümeyye, "En çok istediğim şeylerden birisi. İki yıldır aktif değilim. 18 yaşından bu yana babama yardım ediyorum. İki yıldır sadece antrenörlük yapıyorum. Bu salonda hep beraber antrenman yapmamız benim için bir şans. Çünkü elimin altında spor var. İstediğim zaman antrenman yapabilirim. Zaten antrenörüm babam olduğu için her şeyi sorabilirim." diyerek sözlerini tamamladı.
Kaynak: AA