Cüneyt Çakır'ın verdiği kararın perde arkası
Spor yazarlarından Attila Gökçe, Türkiye'nin konuştuğu penaltı olayında gözlerden kaçan o detayı yazısına taşıdı.
Geçen haftada Cüneyt Çakır'ın verdiği penaltı kararıyla tüm Türkiye'nin tartıştığı pozisyonu spor yazarı Atilla Gökçe bugünkü yazısına konu aldı.
İşte Gökçe'nin bugünkü yazısından ilgili bölüm:
Türkiye'nin en başarılı futbol hakemi Cüneyt Çakır, futbol tarihine geçecek bir penaltı kararı verdi.
Çaykur Rizespor maçının 65. dakikasında konuk takım Osmanlıspor'un kalesi önündeki hava topu mücadelesinde Çakır oyunu penaltı kararıyla durdurdu. Karar karşısında şaşıran futbolculara da “topun elle kesildiği” işaretini yaptı...
Oysa topa temas eden tek kişi Osmanlıspor kalecisi Karcemarskas'dı... Atış yapıldı ve vicdanları rahatlatacak biçimde Karcemarskas penaltıyı kurtardı.
Bu pozisyonu tartışanlar, Çakır'ın tecrübeli yardımcısı Bahattin Duran'ın uyarısıyla karar verdiğini öne sürüyor.
Talihsiz göz yanılgısı elbette olur. Ama iki gözün birden yanılması olağanüstü bir olaydır. Kaldı ki Karcemarskas'ın elini ötekilerden ayırmak çok kolay. Çünkü tüm kaleciler gibi o da eldiven giyiyor....
Burada küçük bir ayrıntının önemini de vurgulayalım: Öğrendiğime göre Bahattin Duran, tüm oyuncular gibi kaleci kazağının da kısa olduğundan tuzağa düşmüş.
Çünkü anlatıldığı gibi topun elle teması yok. Kolla temas ve müdahale var. Ama kaleciyle oyuncuları ayırmak mümkün olmamış. Yaşadığımız olay, MHK'yı dillerine dolayıp eski-yeni tüm kurulara ve başkanlara verip veriştiren “hakem yorumcuları”nın ekmeğine yağ sürdü.
Sirkteki en büyük gösteriyi ballandıra ballandıra yorumladılar. Çoğunun yaptığı, Çakır'ın uluslararası (FIFA) kariyerini peş peşe hatalı kararlarla Süper Lig'de yıprattığı, bu arada MHK'nın da istifa etmesi gerektiğini dile getirmek oldu.
Öyle bir ortam oluştu ki, oyunu unutup hakemin hatasına odaklanıyoruz. Maç kritiklerinde teknik ve taktik önemini kaybediyor. Hakemin bir anlık hatası, bir haftalık yorum nevalesi üretiyor.
Naçizane düşüncem, MHK Başkanı ya da kurulunun istifasının çare olmadığıdır. Bir-iki yönetim hatası, yanlış atama ya da kayırma olabilir. Bunların da çaresi MHK'yı yenilemek değildir.
Hakem formsuzluğunun ya da yanlış kararların bedelini de MHK'ya ödetmek işin kolaycılığına kaçmaktır. Hemen faturayı keser, kamuoyunu ve kulüpleri de susturursunuz. Ama sorun devam eder.
Türk futbol hakemliği kötü bir sürecin içinde. Hakemler güvensiz, formsuz, korkak ve çoğunlukla yetersiz. Peki çare? En temelden eğitim. Gülmeyin, başka çare yok!
İşte Gökçe'nin bugünkü yazısından ilgili bölüm:
Türkiye'nin en başarılı futbol hakemi Cüneyt Çakır, futbol tarihine geçecek bir penaltı kararı verdi.
Çaykur Rizespor maçının 65. dakikasında konuk takım Osmanlıspor'un kalesi önündeki hava topu mücadelesinde Çakır oyunu penaltı kararıyla durdurdu. Karar karşısında şaşıran futbolculara da “topun elle kesildiği” işaretini yaptı...
Oysa topa temas eden tek kişi Osmanlıspor kalecisi Karcemarskas'dı... Atış yapıldı ve vicdanları rahatlatacak biçimde Karcemarskas penaltıyı kurtardı.
Bu pozisyonu tartışanlar, Çakır'ın tecrübeli yardımcısı Bahattin Duran'ın uyarısıyla karar verdiğini öne sürüyor.
Talihsiz göz yanılgısı elbette olur. Ama iki gözün birden yanılması olağanüstü bir olaydır. Kaldı ki Karcemarskas'ın elini ötekilerden ayırmak çok kolay. Çünkü tüm kaleciler gibi o da eldiven giyiyor....
Burada küçük bir ayrıntının önemini de vurgulayalım: Öğrendiğime göre Bahattin Duran, tüm oyuncular gibi kaleci kazağının da kısa olduğundan tuzağa düşmüş.
Çünkü anlatıldığı gibi topun elle teması yok. Kolla temas ve müdahale var. Ama kaleciyle oyuncuları ayırmak mümkün olmamış. Yaşadığımız olay, MHK'yı dillerine dolayıp eski-yeni tüm kurulara ve başkanlara verip veriştiren “hakem yorumcuları”nın ekmeğine yağ sürdü.
Sirkteki en büyük gösteriyi ballandıra ballandıra yorumladılar. Çoğunun yaptığı, Çakır'ın uluslararası (FIFA) kariyerini peş peşe hatalı kararlarla Süper Lig'de yıprattığı, bu arada MHK'nın da istifa etmesi gerektiğini dile getirmek oldu.
Öyle bir ortam oluştu ki, oyunu unutup hakemin hatasına odaklanıyoruz. Maç kritiklerinde teknik ve taktik önemini kaybediyor. Hakemin bir anlık hatası, bir haftalık yorum nevalesi üretiyor.
Naçizane düşüncem, MHK Başkanı ya da kurulunun istifasının çare olmadığıdır. Bir-iki yönetim hatası, yanlış atama ya da kayırma olabilir. Bunların da çaresi MHK'yı yenilemek değildir.
Hakem formsuzluğunun ya da yanlış kararların bedelini de MHK'ya ödetmek işin kolaycılığına kaçmaktır. Hemen faturayı keser, kamuoyunu ve kulüpleri de susturursunuz. Ama sorun devam eder.
Türk futbol hakemliği kötü bir sürecin içinde. Hakemler güvensiz, formsuz, korkak ve çoğunlukla yetersiz. Peki çare? En temelden eğitim. Gülmeyin, başka çare yok!