Muhayer Oktay Açıklaması 'Kendimi Futbola Adadım'
Fortuna Düsseldorf’lu oyuncu U19 Milli Takımı’nın forması altında futbolumuzun gelecekteki umutlarından biri olarak görülüyor. Forvet arkasında oynayan genç yıldız adayı bugün geldiği noktaya ulaşmasını "Bir gün çok iyi bir futbolcu olacağım dedim ve bu kararımdan hiçbir zaman vazgeçmedim. Sabırlı oldum. Çok çalıştım. Temel fark aslında çok çalışmak ve istemekti. Futbolcu olamayan arkadaşlarım konsantre olamadılar. Bir insan hangi işi yapıyorsa kendisini o işe adamalı" sözleriyle anlatıyor.
28 Nisan 1999 Hagen Almanya doğumlusun. Bize aileni ve çocukluk dönemini anlatır mısın?
Ailem Almanya’ya Muş’tan göç etmiş. İlk önce babamla annem gitmiş Almanya’ya Türkiye’de evlenmişler ve sonra Almanya’ya gitmişler. Ben Almanya doğumluyum. Ben doğmadan 4-5 yıl önce Almanya’ya yerleşmişler. Dayım o zaman da Almanya’da yaşıyormuş. Babam şu an emekli. Ama ilk gittiği zaman inşaat sektörüne giriyor. Dayım da inşaatla uğraşıyormuş. Üç erkek, bir kız olmak üzere dört kardeşiz. Ailenin en küçük çocuğu benim. Abilerim Türkiye’de doğmuş. Ablam ve bense Almanya’da Abilerimin birisi mühendis, diğeri çalışıyor. Ablam da üniversiteye gidiyor.
Ailende senden başka futbolla ilgilenen var mı?
Abilerim futbolla çok ilgilendi zamanında. Profesyonel olmadılar ama amatör kulüplerde oynadılar. Benim de futbola olan ilgim onlar sayesinde başladı.
Beraber de oynadık. Onlarla birlikte futbol oynaya oynaya sevmeye başladım. Bizim orada Hohenlimburg diye bir takım var. Abilerim orada oynadılar ama fazla yükselemediler.
Öğretim hayatın hakkında bize bilgi verir misin?
Okulum bitti şu an. Liseyi bitirdim ve bıraktım. Bir sene dondurdum. Üniversiteye gitmek istiyorum ama bakalım zaman ne gösterecek.
Seni ilk olarak kim fark etti ve bir kulüpten içeri adım atmanı sağladı?
Beni ilk olarak abim keşfetti. İki abim de benimle çok ilgilendi. Sürekli idmana çıkardılar, maçlarına aldılar. Beni hep topla oynattılar. Benim için kulüplerle konuştular. İlgilerini üzerimden hiç eksik etmediler. Essen diye bir takım var. Orada oynadım. U17 döneminde de Bochum’da oynadım. Şimdi iki yıllığına Fortuna Düsseldorf’a geldim ve futbol yaşantıma burada devam ediyorum.
Bize Fortuna Düsseldorf’un altyapısından bahseder misin?
Fortuna Düsseldorf’ta taktik çalışmaları çok iyi. Taktik üzerinde çok duruyorlar ve bize birçok varyasyonu öğretiyorlar. Almanya futbolunda disiplin kadar taktik de çok önemli. Fiziksel idmanlara da çok dikkat ediyorlar. Yüzde 100 disiplin var zaten. Çok dakikler mesela. İdmanlarda çok çalışıyoruz.
Almanya genç oyunculara çok büyük yatırımlar yaptı ve bunun karşılığını da fazlasıyla aldı. Öğrenim hayatıyla spor hayatı arasında nasıl bir bağlantı var? Bu yatırımlara şahit bir oyuncu olarak bize anlatır mısın?
Okula çok değer veriyorlar. Her oyuncu mutlaka okusun istiyorlar. Hem okuldaki hem de sahadaki performansınız çok iyi olmalı. Okulda geri kalan oyuncu olursa mutlaka destek veriyorlar. Okul ve futbolun aynı seviyede olması çok önemli. İdmanlar, öğrenime göre ayarlanıyor ve genelde akşam 18.00’de oluyor. Sabah 07.00’de okula gidiyoruz. Öğlen çıkıyoruz. 1-2 saat dinlenmemiz var. Sonra idmana gidiyoruz. Böyle bir sistem var Almanya’da
Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olmayı başaramadı. Sen onlara göre neleri farklı yaptın da bugünkü seviyeye gelebildin?
İlk önce kendime çok inandım. "Ben bunu mutlaka yapacağım. Bir gün çok iyi bir futbolcu olacağım" dedim ve bu kararımdan hiçbir zaman vazgeçmedim. Zaman zaman sabretmem gerekti. Sabırlı oldum. Hep üstünde durdum futbolun. Çok çalıştım. Temel fark aslında çok çalışmak ve istemekti. Futbolcu olamayan arkadaşlarım konsantre olamadılar. Bana göre bir insan hangi işi yapıyorsa yüzde 100 olarak kendisini o işe adamalı. Futbolcu olamayan arkadaşlarım ne yazık ki başka şeylerle ilgilendiler. Bense hep futbola yoğunlaştım ve başka hiçbir şeye bakmadım. Boş vakitlerimi bile buna göre değerlendirdim.
Millî Takım sürecin yeni başladı.
U18’de takıma çağrıldın. En son da UEFA Avrupa Şampiyonası Grup Elemelerindeki 3 maçta U19 Millî Takımımızın formasını giydin. Seni kim keşfetti ve Türkiye’ye kazandırdı?
Almanya’dan bana millî takım konusunda hiçbir teklif gelmedi. Türkiye beni hep izledi. U17’den beri Nedim Yiğit Hoca beni izliyordu. Bu sayede çağrıldım. Hazırlık maçlarına çıktım. Beni beğendiler ve şimdi buradayım. İlk çağrıldığımda çok sevindim. Ailem çok duygulandı. Bir Türk çocuğu olarak Millî Takım’a yükselmek hepimiz için rüya gibiydi. Çok gurur duyduk. Babam çocukken futbol oynamış ama hiç profesyonel olmamış. Bizim üstümüzde çok durdu. Aslında genellikle okula gitmemizi de çok istiyordu. Abim de aslında iyi futbolcuydu. Ama okulun üzerinde çok durdu ve bugün mühendis oldu. Futbol oynarken bir sakatlık geçirdi. Ondan sonra da futbolu bırakmak zorunda kaldı. Bu sebeple de Millî Takım’a seçildiğim gün evimizde çok mutlu, gururlu bir duygu yoğunluğu yaşandı.
Genç Millî Takımlarda oynadın ve sistemi gördün. Almanya’da doğup büyüyen bir oyuncu olarak iki ülke arasındaki altyapı eğitim farklılıklarını bize anlatır mısın? Almanya’da nasıl bir sistem var?
Aslında çok bir fark yok. Futbol her yerde futbol. Almanya’da sadece taktik üzerine biraz daha fazla düşüyorlar. Birlik, beraberlik aslında iki ülkede de aynı. Ama Türkiye’de en önemli fark, duygusal açıdan. Türk oyuncusu daha kalpten oynuyor. Buraya geldiğimiz an içimizdeki duygu yoğunluğu artıyor. Bir büyüye kapılıyoruz. Türk Bayrağı ve ay-yıldızlı forma bizleri derinden etkiliyor. Tüylerimiz diken diken oluyor. Bu sebeple de kalpten oynuyoruz.
Türk Millî Takımlarında forma giymene Almanlar nasıl yaklaşıyor?
Millî Takım’a seçildiğim gün hocalarım çok sevindi. Çünkü kendi takımlarından, kendilerinin yetiştirdiği bir oyuncu takdir görüyor; millî takıma kadar yükseliyor. Bu onlar için de aslında gurur verici bir durum. Bana çok önem veriyorlar sağ olsunlar.
A Millî Takım hakkında neler düşünüyorsun?
En büyük hayalimiz tabiî ki A millî forma. İnşallah bir gün bu şanlı formaya kavuşabilirim. Bunun için çok çalışıyorum. Genç takımlarda oynamak benim şevkimi daha da arttırıyor.
Yolun daha çok başındasın. Bundan sonrası için nasıl bir kariyer planlıyorsun? Hedeflerin neler?
Hedeflerim her zaman çok büyük. Ne kadar yükselirsem o kadar iyi benim için. Benim için aslında ligin ismi önemli değil. Ben her zaman 1. Lig seviyesinde oynamak istiyorum. Bugün Süper Lig olur, Bundesliga olur, Serie A olur fark etmez. Tek istediğim şey 1. Lig seviyesinde olabilmek.
Forvet arkasında oynuyorsun. Kendine hangi oyuncuları örnek alıyorsun?
Liverpool’dan Barcelona’ya transfer olan Brezilyalı Philippe Coutinho’yu örnek alıyorum. Daha öncesinde de Zinedine Zidane var. İki oyuncuyu da çok beğeniyorum. Coutinho’nun tekniği, temposu ve şutları çok iyi. Bunları yakından izliyorum ve kendim de uygulamaya çalışıyorum.
Kendinde eksik gördüğün yönler neler?
Hızım konusunda kendimden şikâyetçiyim diyebilirim. Hızım eksik. Bunun üzerine ekstra çalışmalar yapıyorum.
Futbol dünyası bugüne kadar silinip giden sayısız genç yetenek gördü. Silinip gitmemek için nasıl koruyorsun kendini?
Devamlı üzerinde durmak gerekiyor futbolun. Gözüm yükseklerde değil hiçbir zaman. Bugün buradayım ve yarın için çok çalışmam gerek. İki sene sonrasını düşünmüyorum. Küçük adımlarla yüksek yerlere çıkmayı hedefliyorum. Gün gün, adım adım gidiyorum. Bu bence çok önemli.
Almanya’da nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?
Boş zamanlarımda ailemin yanına gidiyorum. Ailemle vakit geçirmeyi çok seviyorum. Düsseldorf ile Hagen arası 1 saatlik mesafe. Boş zamanlarımda soluğu hep ailemin yanında alıyorum.
Bu hayatta seni çok mutlu ve mutsuz eden anılarını sorsak?
Galler maçımı anlatabilirim. Türkiye formasıyla çıktığım Galler maçında gol atmıştım. Galibiyet almıştık o maçta. O maçı hiçbir zaman unutamam. Mutsuz olduğum bir anıyı hatırlayamadım şimdi. Yok diyebilirim.
Ailem Almanya’ya Muş’tan göç etmiş. İlk önce babamla annem gitmiş Almanya’ya Türkiye’de evlenmişler ve sonra Almanya’ya gitmişler. Ben Almanya doğumluyum. Ben doğmadan 4-5 yıl önce Almanya’ya yerleşmişler. Dayım o zaman da Almanya’da yaşıyormuş. Babam şu an emekli. Ama ilk gittiği zaman inşaat sektörüne giriyor. Dayım da inşaatla uğraşıyormuş. Üç erkek, bir kız olmak üzere dört kardeşiz. Ailenin en küçük çocuğu benim. Abilerim Türkiye’de doğmuş. Ablam ve bense Almanya’da Abilerimin birisi mühendis, diğeri çalışıyor. Ablam da üniversiteye gidiyor.
Ailende senden başka futbolla ilgilenen var mı?
Abilerim futbolla çok ilgilendi zamanında. Profesyonel olmadılar ama amatör kulüplerde oynadılar. Benim de futbola olan ilgim onlar sayesinde başladı.
Beraber de oynadık. Onlarla birlikte futbol oynaya oynaya sevmeye başladım. Bizim orada Hohenlimburg diye bir takım var. Abilerim orada oynadılar ama fazla yükselemediler.
Öğretim hayatın hakkında bize bilgi verir misin?
Okulum bitti şu an. Liseyi bitirdim ve bıraktım. Bir sene dondurdum. Üniversiteye gitmek istiyorum ama bakalım zaman ne gösterecek.
Seni ilk olarak kim fark etti ve bir kulüpten içeri adım atmanı sağladı?
Beni ilk olarak abim keşfetti. İki abim de benimle çok ilgilendi. Sürekli idmana çıkardılar, maçlarına aldılar. Beni hep topla oynattılar. Benim için kulüplerle konuştular. İlgilerini üzerimden hiç eksik etmediler. Essen diye bir takım var. Orada oynadım. U17 döneminde de Bochum’da oynadım. Şimdi iki yıllığına Fortuna Düsseldorf’a geldim ve futbol yaşantıma burada devam ediyorum.
Bize Fortuna Düsseldorf’un altyapısından bahseder misin?
Fortuna Düsseldorf’ta taktik çalışmaları çok iyi. Taktik üzerinde çok duruyorlar ve bize birçok varyasyonu öğretiyorlar. Almanya futbolunda disiplin kadar taktik de çok önemli. Fiziksel idmanlara da çok dikkat ediyorlar. Yüzde 100 disiplin var zaten. Çok dakikler mesela. İdmanlarda çok çalışıyoruz.
Almanya genç oyunculara çok büyük yatırımlar yaptı ve bunun karşılığını da fazlasıyla aldı. Öğrenim hayatıyla spor hayatı arasında nasıl bir bağlantı var? Bu yatırımlara şahit bir oyuncu olarak bize anlatır mısın?
Okula çok değer veriyorlar. Her oyuncu mutlaka okusun istiyorlar. Hem okuldaki hem de sahadaki performansınız çok iyi olmalı. Okulda geri kalan oyuncu olursa mutlaka destek veriyorlar. Okul ve futbolun aynı seviyede olması çok önemli. İdmanlar, öğrenime göre ayarlanıyor ve genelde akşam 18.00’de oluyor. Sabah 07.00’de okula gidiyoruz. Öğlen çıkıyoruz. 1-2 saat dinlenmemiz var. Sonra idmana gidiyoruz. Böyle bir sistem var Almanya’da
Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olmayı başaramadı. Sen onlara göre neleri farklı yaptın da bugünkü seviyeye gelebildin?
İlk önce kendime çok inandım. "Ben bunu mutlaka yapacağım. Bir gün çok iyi bir futbolcu olacağım" dedim ve bu kararımdan hiçbir zaman vazgeçmedim. Zaman zaman sabretmem gerekti. Sabırlı oldum. Hep üstünde durdum futbolun. Çok çalıştım. Temel fark aslında çok çalışmak ve istemekti. Futbolcu olamayan arkadaşlarım konsantre olamadılar. Bana göre bir insan hangi işi yapıyorsa yüzde 100 olarak kendisini o işe adamalı. Futbolcu olamayan arkadaşlarım ne yazık ki başka şeylerle ilgilendiler. Bense hep futbola yoğunlaştım ve başka hiçbir şeye bakmadım. Boş vakitlerimi bile buna göre değerlendirdim.
Millî Takım sürecin yeni başladı.
U18’de takıma çağrıldın. En son da UEFA Avrupa Şampiyonası Grup Elemelerindeki 3 maçta U19 Millî Takımımızın formasını giydin. Seni kim keşfetti ve Türkiye’ye kazandırdı?
Almanya’dan bana millî takım konusunda hiçbir teklif gelmedi. Türkiye beni hep izledi. U17’den beri Nedim Yiğit Hoca beni izliyordu. Bu sayede çağrıldım. Hazırlık maçlarına çıktım. Beni beğendiler ve şimdi buradayım. İlk çağrıldığımda çok sevindim. Ailem çok duygulandı. Bir Türk çocuğu olarak Millî Takım’a yükselmek hepimiz için rüya gibiydi. Çok gurur duyduk. Babam çocukken futbol oynamış ama hiç profesyonel olmamış. Bizim üstümüzde çok durdu. Aslında genellikle okula gitmemizi de çok istiyordu. Abim de aslında iyi futbolcuydu. Ama okulun üzerinde çok durdu ve bugün mühendis oldu. Futbol oynarken bir sakatlık geçirdi. Ondan sonra da futbolu bırakmak zorunda kaldı. Bu sebeple de Millî Takım’a seçildiğim gün evimizde çok mutlu, gururlu bir duygu yoğunluğu yaşandı.
Genç Millî Takımlarda oynadın ve sistemi gördün. Almanya’da doğup büyüyen bir oyuncu olarak iki ülke arasındaki altyapı eğitim farklılıklarını bize anlatır mısın? Almanya’da nasıl bir sistem var?
Aslında çok bir fark yok. Futbol her yerde futbol. Almanya’da sadece taktik üzerine biraz daha fazla düşüyorlar. Birlik, beraberlik aslında iki ülkede de aynı. Ama Türkiye’de en önemli fark, duygusal açıdan. Türk oyuncusu daha kalpten oynuyor. Buraya geldiğimiz an içimizdeki duygu yoğunluğu artıyor. Bir büyüye kapılıyoruz. Türk Bayrağı ve ay-yıldızlı forma bizleri derinden etkiliyor. Tüylerimiz diken diken oluyor. Bu sebeple de kalpten oynuyoruz.
Türk Millî Takımlarında forma giymene Almanlar nasıl yaklaşıyor?
Millî Takım’a seçildiğim gün hocalarım çok sevindi. Çünkü kendi takımlarından, kendilerinin yetiştirdiği bir oyuncu takdir görüyor; millî takıma kadar yükseliyor. Bu onlar için de aslında gurur verici bir durum. Bana çok önem veriyorlar sağ olsunlar.
A Millî Takım hakkında neler düşünüyorsun?
En büyük hayalimiz tabiî ki A millî forma. İnşallah bir gün bu şanlı formaya kavuşabilirim. Bunun için çok çalışıyorum. Genç takımlarda oynamak benim şevkimi daha da arttırıyor.
Yolun daha çok başındasın. Bundan sonrası için nasıl bir kariyer planlıyorsun? Hedeflerin neler?
Hedeflerim her zaman çok büyük. Ne kadar yükselirsem o kadar iyi benim için. Benim için aslında ligin ismi önemli değil. Ben her zaman 1. Lig seviyesinde oynamak istiyorum. Bugün Süper Lig olur, Bundesliga olur, Serie A olur fark etmez. Tek istediğim şey 1. Lig seviyesinde olabilmek.
Forvet arkasında oynuyorsun. Kendine hangi oyuncuları örnek alıyorsun?
Liverpool’dan Barcelona’ya transfer olan Brezilyalı Philippe Coutinho’yu örnek alıyorum. Daha öncesinde de Zinedine Zidane var. İki oyuncuyu da çok beğeniyorum. Coutinho’nun tekniği, temposu ve şutları çok iyi. Bunları yakından izliyorum ve kendim de uygulamaya çalışıyorum.
Kendinde eksik gördüğün yönler neler?
Hızım konusunda kendimden şikâyetçiyim diyebilirim. Hızım eksik. Bunun üzerine ekstra çalışmalar yapıyorum.
Futbol dünyası bugüne kadar silinip giden sayısız genç yetenek gördü. Silinip gitmemek için nasıl koruyorsun kendini?
Devamlı üzerinde durmak gerekiyor futbolun. Gözüm yükseklerde değil hiçbir zaman. Bugün buradayım ve yarın için çok çalışmam gerek. İki sene sonrasını düşünmüyorum. Küçük adımlarla yüksek yerlere çıkmayı hedefliyorum. Gün gün, adım adım gidiyorum. Bu bence çok önemli.
Almanya’da nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?
Boş zamanlarımda ailemin yanına gidiyorum. Ailemle vakit geçirmeyi çok seviyorum. Düsseldorf ile Hagen arası 1 saatlik mesafe. Boş zamanlarımda soluğu hep ailemin yanında alıyorum.
Bu hayatta seni çok mutlu ve mutsuz eden anılarını sorsak?
Galler maçımı anlatabilirim. Türkiye formasıyla çıktığım Galler maçında gol atmıştım. Galibiyet almıştık o maçta. O maçı hiçbir zaman unutamam. Mutsuz olduğum bir anıyı hatırlayamadım şimdi. Yok diyebilirim.
Kaynak: İHA