Lefter'in Torunları Herkesi Duygulandırdı

Fenerbahçe`nin ve Türk futbolunun efsane futbolcusu, Lefter Küçükandonyadis, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda, düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı.

Her kulüpten temsilcilerin katıldığı cenaze töreninde duygusal anlar yaşandı. Lefter’in naaşı, Profesyonel Futbol Takımı oyuncuları tarafından sahaya getirildi ve yine oyuncular tarafından stattan uğurlandı.

Sarı - lacivertli tüm yöneticiler ile diğer kulüplerden yönetici ve taraftarların hazır bulunduğu cenaze törenine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar ve milletvekilleri, belediye başkanları, Yüksek Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay, Fenerbahçe`nin eski başkanlarından Faruk Ilgaz ve Ali Şen, eski yöneticiler, UEFA Asbaşkanı ve TFF Onursal Başkanı Şenez Erzik, Fenerbahçe`nin Sportif Direktörü ve Teknik Sorumlusu Aykut Kocaman, yüksek divan kurulu üyeleri, tüm branşlardan altyapıdaki sporcular, eski sporcular, kulüp çalışanları, Lefter’in ailesi ve yakınları ile basın dünyasından birçok isim ve yaklaşık 15 bin taraftar katıldı.

Tören öncesinde Lefter’in naaşı, Türk ve Fenerbahçe bayraklarına sarılı olarak Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’na getirildi. Ardından Asbaşkanlardan Ali Koç, taraftarlara yönelik olarak yaptığı konuşmada, "Buraya acımızı paylaşmaya gelen herkese teşekkürler. Camiamıza yakışan bir şekilde Lefter’i uğurluyoruz. İyi ki varsınız." dedi.

Daha sonra Lefter’in naaşı, Profesyonel Futbol Takımı`nın oyuncuları tarafından sahanın ortasına taşındı. Bu anı ayakta alkışlayan taraftarlar, "Lefter ölmedi kalbimizde yaşıyor" tezahüratında bulundu.

TORUNDAN DEDE’YE SON SESLENİŞ
Cenaze töreni saygı duruşu ile başladı. Ardından Lefter Küçükandonyadis’in özgeçmişi okundu. Daha sonra konuşmalara geçildi. İlk olarak Lefter Küçüaknadonyadis’in torunları Özlem ve Özcan Katmer, ’Dedemize son sesleniş’ başlıklı şu konuşmayı yaptılar:
"Türk futbolunu, daha doğrusu Türk sporunu yüceltmiş bir insanın torunları olmanın her zaman yaşadığımız gururunu bugün burada, bu kez yüreğimiz burkularak yaşıyoruz.

Dedemizi, aklımız ermeye başlayana kadar, sadece bir dede olarak olarak biliyorduk haliyle.

Fakat bilinçlenmeye başlayıp, onun yaptıklarının farkına vardıktan sonra dünyanın en şanslı torunları olduğumuz gerçeğini anlamıştık.

Kendisini, hayata bıraktığı bunca büyük izlere rağmen, hiçbir zaman, ama hiçbir zaman bir büyüklük kompleksi içinde görmedik. Tam tersine o, mütevazilik denilen unsurun önde gelen bir temsilcisiydi adeta. Bu nedenle, bizler topluma mal olmuş olan dedemizin topluma mal olmuşluğunu dedemizin tavırlarından değil çevremizdeki insanlardan anlardık hep.

Hayata dair, kendince yapması gerekenleri fazlasıyla yapmış ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Lefter Küçükandonyadis olarak, Büyükada’sında, her zaman bağlı olduğu ailesiyle, sade bir yaşamı tercih etmişti dedemiz.

Sade bir yaşamdı seçtiği, ama her zaman, hareketli ve yorulmak nedir bilmeyen bir canlılıkta idi bu sadelik. Bu özelliği, geçen hafta hastaneye kaldırıldığı güne kadar gözlemlediğimiz bir durumdu. Rahatsız olmasına rağmen, evden dışarı çıkmak için bizimle mücadele ederdi. 3 sene öncesine kadar, bisikletiyle adada dolaşmaktan kimse onu alıkoyamazdı. Daha geçen Temmuz ayında, denizde yüzerken biz yorulmuştuk, o yorulmamıştı. Adının anlamı gibi, her zaman "Özgür"dü bizim dedemiz.

Bize her zaman vatanına milletine yakışır bireyler olmamızı öğütlerdi. Mustafa Kemal Atatürk onun en değer verdiği varlıktı. Çocukluğu ile ilgili anıları ona sorulduğunda hep anlattığı, Atatürk Büyükada’ya geldiği zaman çocukluk arkadaşı Emin Adakan’la, Atatürk’ün elini tutma, yada elbisesine deyme yarışı yapmasıydı. Bir keresinde de bunu başarmıştı ve Atatürk’ün onun başını okşaması, onun hiçbir zaman unutamadığı en özel çocukluk anısıydı. Bunun en güzel göstergesi evindeki salonun baş köşesinde ve yeri hiçbir zaman değişmeyen Atatürk büstü idi. Hayatının yazılmasına izin verdiği kitabında, olmasını istediği ilk resim bu büst olmuştu dedemizin.

Bundan dolayıdır ki Ata’mızın "Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim" sözlerinin içinde yer alan "Zeki", "Çevik" ve "Ahlaklı" olmak onun en büyük düsturlarıydı.

Bugün, artık bir daha sana "Hoş geldin dede" diyemiyeceğimizi bilerek, güle güle demek ne kadar da zormuş bilemezsin.

Sen her zaman rekorların, ilklerin bir simgesiydin. Bugün de simgesi olduğun Fenerbahçe’nin tarihine, bu dünyadan göçerken dahi, bu törenle bir ilki daha yaşatıyorsun. Artık bu sensiz saatlerin ve yılların başlangıcında sevdiklerinle dolup taşan gelenler, arayanlar, yanımızda hissettiğimiz milyonlar, tek yürek oldu bizimle.

Seninle gurur duyuyoruz demenin yetersiz olduğu bir noktadayız. Kelimelerin gerçekten kifayetsiz olması, bu olsa gerek.

Bizlere çok büyük onurlar bıraktın. Bunların bir kısmını seninle beraber yaşama şansına eriştik. Büyükada’da oturduğun sokağa adının verilmesi, stadımızın tam karşısında yer alan, seninle beraber katıldığımız heykelinin açılış töreni, Fenerbahçe’nin kutsal ocağı olan Dereağzı Tesisleri’ne senin adının verilmesi bizlere bıraktığın sayısız mirasın en anlamlılarıydı.

Maçlara gelip hayranlıkla seyrettiğimiz Alex’in senin elini öpmeye Büyükada’ya gelmesi ise bize yaşattığın bir başka gururdu. Daha dün, bize yaşattığın sayısız gururlara bir çok yenilerini daha ekledin. Bayan voleybol takımımız dün oynadığı maçın seramonisinde "Rahat uyu çubuklu bize emanet" pankartını açarak Vakıfbank takımı ile birlikte saygı duruşunda bulundu. İtalya’da oynadığın Fiorentina Kulübü ve Fransa’da oynadığın Nice Kulübü, sana minnettarlıklarını ve üzüntülerini bildiren taziye bildirilerini yayınladı. Yunanistan’da oynadığın AEK kulübü ise dün oynadığı maçtan önce senin için bir saygı duruşu yaptı ve taraftarları tribünlerine Türkçe olarak "Ver Lefter’e Yazsın Deftere" pankartını açtı.

Ve ezeli rakibimiz Galatasaray, ismini ve resmini skorbordunda göstererek kendi sahasında oynadığı Karabük takımı ile beraber maç öncesi senin için bir saygı duruşunda bulundu.

Hayatını adadığın Fenerbahçe’nin yaşadığı bu sancılı sürecin seni ne kadar üzdüğüne biz torunların şahidiz. Yaşamının son dönemecinde bile, şu anda uzun zamandır eli kolu bağlı olan ve sana çok büyük vefakarlık gösteren başkanımız Aziz Yıldırım’a gidip moral vermek için ne kadar çaba sarfettiğine, ve sana sağlığın için gitmene izin vermeyen doktorlarına ne kadar kızdığına yine bizler, torunların şahidiz.

Aziz Yıldırım’ı çıkarsınlar beni alsınlar oraya
Bu durumda, en azından satırlarında ifade ettiğin mektubundaki düşüncelerine ve son yaptığın röportajında söylediğin "Aziz Yıldırım’ı çıkarsınlar beni alsınlar oraya" diyerek verdiğin mesaja ise tüm Türkiye şahittir.

Senin efsanen: dürüstlüğün, başarıların, güzel yüreğinle hayatımıza kattığın değerlerle birlikte milyonlara mal olan büyük sevdan ve örnek insanlığındır.

Peşinden kuşaklar boyu giden milyonlar, seninle öğrendi, seninle güldü, seninle sevindi, seninle coştu ve seninle ağlıyor bugün. Ruhumuza kazandırdığın bu derin duygular, yaşamımızda ki kilitleri açan anahtarlar olacaktır.

Bugün burada sana içi saf sevgiyle dolu olan bu toplulukla tek yürek olarak bu karşılıksız sevgiyi kalplerimizde hissetmek, dedemizin bizlere yaşattığı bunca onurun en zirvede olduğu bir andır şüphesiz.

Son yolculuğuna çıkarken bizlere yaşattığın bu duyguları ve bizlere bıraktığın bu paha biçilmez mirası, yaşadığımız sürece koruyarak bizden sonrakilere bırakacağımıza söz veriyoruz sevgili dedemiz.

Dedemiz Lefter Küçükandonyadis’i ebediyete yolcu ettiğimiz bugün, buraya gelenlere ve gelemeyen ama kalbi burada olan milyonlara, tüm ailemiz adına minnet ve teşekkürlerimizi sunarız. Rahat uyu, hepimizin efsanesi sevgili dedemiz. Haklarınızı helal ediniz.``