Semih Kaya: Stoper Rekabeti Zirve Yaptı
Galatasaray'ın ve A Milli Takım'ın başarılı defans oyuncusu Semih Kaya, stoper rekabetinin zirve yaptığını söyledi.
Henüz 21 yaşında olmasına rağmen büyük sakatlık badireleri atlattığını belirten Semih Kaya, bu sıkıntılarına rağmen hem Galatasaray'ın hem de A Millî Takım'ın savunma göbeğindeki yerini adeta tapulamayı başardı.Otoritelerin sıklıkla dile getirdiği ve geçtiğimiz yıllarda sıkıntısı çekilen stoper konusunda artık bolluk yaşandığını ve bu rekabetin de Millî Takım'a olumlu yansıdığını söyleyen Semih Kaya, Türkiye - Romanya milli maçı için Futbol Federasyonu Basın Departmanı tarafından hazırlanan maç kitabına önemli açıklamalar yaptı.İşte Semih Kaya'nın maç kitabına yaptığı açıklamaların detayları...Abdullah Avcı göreve gelir gelmez ilk maçında Slovakya'ya karşı sana ilk on birde şans verdi. Bu şansı bekliyor muydun, neler hissettin? O maç senin açından nasıl geçmişti?
Böyle bir şansı açıkçası bekliyordum, çünkü Galatasaray'da gerçekten de büyük bir çıkış yakalamıştım. Abdullah Hocamız da sağ olsun bana bu şansı verdi. Millî Takım'da oynamak müthiş gurur verici bir şey. Bir oyuncunun gelebileceği en yüksek noktadasınız. Bütün Türkiye'nin gözü sizin üzerinizde. Sonuçta yeni oluşan ve genç oyunculardan kurulu bir ekiptik. Forma giydiğim ilk karşılaşma olan Slovakya maçı benim açımdan son derece başarılı geçti. İlk 10 dakika bir bocalama yaşadım ama ben soğukkanlı bir insanım ve sonrasını iyi getirdiğimi düşünüyorum.Geçmişte korner toplarında ileri çıktığında topa iyi vuramamak gibi bir zaafın vardı. Bugün ne durumdasın? Hollanda maçında bir kafa vuruşu denemen vardı ama gol olmadı.
Bir stoperin maç içinde böyle pozisyonlarla çok sık karşılaşması mümkün değil zaten. Kornerlerde öne çıkıyorsunuz ve belki bir kez kafa vurabiliyorsunuz. Bursa'da oynadığımız Slovakya maçında gol atamadım ama attırdım. Kornerden gelen topa yaptığım kafa vuruşunu Ömer abi (Toprak) tamamlayarak gol atmıştı. Yavaş yavaş bu konuda da toparlandığımı düşünüyorum ama hiç bir futbolcu tam anlamıyla "Ben oldum" diyemez, dememeli. Millî Takım'daki stoper rekabetini nasıl değerlendiriyorsun?
Egemen abi, Bekir abi, Ömer abi ve benim dışımda son kadroda yer alan Eren Güngör var. Hollanda ve Estonya maçlarının kadrosunda yer almayan ama Genç Millî Takımlardan itibaren yükselip gelen Serdar Kesimal ve Serdar Aziz var. Şu anda oynamasa da Gökhan Zan gibi büyük bir tecrübe var. Üç-dört yıl öncesine kadar Türkiye'de ciddi bir stoper zaafı vardı çünkü kulüp takımlarının savunma göbeklerinde ağırlıklı olarak yabancı oyuncular oynuyordu. Ama zamanla o bölgede şans bulan Türk oyuncuların başarı sağlaması, bizim de önümüzü açtı. Bugün altyapılarda oynayan genç oyuncular da bizlere bakarak, "Onlar başarıyorsa biz neden başarmayalım?" diye motive oluyor. Bugün çok sayıda kaliteli stoperin bulunması, rekabeti ve dolayısıyla kaliteyi de zirveye çıkarıyor. Millî Takım'da en uyumlu olduğun partner kim?
Ben bütün maçlarda Ömer abiyle oynadım. Ömer abi Alman eğitimi ve disiplini almış, Bayer Leverkusen gibi Bundesliga'nın önemli takımlarından birinde oynayan, değerli bir oyuncu. Son derece soğukkanlı. Zaten bir stoperde olması gerekenler sürat, kuvvet, soğukkanlılık ve ayakların iyi olması. Ömer abi bu özelliklerin tümüne sahip bir oyuncu. Abdullah Avcı döneminde ilk resmi maçımızı 2014 elemelerinde Hollanda karşısında oynadık ve 2-0 yenildik. Bu maçın ardından herkes bir şeyler söyledi.
Saha içindeki bir oyuncu olarak senin Hollanda maçıyla ilgili görüşlerin nedir?
Ben o maçta hiç de kötü oynamadığımızı düşünüyorum. Hollanda kesinlikle bizden korktu. Son 10-15 dakikada yere yatan oyuncuları ayağa kalkmadı. Hollanda dünya çapında bir takım, her turnuvaya direkt katılabilen bir ekip. Onlara karşı iyi bir performans gösterdik, hepsinden önemlisi hiç bir zaman kaybetmeyi düşünmedik. Yediğimiz ikinci golde maç bitmişti ve riske girdik. Bu, kalecinin son anda korner topuna gitmesi gibi bir şeydi ve baskı kurmuşken kaybettiğimiz bir topta golü yedik. Ama bu yenilgi bizim kötü oynadığımız anlamına gelmiyor. Hatta daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim; Hollanda karşısında oynadığımız futbol, 2014 Dünya Kupası finallerine grup birincisi olarak katılma hedefimize olan inancımızı daha da artırdı. Bu Hollanda'yı yenebileceğimize daha fazla inanıyoruz. Bir de biz genç bir takımız ve çoğu oyuncu birbirini Genç Millî Takımlardan itibaren tanıyor. Bu da takım içindeki arkadaşlık bağlarını güçlendiriyor. Oyuncular birbirlerinin açığını kapatmak için daha fazla gayret gösteriyor. Ben bu anlayışın ilerleyen maçlarda ortaya çok daha iyi Millî Takım çıkaracağından kuşku duymuyorum. Bir yandan takımın başında genç ve yerli bir teknik adamın bulunması da ayrı bir avantaj. Hepimiz hocayla direkt temas kurabiliyor, anlatmak istediğimizi anlatabiliyoruz. Ya da onun anlattıklarını bir aracıya gerek kalmadan anlayabiliyoruz. Mesele sadece birbirini sözle anlamak da değil. Abdullah Hoca oyuncuların duygularını da gözlerinden ya da tavırlarından kolaylıkla anlayabiliyor.
Böyle bir şansı açıkçası bekliyordum, çünkü Galatasaray'da gerçekten de büyük bir çıkış yakalamıştım. Abdullah Hocamız da sağ olsun bana bu şansı verdi. Millî Takım'da oynamak müthiş gurur verici bir şey. Bir oyuncunun gelebileceği en yüksek noktadasınız. Bütün Türkiye'nin gözü sizin üzerinizde. Sonuçta yeni oluşan ve genç oyunculardan kurulu bir ekiptik. Forma giydiğim ilk karşılaşma olan Slovakya maçı benim açımdan son derece başarılı geçti. İlk 10 dakika bir bocalama yaşadım ama ben soğukkanlı bir insanım ve sonrasını iyi getirdiğimi düşünüyorum.Geçmişte korner toplarında ileri çıktığında topa iyi vuramamak gibi bir zaafın vardı. Bugün ne durumdasın? Hollanda maçında bir kafa vuruşu denemen vardı ama gol olmadı.
Bir stoperin maç içinde böyle pozisyonlarla çok sık karşılaşması mümkün değil zaten. Kornerlerde öne çıkıyorsunuz ve belki bir kez kafa vurabiliyorsunuz. Bursa'da oynadığımız Slovakya maçında gol atamadım ama attırdım. Kornerden gelen topa yaptığım kafa vuruşunu Ömer abi (Toprak) tamamlayarak gol atmıştı. Yavaş yavaş bu konuda da toparlandığımı düşünüyorum ama hiç bir futbolcu tam anlamıyla "Ben oldum" diyemez, dememeli. Millî Takım'daki stoper rekabetini nasıl değerlendiriyorsun?
Egemen abi, Bekir abi, Ömer abi ve benim dışımda son kadroda yer alan Eren Güngör var. Hollanda ve Estonya maçlarının kadrosunda yer almayan ama Genç Millî Takımlardan itibaren yükselip gelen Serdar Kesimal ve Serdar Aziz var. Şu anda oynamasa da Gökhan Zan gibi büyük bir tecrübe var. Üç-dört yıl öncesine kadar Türkiye'de ciddi bir stoper zaafı vardı çünkü kulüp takımlarının savunma göbeklerinde ağırlıklı olarak yabancı oyuncular oynuyordu. Ama zamanla o bölgede şans bulan Türk oyuncuların başarı sağlaması, bizim de önümüzü açtı. Bugün altyapılarda oynayan genç oyuncular da bizlere bakarak, "Onlar başarıyorsa biz neden başarmayalım?" diye motive oluyor. Bugün çok sayıda kaliteli stoperin bulunması, rekabeti ve dolayısıyla kaliteyi de zirveye çıkarıyor. Millî Takım'da en uyumlu olduğun partner kim?
Ben bütün maçlarda Ömer abiyle oynadım. Ömer abi Alman eğitimi ve disiplini almış, Bayer Leverkusen gibi Bundesliga'nın önemli takımlarından birinde oynayan, değerli bir oyuncu. Son derece soğukkanlı. Zaten bir stoperde olması gerekenler sürat, kuvvet, soğukkanlılık ve ayakların iyi olması. Ömer abi bu özelliklerin tümüne sahip bir oyuncu. Abdullah Avcı döneminde ilk resmi maçımızı 2014 elemelerinde Hollanda karşısında oynadık ve 2-0 yenildik. Bu maçın ardından herkes bir şeyler söyledi.
Saha içindeki bir oyuncu olarak senin Hollanda maçıyla ilgili görüşlerin nedir?
Ben o maçta hiç de kötü oynamadığımızı düşünüyorum. Hollanda kesinlikle bizden korktu. Son 10-15 dakikada yere yatan oyuncuları ayağa kalkmadı. Hollanda dünya çapında bir takım, her turnuvaya direkt katılabilen bir ekip. Onlara karşı iyi bir performans gösterdik, hepsinden önemlisi hiç bir zaman kaybetmeyi düşünmedik. Yediğimiz ikinci golde maç bitmişti ve riske girdik. Bu, kalecinin son anda korner topuna gitmesi gibi bir şeydi ve baskı kurmuşken kaybettiğimiz bir topta golü yedik. Ama bu yenilgi bizim kötü oynadığımız anlamına gelmiyor. Hatta daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim; Hollanda karşısında oynadığımız futbol, 2014 Dünya Kupası finallerine grup birincisi olarak katılma hedefimize olan inancımızı daha da artırdı. Bu Hollanda'yı yenebileceğimize daha fazla inanıyoruz. Bir de biz genç bir takımız ve çoğu oyuncu birbirini Genç Millî Takımlardan itibaren tanıyor. Bu da takım içindeki arkadaşlık bağlarını güçlendiriyor. Oyuncular birbirlerinin açığını kapatmak için daha fazla gayret gösteriyor. Ben bu anlayışın ilerleyen maçlarda ortaya çok daha iyi Millî Takım çıkaracağından kuşku duymuyorum. Bir yandan takımın başında genç ve yerli bir teknik adamın bulunması da ayrı bir avantaj. Hepimiz hocayla direkt temas kurabiliyor, anlatmak istediğimizi anlatabiliyoruz. Ya da onun anlattıklarını bir aracıya gerek kalmadan anlayabiliyoruz. Mesele sadece birbirini sözle anlamak da değil. Abdullah Hoca oyuncuların duygularını da gözlerinden ya da tavırlarından kolaylıkla anlayabiliyor.