Bu Coğrafyalara Olimpiyatların Sadece ''ruhu'' Uğradı
ANKARA - Doğa Kırmızıoğlu - Olimpiyat oyunlarının sembolü 5 halka, organizasyonun uluslararası niteliğini ve kıtaları temsil etse de yüz yılı aşkın süredir düzenlenen oyunlara evsahipliği yapan kentler göz önüne alındığında çemberdeki eksiklikler hemen göze çarpıyor.
Modern anlamda olimpiyat oyunları ilk olarak 1896'te Atina'da başlarken, her 4 yılda bir gerçekleştirilen uluslararası organizasyonun düzenlendiği yerler arasında Afrika, Orta Amerika, Orta ve Güney Asya ile Ortadoğu'daki hiçbir kentin bugüne kadar seçilmemesi, buna karşın Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'dan birçok şehrin oyunlara evsahipliği yapması dikkat çekiyor.
Ayrıca, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından yapılan oylamalarda, Müslüman nüfusun yoğunluk gösterdiği hiçbir kent yer almazken, aday gösterilenlerin sayısı da pek fazla değil.
-Müslüman ülkeler de ev sahipliği yapmadı
Olimpiyat tarihinde 20. yüzyıl boyunca, sadece Mısır'ın İskenderiye kenti 1916'da 1. Dünya Savaşı nedeniyle iptal edilen ve 1936'da düzenlenen Yaz Olimpiyatları'na aday gösterildi.
Olimpiyat Oyunları'nda nüfusu Müslüman ağırlıktaki ülkeler, ancak 21. yüzyılda ön aday statüsüne erişirken, bugüne kadar ki en önemli başarıyı, son iki aday ülke arasına giren İstanbul yakaladı.
Özbekistan'ın başkenti Taşkent 2000'de, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur ve Mısır'ın başkenti Kahire 2008'de, Azerbeycan'ın başkenti Bakü ve Katar'ın Doha kenti 2012 ile 2016 Yaz Olimpiyatları için sadece ön aday olabilirken, sonraki turda elendi. Kış Olimpiyatları'nda ise 2010'da Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna, 2014'te Kazakistan'ın Almatı kenti ön aday ülkeler alarak gösterilse de durum bunun ötesine geçemedi.
Uzmanlar, özellikle bilimsel çalışmalarında, olimpiyat oyunlarının uzun yıllar boyunca batının kendi geliştirdiği sosyal, ekonomik ve coğrafi politikalar nedeniyle farklı kıtalardaki kentlere karşı mesafeli bir yaklaşım sergilediğini, bu durumun 21. yüzyıla girilmesinin ardından yavaş da olsa değişim gösterdiği konusunda birleşiyor.
-Politika etkeni
Avustralya merkezli Halkla İlişkiler Enstitüsü'nden Chris Berg, "Olimpiyat Oyunları'nın amacı spor olabilir, ama içeriği politikadır" söylemiyle dikkat çekiyor. Evrenselliğin her türden ayrımcılığın tamamen karşısında olduğunu hatırlatan Berg, Olimpiyat'ın bu niteliğindeden uzaklaştığını vurguluyor.
Olimpiyat tarihine bakıldığında 1936'da Nazi dönemi Almanyasında Berlin'in, 1980'de Sovyetler Birliği'nde Moskova'nın ve 2008'de Çin Halk Cumhuriyeti'nin organizasyona evsahipliği yaptığını anımsatan Berg, adaylığı kazanan kentlerin politakalarıyla ön plana çıktığını vurgulayarak, "Diktatoryal komünizm ve faşist rejimlere sahip kentler adaylığı kazanarak ödüllendirildi. Bu sayede politik gündemlerinin propaganda haline getirilmesine, dünya arenasında yeşil ışık yakıldı" yorumunda bulunuyor.
Oxford Üniversitesi'nden Kasim Randeree de de benzer fikirlere sahip. "Modern zamanlardaki Olimpiyat Oyunları, her ne kadar FIFA Dünya Kupası kadar önemli olmasa da spor yerine şehrin piyasa statüsü, nasyonalizm ve politika talepleri doğrultusunda tanımlanıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.
-Favori kentler değişebilir
Spora her yönden yapılan ekonomik yatırımların son yıllarda Doğu ülkelerinde hızla arttığını ve bu durumun IOC tarafından da fark edilmeye başlandığını belirten Randeree, 2020 ile 2040 yılları arasında Müslüman yoğunluğa sahip 5 kentten en az birinin olimpiyatlara evsahipliği yapacağını düşünüyor. Bu kentlerden organizasyona ev sahipliği yapma olasılığına en fazla sahip olanının İstanbul olduğunun altını çizen Randeree, Doha, Dubai, Kuala Lumpur ve Kahire'nin de yüksek potansiyeli olduğunu ifade ediyor.
İstanbul'un son iki aday ülke arasına kalmasına rağmen 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'nın Tokyo'ya verilmesinin ardından ilk defa Müslüman ağırlıkta bir kentin organizasyona evsahipliği yapmaya bu denli yaklaşması, bu düşünceyi onaylar nitelikte gözüküyor.
-"İstanbul'da olmasını çok fazla sayıda insan istiyordu"
Uluslararası Olimpiyat Tarihçileri Topluluğu Başkanı David Wellechinsky, "Dünyanın bu tarafında olimpiyat oyunları hiç yapılmadığı için çok fazla sayıda insan, İstanbul'un kazanmasını istiyordu" şeklinde görüşünü belirtiyor.
-Madrid'in 10, Tokyo'nun 4,5 katı bütçe
2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'na aday ülkelerin organizasyona ayırdığı bütçelere bakıldığında, İstanbul'un açık ara üstünlüğü belli oluyor. Olimpiyatlara Madrid, 1,9, Tokyo 4,4 milyar dolar bütçe ayırmışken, İstanbul, altyapı, ulaşım ve tesislere ayırdığı 19.2 milyar dolarla rakiplerine fark atmıştı.
Yabancı basın, Madrid'in tesisleşme anlamında diğer adaylardan çok daha önde olmasına rağmen ülkede yüzde 27'lere varan işsizlik oranı ve bu kısmın yüzde 50'den fazlasını genç nüfusun oluşturması, ayrılan bütçenin azlığı, yolsuzluk skandalları ve doping konusunda iyi sayılmayan kaydı nedeniyle ilk turda elenmesinin sürpriz olmadığı konusunda birleşiyor.
Tokyo'nun ise Fukuşima Santrali'nde 2011'de meydana gelen nükleer sızıntının çevreye olan etkisi dışında diğer kriterlerde yeterli donanıma sahip olmasının evsahibi olmasında rolü olduğu belirtiliyor.
Ayrıca, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından yapılan oylamalarda, Müslüman nüfusun yoğunluk gösterdiği hiçbir kent yer almazken, aday gösterilenlerin sayısı da pek fazla değil.
-Müslüman ülkeler de ev sahipliği yapmadı
Olimpiyat tarihinde 20. yüzyıl boyunca, sadece Mısır'ın İskenderiye kenti 1916'da 1. Dünya Savaşı nedeniyle iptal edilen ve 1936'da düzenlenen Yaz Olimpiyatları'na aday gösterildi.
Olimpiyat Oyunları'nda nüfusu Müslüman ağırlıktaki ülkeler, ancak 21. yüzyılda ön aday statüsüne erişirken, bugüne kadar ki en önemli başarıyı, son iki aday ülke arasına giren İstanbul yakaladı.
Özbekistan'ın başkenti Taşkent 2000'de, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur ve Mısır'ın başkenti Kahire 2008'de, Azerbeycan'ın başkenti Bakü ve Katar'ın Doha kenti 2012 ile 2016 Yaz Olimpiyatları için sadece ön aday olabilirken, sonraki turda elendi. Kış Olimpiyatları'nda ise 2010'da Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna, 2014'te Kazakistan'ın Almatı kenti ön aday ülkeler alarak gösterilse de durum bunun ötesine geçemedi.
Uzmanlar, özellikle bilimsel çalışmalarında, olimpiyat oyunlarının uzun yıllar boyunca batının kendi geliştirdiği sosyal, ekonomik ve coğrafi politikalar nedeniyle farklı kıtalardaki kentlere karşı mesafeli bir yaklaşım sergilediğini, bu durumun 21. yüzyıla girilmesinin ardından yavaş da olsa değişim gösterdiği konusunda birleşiyor.
-Politika etkeni
Avustralya merkezli Halkla İlişkiler Enstitüsü'nden Chris Berg, "Olimpiyat Oyunları'nın amacı spor olabilir, ama içeriği politikadır" söylemiyle dikkat çekiyor. Evrenselliğin her türden ayrımcılığın tamamen karşısında olduğunu hatırlatan Berg, Olimpiyat'ın bu niteliğindeden uzaklaştığını vurguluyor.
Olimpiyat tarihine bakıldığında 1936'da Nazi dönemi Almanyasında Berlin'in, 1980'de Sovyetler Birliği'nde Moskova'nın ve 2008'de Çin Halk Cumhuriyeti'nin organizasyona evsahipliği yaptığını anımsatan Berg, adaylığı kazanan kentlerin politakalarıyla ön plana çıktığını vurgulayarak, "Diktatoryal komünizm ve faşist rejimlere sahip kentler adaylığı kazanarak ödüllendirildi. Bu sayede politik gündemlerinin propaganda haline getirilmesine, dünya arenasında yeşil ışık yakıldı" yorumunda bulunuyor.
Oxford Üniversitesi'nden Kasim Randeree de de benzer fikirlere sahip. "Modern zamanlardaki Olimpiyat Oyunları, her ne kadar FIFA Dünya Kupası kadar önemli olmasa da spor yerine şehrin piyasa statüsü, nasyonalizm ve politika talepleri doğrultusunda tanımlanıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.
-Favori kentler değişebilir
Spora her yönden yapılan ekonomik yatırımların son yıllarda Doğu ülkelerinde hızla arttığını ve bu durumun IOC tarafından da fark edilmeye başlandığını belirten Randeree, 2020 ile 2040 yılları arasında Müslüman yoğunluğa sahip 5 kentten en az birinin olimpiyatlara evsahipliği yapacağını düşünüyor. Bu kentlerden organizasyona ev sahipliği yapma olasılığına en fazla sahip olanının İstanbul olduğunun altını çizen Randeree, Doha, Dubai, Kuala Lumpur ve Kahire'nin de yüksek potansiyeli olduğunu ifade ediyor.
İstanbul'un son iki aday ülke arasına kalmasına rağmen 2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'nın Tokyo'ya verilmesinin ardından ilk defa Müslüman ağırlıkta bir kentin organizasyona evsahipliği yapmaya bu denli yaklaşması, bu düşünceyi onaylar nitelikte gözüküyor.
-"İstanbul'da olmasını çok fazla sayıda insan istiyordu"
Uluslararası Olimpiyat Tarihçileri Topluluğu Başkanı David Wellechinsky, "Dünyanın bu tarafında olimpiyat oyunları hiç yapılmadığı için çok fazla sayıda insan, İstanbul'un kazanmasını istiyordu" şeklinde görüşünü belirtiyor.
-Madrid'in 10, Tokyo'nun 4,5 katı bütçe
2020 Yaz Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları'na aday ülkelerin organizasyona ayırdığı bütçelere bakıldığında, İstanbul'un açık ara üstünlüğü belli oluyor. Olimpiyatlara Madrid, 1,9, Tokyo 4,4 milyar dolar bütçe ayırmışken, İstanbul, altyapı, ulaşım ve tesislere ayırdığı 19.2 milyar dolarla rakiplerine fark atmıştı.
Yabancı basın, Madrid'in tesisleşme anlamında diğer adaylardan çok daha önde olmasına rağmen ülkede yüzde 27'lere varan işsizlik oranı ve bu kısmın yüzde 50'den fazlasını genç nüfusun oluşturması, ayrılan bütçenin azlığı, yolsuzluk skandalları ve doping konusunda iyi sayılmayan kaydı nedeniyle ilk turda elenmesinin sürpriz olmadığı konusunda birleşiyor.
Tokyo'nun ise Fukuşima Santrali'nde 2011'de meydana gelen nükleer sızıntının çevreye olan etkisi dışında diğer kriterlerde yeterli donanıma sahip olmasının evsahibi olmasında rolü olduğu belirtiliyor.
Kaynak: AA