Kutlualp'ten gündemi değiştirecek açıklamalar

Fenerbahçe'de yöneticilik yaptığı yıllarda sarı lacivertli taraftarların sevgisini kazanan Hakan Bilal Kutlualp, Sabahspor.com'a birbirinden çarpıcı açıklamalar yaptı.

Fenerbahçe'de yöneticilik yaptığı yıllarda yıldız oyuncu transferlerindeki iş bitiriciliğiyle ön plana çıktı ancak Aziz Yıldırım ile yaşadığı anlaşmazlık sonucunda yönetimden istifa etti. Ama o kişilere olan kırgınlığını sarı lacivert renklere yansıtmadı ve Fenerbahçe sevdasını sürdürdü. Öyle ki Çin Seddi'ne Fenerbahçe bayrağı asacak kadar sarı lacivert renklerin aşkını taşıyor içinde. Hakan Bilal Kutlualp'ten bahsediyoruz.

Kutlualp ile ofisinde gerçekleştirdiğimiz röportajda, eski yöneticiden Fenerbahçe, Türk futbolu ve şike soruşturmasına dair çarpıcı yanıtlar aldık.

İşte Hakan Bilal Kutlualp ile yaptığımız ve keyifle okuyacağınıza inandığımız söyleşi:

-Şike soruşturmasının başladığı 3 Temmuz'dan bu yana yaşanan süreci Türk futbolu ve Fenerbahçe açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tabi herkes önce bir kere şok oldu. Kimse böyle bir şey beklemiyordu. Kimsenin aklına gelmeyen bir şeydi bu. Fenerbahçe'nin şampiyonluğu tescil edilmiş, Fenerbahçeliler kutlamalarını yaparken birdenbire böyle bir şeyle sarsıldılar. Büyük bir panik havası oldu. Türkiye'nin en büyük camiası Fenerbahçe'nin daha soğuk kanlı yaklaşması gereken bir sürece muhtemelen başkanının ve iki yöneticisinin de cezaevine konulması nedeniyle kısmen hak verebileceğimiz ama büyük bir kısmını da eleştirebileceğimiz bir şekilde panik yapıldı ve taraftar sükunete davet edilmesi gerekirken hem Divan Başkanı hem de yönetim taraftarı yanlış yönlendirdiler. Böyle krizlerde en sakin olması gerekenler yönetenlerdir. Taraftarın gözünde sadece renklerin aşkı vardır, başka bir şey yoktur. Taraftarın bakış açısının duygusal bir şekilde olması doğal ama yönetimler duygusal davranamazlar. Benim en büyük eleştirdiğim nokta oydu.

"F.BAHÇE ŞİKE YAPMAZ, ŞİKE YAPMAYA ÇALIŞANLAR OLMUŞSA BUNLAR İŞGÜZARLARDIR, TOTOCULARDIR"

Ben eski bir yönetici sıfatıyla uzun bir süre, ağustos ayının ilk haftasının sonuna kadar hiçbir şey söylemedim, bekledim çünkü yönetimin göreviydi bu. Fakat dikkat ettim ben yönetim siyasi otoriteye, hukuk sistemine ve emniyet güçlerine haksız bir şekilde bu işin sorumluluğunu yüklemeye çalışıyorlar. Bunun Fenerbahçe'ye zarar getireceğini, gerçeklerini anlatılması gerektiğini ve neler yapılması gerektiğine dair bir basın toplantısı yaptım hatırlarsanız. O basın toplantısında söylediğim şeylerin bugün yapılmaya çalışıldığını görüyorum. Orada söylediğimiz şeyler nelerdi? "Birincisi; kurumlarla kişileri ayırın. Fenerbahçe'nin 104 yıllık şanlı bir tarihi vardır. Fenerbahçe şike yapmaz. Fenerbahçe zaten haksız şampiyonluğa, haram puana ihtiyacı olan bir kulüp değil ve bunu da şiddetle reddeder" dedik. "Ama bunu yapmaya çalışanlar olmuşsa şayet, bunlar işgüzarlardır, totoculardır" dedik. Bunların yüzünden bu bileğinin hakkıyla kazanılmış şampiyonluğa ve alın terine leke sürdürmemeliyiz. Bunun için de panikle değil, aklı selim davranmalıyız diye açıklamalar yaptık ve Federasyon'a destek olmamız gerektiğini söyledik.

"55. MADDE KUR'AN-I KERİM AYETİ DEĞİL, DEĞİŞEBİLİR"

Federasyon'a saldırmakla haklılığımızı ispat edemeyiz. Federasyon'a çok saldırıldı. Allah'tan ki Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'dı. Aydınlar'ın Futbol Federasyonu Başkanı olması Türk futbolu için bir şanstır. Başka birisinin bu krizde bunu bu kadar güzel yönetebileceğine inanmıyorum ben. Çünkü karar vermeye zorladılar.

O günkü görüntüye göre karar vermek zorunda kalsaydı belki sonradan pişman olacağı kararlar vermek o zorunda kalırdı. Bütün baskıya rağmen soğukkanlılığını korudu ve olayı daha iyi anlamaya çalıştı. Bu skandalın bugünkü görüntüsüyle o günkü görüntüsü arasında farklar var. Bugün sis bulutları dağılıyor ve daha iyi görebiliyoruz. Sağlıklı bir karar verme adına Türk futbolunu kurtarmak için çaba gösterdiğine inanıyorum Mehmet Ali Aydınlar'ın. Bir çağrıda bulundum ben. Dedim ki; "TFF Talimatnamesi'nin 55. maddesi Kur'an-ı Kerim'in ayeti değil, bunu değiştirebiliriz." Diyor ki "Maçın sonucunu değiştirmeye yönelik herhangi bir teşebbüs varsa kulüpler küme düşürülür ve şiddetine göre de puan silinir" diyor. Ben de o zaman dedim ki; "Gelin TFF'ye destek olalım bütün kulüpler ve kamuoyu olarak. Futbol Federasyonu böyle bir durumdan dolayı karar almış ve 55. maddeyi değiştiriyor hissi uyanmasın diye tüm kamuoyu destek verelim ve çok basit bir şey yapalım. Puan silinir, şiddetine göre de küme düşme olur. Aynı maddenin sadece iki tane kelimesini birini önce birini sonra yazalım." O zaman Fenerbahçe Divan Başkanı Yüksel Günay'dan tutun da yönetimden bir sürü insan taraftarı bize karşı kışkırttılar.

Çok kötü bir senaryo bile olsa sahaya baktığınız zaman Fenerbahçe'nin şampiyonluklarını, hele bu son şampiyonluğunu çatır çatır kazandığını görüyorsunuz. Zaten iki tane şampiyonluğunu son anda kaçırmış bir takım Fenerbahçe. Sahada futbolcuların emeğini ve taraftarı görüyorsunuz. O zaman diyorsunuz ki bir iki tane işgüzar çıkıp bu işleri denemişse, illa buradan Fenerbahçe'ye bir fatura çıkaracaksanız bu 55. madde derki o zaman kes 3-5 puanını bu işi devam ettir der. O yüzden 55. maddenin bu şekilde değiştirilmesini önermiştim ama anlamak istemeyenler veya anlama yeteneği olmayanlar sadece bizi hedef göstermekle bu işi geçiştirmeye çalıştılar.


"CEZALARIN İNSAF BOYUTU OLMASI LAZIM"

-Ama bu durumda Fenerbahçe bir ceza almış olacak ve şike damgasını resmen yemiş gibi bir durum ortaya çıkacak. Bu karşı çıkmanın nedeni de bu olabilir mi?

Bir kere hiçbirimiz böyle bir şeye inanmıyoruz. Biz çünkü sahaya bakıyoruz ve sahada bunun bir yansımasını görmüyorsunuz ama diyelim ki ben eski bir yönetici olarak kendi başıma böyle bir şeye yeltendim. Bir x takımıyla oynanan maçta teşvik verdim onlara, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün hiç haberi yok bundan ve bu dinlemeye takıldı. Yasaya göre bu suç. Yani ben suçluyum, karşıdaki suçlu artı Fenerbahçe'ye menfaat sağlayacağım için kulüp de suçlu oluyor hiç haberi olmadığı halde. Demek ki burada böyle bir teşebbüs varsa ve kulübün haberi yoksa o zaman kulüp niye ceza alsın? İlla bir ceza alacaksa bence şike damgası yiyemez ve bir fatura da çıkacaksa o da küme düşme falan olamaz. Cezaların da biraz insaf boyutu olması lazım. Bugün adam öldürdüğünüz zaman aldığınız cezaya bakıyorsunuz, şikeye veya teşvik primi vermeye teşebbüs etmekten verilen cezalarla kıyaslanır boyuta gelmiş. Bu yasa bir teoriydi fakat çok çabuk ilk pratiğiyle karşılaşıldı. Yasanın günün koşullarına uyarlanması bence kötü bir şey değil. Yaptığından geri dönme, geri vites diye algılanmamalı. Gerçek hayata uygulanması diye adlandırılabilir.

"POLİSE FENERBAHÇE'NİN MALİ DURUMUYLA İLGİLİ BİLGİLER VERDİM"

-10 Ağustos'ta şike soruşturması kapsamında siz de tanık olarak ifade verdiniz. Size neler soruldu, tam olarak hangi konuda bilginize başvuruldu ve siz ne yanıtlar verdiniz?

Soruşturmada gizlilik olduğu için her şeyi anlatamıyoruz ama daha çok Fenerbahçe'nin mali durumuyla ilgili benim bugüne kadar yapmış olduğum eleştirilerde, biliyorsunuz bunun en yüksek noktası 2010 senesinde yaptığın Deloitte ile ilgili açıklamalardı. Onunla ilgili sorular sordular. Onun da zaten yargıya intikal etmiş bir konu olduğu için bütün bilgilerin zaten mahkeme dosyasında olduğunu söyledim. Oradan da alınabileceğini bildirdim. Fenerbahçe'nin mali durumuyla ilgili bilgiler verdim.

Benim şahit olup olmadığım bir şike olayı var mı yok mu diye, kulağıma gelip gelmediğini sordular. Benim yöneticilik hayatım boyunca böyle bir şeye şahit olmadım, kulağıma gelmedi ama her maç için herkes bir komplo üretiyor. Bir kalecinin hatasını eğer ki o kalecinin geldiği ülkeden başka bir oyuncu sizde oynuyorsa "Mutlaka bu onunla konuşmuştur" falan gibi şeyler söyleniyor. Hiç kimse ekmek yediği teknenin içine yapmaz! Yapan varsa onun da akli dengesi yerinde değildir. Ben arada futbolculara gidip gelen işgüzarların bu işten para kazandıklarına inanıyorum. Çok maçlar gördük böyle şike yapıldığı iddia edilen oyuncular aslan gibi çıkıp oynamışlar. Yani demek ki anlaştığını farz etseniz bile, almış parayı cebine indirmiş olsa bile adam çıkmış aslan gibi oynamış ve demiş "Bu aptalın parasını alayım ben" demiş. Yani mesleğine ihanet etmemiş. Şahısları bilemem ama Fenerbahçe Spor Kulübü'nün şikeyle en ufak bir alakası olduğuna inanmıyorum. 2 tane son haftada şampiyonluk kaçırmışım ve bu sene de averajla şampiyon olmuşum, 10 puan farkla değil. O yüzden şikenin Fenerbahçe'ye bir yerinden bulaştığını düşünmüyorum.

"YANLIŞLARA DİKKAT ÇEKİNCE FENERBAHÇE HAİNİ İLAN EDİLİYORSUNUZ"

-Az önce de Deloitte'den bahsettiniz. Fenerbahçe Kulübü'nde 2009'daki mali tablolarda Deloitte onayının sahte olduğunu ileri sürdünüz ve bundan sonra yaşanan süreçte Fenerbahçe Disiplin Kurulu tarafından 3 yıl süreyle üyelikten ihraç edildiniz. Geçtiğimiz mayıs ayında yapılan divan kurulunda itirazınız reddedildi. Bu konuyla ilgili olarak hukuksal mücadeleniz açısından neredesiniz? Süreç ne durumda?

2010'daki Mali Genel Kurul'a ben katıldım ve o genel kurulda hesapları ibra etmediğimi beyan ettim. Genel kurul salonunda bir tek ben el kaldırdım ve ibra etmedim. Ondan sonra da bir açıklama yaptım temmuz ayında. Temmuz ayında benim katılmadığım bir divan toplantısında. Aziz Yıldırım "Bizi her konuda eleştirebilirsiniz ama para konusunda eleştirmeyin" dedi. Aynı gün bu açıklamanın üstüne ben de spordur, bir sürü konularda eleştirebiliriz, hoşgörülebilir, hatalar olabilir ama sen en çok eleştirilecek noktanın para konusu olduğunu söyledim ben. Bugüne kadar kimsenin ağzına almadığı bir söylemdi bu. Çünkü kimse Aziz Yıldırım'ı para konusunda eleştirmezdi. Fenerbahçe Spor Kulübü kamu yararına bir dernektir. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün sahip olduğu şirketlerden bir tanesi olan Sportif A.Ş., İMKB'de işlem gören bir şirkettir. SPK kurallarına göre bunun hesapları bağımsız denetimden geçirilmelidir. Bunu da o zaman Deloitte yapıyordu Fenerbahçe'de o zaman. Bir de Futbol Federasyonu, UEFA kriterlerine hazırlık amacıyla bir süredir kulüplerin bilançolarını istiyor ve bunların bağımsız kurumlar tarafından denetlenip de kendisine gönderilmesini istiyor çünkü kendisi oturup bunları denetlemeye kalksa çok büyük bir zaman kaybı… Teknik bir kadro lazım. Bunla uğraşmak istemiyor, herkes hesaplarını denetletsin ve bana öyle göndersin diyor.

Fenerbahçe Spor Kulübü'nün tüzüğü gereği, üyelerinden ibra almak için hesaplarını gönderiyor her sene ve bunun için Mali Genel Kurul yapıyoruz. Bunları Fenerbahçe'nin kendi denetleme kurulu yapıyor. Fakat Nihat Özdemir'in, Mali İşler Genel Koordinatörü Abdulkadir Kuşin'in, Başkan Aziz Yıldırım'ın her sefer konuşmalarında şöyle bir söylemde bulunduklarını gördük; "Biz Fenerbahçe Spor Kulübü'nün hesaplarını hiç mecbur olmadığımız halde, Denetleme Kurulu'na ilaveten Deloitte'ye denetletiyoruz. Biz böyle bir kulübüz." Hep anlatıyorlardı. Deloitte'nin patronu Levent Yaveroğlu ile görüştüm ve dedim ki "Bu bilançolara nasıl onay veriyorsunuz" böyle. Dedi ki "Biz bunlara onay vermiyoruz." Dedim "Onayınız var altında." Yaveroğlu bana "Valla onu Abdulkadir Kuşin kesmiş bizim Federasyon'a giden hesaplara vermiş olduğumuz onaydan ve onun altına yapıştırmış" dedi. Ben de bu açıklamayı yaptım ve "Bu hesaplar Deloitte tarafından denetlenmemiştir, denetletilenler Federasyon'a gönderilmiş. Federasyon'a gönderdiklerinizi yayınlayın, onu görelim, ondan ibra isteyin. Onlar arasında büyük farklar var. Bu konuyla ilgili de dava açtım. Bunları söyledim diye beni disipline sevk ettiler ve disiplin kurulunda Deloitte'nin 9 Ağustos 2010 tarihindeki resmi internet sitesinde yaptığı açıklamayı gösterdim. Diyor ki "Biz Fenerbahçe Spor Kulübü'nün faaliyet raporunda yayınladığı tablolarla ilgili, yani üyelere gönderilen tablolarla ilgili hiçbir çalışma yapmadık. Bizim bunlarla alakamız yoktur. Bizim işimiz sadece SPK'ya gönderilen Sportif A.Ş'nin hesaplarından Federasyon'a giden hesaplar yaptık."

Ben bu savunmayı yapmama rağmen "Olsun sen yine de bunu söyleyemezsin" dediler bana ve 3 sene geçici ihraç cezası verdiler. Geçici ihraç cezasıyla ilgili prosedür şöyle çalışıyor: Hemen yargıya gidemiyorsunuz. Bir dahaki genel kurula gidiyorsunuz ve itiraz ediyorsunuz. Onlar reddettikten sonra ancak yargı süreci başlıyor.

-Yani 2011 Mayısı'ndaki itirazınızdan sonra yargı süreci başlayabildi.

Tabi ondan sonra yargı süreci başladı. İlk duruşmaya da çıktım.

-İlk duruşmadan ne sonuç çıktı peki?

İlk duruşmaya onlar gelmedi bile zaten. Önümüzdeki mahkemede herhalde karara bağlanacaktır. İşin üzüntü verici tarafı şu; Fenerbahçe'de doğruyu söyleyenlerin sevilmediği, iyi Fenerbahçeliliğin sadece başkanı alkışlamakla ve onu övmekle derecelendirildiği bir duruma geldi Fenerbahçe. Tabi 13 yıllık iktidarı boyunca Aziz Yıldırım'ın sistematik bir şekilde yaptığı bir şeydir bu. Fenerbahçe'de doğruları söylediğiniz zaman, yanlışlara dikkat çektiğiniz zaman siz "Fenerbahçe haini" ilan ediliyorsunuz. Fenerbahçe başkanlık koltuğunun vermiş olduğu güçle o insanları "biz nasılsa bu koltuğu oturuyoruz ya biz ne söylersek söyleyelim nasılsa bu taraftar bize inanır, onlara inanmaz. Onlar istedikleri kadar doğruyu söylesinler" rahatlığı içinde bir sürü yanlışlar yaptılar bugüne kadar.

"HANİ FENERBAHÇE'NİN MALİ YAPISI ÇOK İYİYDİ"

-Fenerbahçe Yönetimi şike soruşturmasının başladığı günden bu yana yaşanan süreçte sizce başarılı oldu mu?

Ben Fenerbahçe Yönetimi'nin panik havasıyla futbolcuları satma hamlesini doğru bulmuyorum. Çünkü bu bugüne kadar söylenmiş olan ve Fenerbahçe'nin mali yapısının çok iyi olduğunu anlatan, "istediğimiz transferi yapabiliriz, bizim paramız çok" sözleriyle çelişen bir durum. 25 milyon Euro'luk gelirin eksikliğinden kaynaklanan bir sıkıntı Fenerbahçe'de nasıl böyle arka arkaya büyük problemler yaratabilir ki. O zaman anlatılanlar doğru değildi demek ki. Mali yapı, sağlam bütçe sözleri o zaman doğru değildi. Bizim anlattıklarımız da buydu zaten. "UEFA nezdinde Federasyon'un elini güçlendirmeniz için istifa edin, Fenerbahçe ile ilişkinizi kesin ki kişilerle kurumları ayırabilsinler" dedim ağustos ayındaki basın toplantısında. Başkan cezaevinde diye biz UEFA'nın eline komik bir gerekçe verdik. Biz UEFA'nın eline hiçbir koz vermemeliydik.

"METRİS'TEKİLERİN İSTİFA ETMEMESİ ŞAMPİYONLAR LİGİ'NDEN MEN EDİLMEMİZE NEDEN OLDU"

-Cezaevinde tutuklu bulunan Fenerbahçeli yöneticilerin yönetimden istifa etmemeleri sarı lacivertli takımın Şampiyonlar Ligi'nden men edilmesine mi sebep oldu diyorsunuz?

Evet… Evet… Çünkü baktığınız zaman Beşiktaş'ın kupayı iade etme kararı buna örnek gösterildi. Bence eğer ki Türkiye'den Fenerbahçe buraya alınmayacaksa bu yıl için tedbir amaçlı olarak hiçbir kulübün gönderilmemesi daha hakkaniyetli olurdu. Hatta TRT'deki bir programda şunu söyledim: "Kulüplerle Federasyon bir araya gelsinler ve kendileri 'biz bu sene gitmiyoruz Avrupa kupalarına' desinler." Ama maalesef yönetim burada da büyük bir yanlış yaptı. Ben Mehmet Ali Aydınlar'ın, Fenerbahçe Yönetimi'ni UEFA'nın bu tavrı konusunda daha önceden bilgilendirdiğini biliyorum. Bu konuda bazı tavsiyelerde bulunduğunu biliyorum.

"UEFA'YA "BİZ ŞAMPİYONLAR LİGİ'NE KATILMIYORUZ" DİYECEK CESARETİ GÖSTERMELİYDİK"

-Nasıl tavsiyelerdi bunlar tam olarak?

Fenerbahçe bu konuda UEFA'da bir lobi yapsın ve oradaki havayı koklasın. Eğer burada negatif bir karar çıkacaksa kararı veren Fenerbahçe'nin kendisi olsun, UEFA vermesin. Çünkü UEFA'nın vermesi bizi yaraladı. Biz kendimiz gitmiyoruz arkadaş demeliydiler. Biz nasıl "2. Lig'e düşürün bizi" diye bas bas bağırıyorsak, UEFA'ya da "biz gelmiyoruz kardeşim" diyecek cesareti göstermeliydik. O zaman daha güçlü olurduk.

"AZİZ YILDIRIM METRİS'TE AMA HALA BÜTÜN KARARLARI KENDİSİ ALIYOR"

-Aziz Yıldırım Metris Cezaevi'nde tutuklu bulunmasına rağmen sizce hala yönetimin aldığı kararlarda etkili mi? Etkiliyse sizce bu doğru mu?

"Etki" kelimesi bence yeterli gelmez orada. Bütün kararları kendisi alıyor şu anda. Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe Yönetim Kurulu üzerindeki ve kongre üzerindeki hakimiyeti tam olarak devam etmektedir. Ama Fenerbahçe Başkanı bence en azından bu soruşturma sürecinde istifa etmeli ve kendinden emin olduğunu göstermeliydi. Zaten soruşturma sürecinin sonunda herkesin istediği şekilde aklandığında gelip adaylığını koyduğu zaman karşısına aday bile çıkamaz ki. Tekrar seçilebilir. En azından eğer 2012'ye kadar yönetimden birisi devam etmesi gerekiyorsa Aziz Yıldırım istifa eder, Nihat Özdemir bu kongrede başkanlığa adaylığını koyar ve başkan olurdu. Çünkü başkan olarak imza attığınız zaman istifa etmiş bir başkana cezaevinde o psikoloji içerisinde orada fikirlerine danışma ihtiyacı hissetmezdi. Karar verirken mutlaka ve mutlaka belki her şeyi telefonla açıp sormuyorlardır ama "Aziz Bey burada olsa nasıl düşünürdü?" şeklinde etki altında kalıyorlar, bu da doğaldır. "Aziz Başkan olsaydı ne derdi?" gölgesi hep yönetimin aldığı kararların üzerinde olacaktır. Ama bu sağlıklı kararlar almayı engeller. İstifa kelimesini maalesef sayın başkan başkaları için çok kolay kullanırdı da kendisine geldiği zaman onun için onun bir ciddiyeti yoktu. Gidiyordu geliyordu, istifa ediyordu yine geliyordu. Onun da biraz bulaşıcı olduğunu da gördük son zamanlarda yani.

"NİHAT ÖZDEMİR, AZİZ YILDIRIM'DAN DAHA İYİ YÖNETİR"

-Oraya gelecektim ben de aslında. Nihat Özdemir'in önce istifa edip sonra geri dönmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstifa kararı yanlıştı. O büyük tecrübeyle, 15 yılı aşkın yöneticilik tecrübesiyle o zor durumda istifa etmesi yanlıştı. Ben üzüldüm o zaman. Fakat istifa müessesesi tek taraflıdır. "Sağlığım bozuldu o yüzden istifa ettim" dedi. En azından sağlığının bozulmadığını görmek bizi sevindiriyor. Çünkü 1 haftalık bir 'check-up'tan sonra yerinde olduğunu görmesi ve geri gelmesi bizi sevindiriyor. Fenerbahçe'nin şu durumda Nihat Özdemir'in o sevecen, kavgacı olmayan tavrıyla bu sıkıntılı süreçte Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan, Federasyon'la ve diğer kulüplerle olan ilişkileri Aziz Yıldırım'dan daha iyi yönetebileceğine inanıyorum. Çünkü yapısı itibariyle kavgacı olmayan ve uzlaşmacı birisidir.

"ŞİKE SORUŞTURMASI İÇERİSİNDEKİ ARKADAŞLAR İSTİFA ETMELİYDİ"

-Yönetim istifa etmeli mi yoksa 2012 Mayısı'ndaki kongreye kadar devam mı etmeli?

Ben soruşturma içerisindeki arkadaşların istifa etmesinden yanayım. Federasyon'un elini bu şekilde rahatlatmasını istedim. İlla yönetimden birisi başkan adayı olacaksa Nihat Özdemir'in başkan adayı olmasını istemiştim ama tüm yönetim istifa edecekse ve Fenerbahçe acilen bir kongreye gidecekse o zaman da Fenerbahçe'yi bu kaostan çıkarabilecek çok önemli Fenerbahçeliler vardır. Bu arada da kendim adıma bir beklentim olmadığını da söyleyeyim. Fenerbahçe'nin yeni bir başkan ve yönetimle bu kaostan çıkması gerektiğini düşünüyorum.

Yapılan son genel kurulda somut bir şey çıkmadı. Fenerbahçelilerin bir araya gelip kucaklaşması, sohbet etmesiyse amaç bu güzel bir kongre ama bu durumdan nasıl çıkacağımıza dair A, B ve C planları sezon sonunda eğer F.Bahçe bir ceza alacaksa şayet nasıl planlar olduğu, Fenerbahçe'nin 5 yılı, 10 yılı nasıl planlaması gerektiği konusunda bir kongreydiyse bunlar maalesef bu kongrede konuşulmamıştır. Sadece insanların Fenerbahçe'yi ne kadar sevdiklerini ve ne kadar birlik beraberlik içerisinde olduklarını anlattıkları bir kongre olmuştur. Zaten bunu taraftar 3 Temmuz'dan bu yana ne kadar birlik beraberlik içinde olduklarını gösteriyor. Bunu tescil için böyle bir kongreye ihtiyaç yoktu. Bu kongre bence boşu boşuna yapılmış bir kongre.

"BARCELONA VE REAL MADRİD'İN FENERBAHÇE KADAR BÜYÜK BİR CAMİASI YOK"

Fenerbahçe o kadar büyük ki böyle anlık kararlarla ve kızgınlıklarla Fenerbahçe yönetilemez. Fenerbahçe'de öyle bir şey geliştirildi ki; Fenerbahçeliler kendi içerisinde birbirleriyle anlaşamamanın ve karşı fikirlere sahip olmanın ayıp olduğu olgusu yerleştirilmeye çalışıldı. Halbuki bu büyük camia farklı fikirlere sahip olabilir. Farklı fikirlerden zaten en doğrusu çıkar. Ben bugün Fenerbahçe'nin sahip olduğu potansiyelle şu anda dünya futbolunda bulunduğu yerden çok daha fazlasını hak ettiğine inanıyorum. Bakıyorsunuz bir Barcelona'ya, Real Madrid'e, Bayern Münih'e… Fenerbahçe'nin inanın eksiği yok fazlası var. Bu kadar büyük bir camiaları yok ki onların.

"FENERBAHÇE'NİN TÜZÜĞÜ ACİLEN DEĞİŞMELİ"

Fenerbahçe bugüne kadar yönetildiği zihniyetle bundan sonra yönetilemez. Çünkü Fenerbahçe'nin taraftar profili ve gücü o kadar hızlı gelişti ki o büyük kitleye rağmen o kadar büyük çabuk karar alan ve çabuk hareket eden bir topluluk haline geldi ki yönetim bunun gerisinde kaldı. Bir de gelenin gitmediği sistem olamaz ki. Sayın Başbakan bile "3 dönemden sonra bir daha aday olmayacağım" diyor ve tüzüğüne bile bunu koymuş. Fenerbahçe'nin tüzüğü çağın gerisinde kalmış, Fenerbahçe tüzüğünü değiştirmek zorunda. Bir insan çok mu başarısız olmalı, çok mu büyük skandallar olmalı, Allah korusun çok mu kötü şeyler olmalı o görevden gitmesi için. 5 yıldır söylediğim bir şey var. Fenerbahçe tüzüğünü demokratikleştirmek zorunda, çağa ayak uydurmak zorunda. Fenerbahçe bir kere ilk başta başkanlığı 2 dönemle sınırlandırmak zorunda. Kimse allame-i cihan olsa 2 dönemden fazla başkan olmamalı. Çünkü 2 dönemden sonra başkan olamazsanız eğer mutlaka yeni insanlara yer açacaksınızdır, bir yarış olacaktır. Artı siz ne kadar başarısız olursanız olun kongre üzerindeki etkiniz çok büyükse hiçbir zaman gitmeyeceksinizdir, ömür boyu başkan kalabilirsiniz yeter ki kongre üzerinde gücünüz olsun.

"MEHMET ALİ AYDINLAR FENERBAHÇE İÇİN EN HAYIRLISINI YAPTI"

-Mehmet Ali Aydınlar özellikle Fenerbahçeliler tarafından çok eleştirildi. TFF'nin şikeyle ilgili karar vermek için iddianameyi bekleyeceğini açıklaması ama daha sonra Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden men etmesi için görüşünüz nedir? Sizce bu durum Federasyon açısından bir çelişki yarattı mı?

Mehmet Ali Aydınlar'ı iyi tanıyorum. Sayın Mehmet ali Aydınlar'ın adaletsiz hiçbir işe imza atacağına inanmıyorum. Bence Fenerbahçeli olması bu dönemde onun için çok büyük bir dezavantaj olmuştur. Ama yurt içinde Federasyon özerktir, kararları kendisi alır. Burada "şike soruşturmasının sonucunu bekleyeceğim" diyerek Türkiye'nin içerisini ilgilendiren kararını vermiş. Ama yurt dışında Federasyon'un üstünde bir UEFA var. UEFA'nın dediğini yapmak zorunda. Eğer ki Mehmet Ali Aydınlar UEFA'nın dediğini yapmasaydı ve şike soruşturmasından Allah korusun yanlış bir şey çıkarsa o zaman milli takımımız dahil 5 sezon veya 8 yıl men cezası alabilir. Şu anda Fenerbahçe UEFA'dan bir ceza almadı ki, tedbir amaçlı gönderilmedi. Yani bu soruşturmanın sonunda Fenerbahçe aklandığı zaman bu sezon da şampiyon olursak seneye biz Şampiyonlar Ligi'ne katılacağız. Bir sorun yok ki, ceza almamışız ki biz. Tedbir adı üstünde. Eğer ki kötü bir şey olursa biz be seneyle kurtarmış olacağız. Ama gitseydik ve kötü bir şey çıksaydı bu sefer hem Fenerbahçe hem de Türkiye'deki takımlar ve milli takım etkilenecekti. Mehmet Ali Aydınlar'a kimsenin kızmaya hakkı yok. Herhalde anlamak istemiyorlar. Fenerbahçe için en hayırlısını yaptı. Bir eksik söyleyebilirim. Orada ağırlığını koyup Türk takımlarının bu sene kendi istekleriyle kendilerine olan güvenlerinden yola çıkarak "Biz bu sene Avrupa'ya gitmiyoruz arkadaş" diyebilirdi.

"KULÜPLER ORTAK KARAR ALIP AVRUPA'YA GİTMEMELİLERDİ"

-Ama hiç şike soruşturmasıyla adı anılmayan takımlar da vardı bu sezon Avrupa kupalarına giden. Onlar da mı gitmemeliydi?

Bakın burada Fenerbahçesiz bir lig düşünülmüyor değil mi? Fenerbahçesiz bir futbol endüstrisi Türkiye'de olamaz. Bu kadar iddialı söylüyorum. Diğer kulüplerin bu anlamda Fenerbahçe'ye verdiği desteği gördünüz. Madem bu desteği hepsi beraber veriyor o zaman Türk futbolunun selameti için hep beraber bu desteği verip "Biz bu sene Avrupa'ya gitmeyelim" diyebilirlerdi. Orada Mehmet Ali Aydınlar böyle bir karar aldırabilseydi o zaman bu tartışmalar olmazdı. Türkiye bir yıl yutkunurdu ve seneye daha güçlü olurdu.


-Siz Fenerbahçe Yönetimi'nde olsaydınız TFF'nin bu kararı karşısında nasıl bir tavır alırdınız?

"Yönetim Şampiyonlar Ligi'ne gitmeyi gözden geçirsin" dedim daha önce bu konuda. Kendisi "ben gitmiyorum" desin. Nihat Özdemir bir risk alsın, "Ben bu riski alıyorum. Kendimizden eminiz ama dünyada her türlü olasılık var. Eğer aksi bir sonuç çıkarsa biz bu seneyi kaybetmiş oluruz, önümüzdeki 5 seneyi, kurtarırız. Ama inşallah hiçbir şey çıkmazsa bu sene göndermediğimin bedelini ödemeye hazırım, buyurun istifa ediyorum" dediği zaman zaten bu camia onu ömür boyu başkan seçerdi. İşte yöneticilik böyle yerlerde risk almayı gerektirir. Ben olsam bunu böyle yapardım.

"ŞİKEDEN CEZA ALAN YÖNETİCİLER SPORDAN ÖMÜR BOYU MEN EDİLMELİ"

-Kulüpler Birliği'nin "küme düşme kaldırılsın" talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Benim söylediğim o 55. maddeyi ters yazarsanız, "puan silinir, şiddetine göre küme düşürülür" yazarsanız zaten silinecek puanlardan sonra küme düşmeyi gerektirecek kadar vahim bir durum olduğunu görmüyorum ben. Otomatikman bu kendisi yürürlüğe girer ve küme düşmeyi kaldıralım demeye gerek kalmaz.

Yöneticiler 6222 sayılı kanuna göre yargılanacaklar. Cezaların hafifletilmesi gerektiği söyleniyor, doğrudur çok ağır cezalar var yasada. Ama ister 1 ay alsınlar ister 5 sene ceza alsınlar, ceza almış olurlarsa şayet spordan ömür boyu men edilmeleri taraftarıyım ki bir daha kimse bu işlerin şakasını bile telefonda yapamasın.

"GALATASARAY TARİHİ BİR FIRSATI KAÇIRDI"

- Galatasaray'ın şike soruşturmasındaki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Galatasaray için Fenerbahçe ebedi dost, ezeli rakip ise, Fenerbahçe haklı veya haksız bir suçlamayla karşılaştığı zaman veya bir sıkıntıya düştüğü zaman en büyük desteği en büyük rakibi olarak vermesi gerektiğine inanıyorum. Burada sevgili Galatasaraylılar eski kitaplardan okuduğumuz, bizim dünyada olmadığımız zamanlardaki Fenerbahçe-Galatasaray dostluklarının yaşandığı dönemlerdeki dostluğu gösterme fırsatını kaçırdılar. Fenerbahçe'ye en büyük desteği vermesi gereken Galatasaray'dı. Bence Galatasaray tarihi bir fırsatı kaçırdı, Fenerbahçe'nin arkasında durmalıydı sonuna kadar. Eline gelmiş olan o kadar büyük bir fırsatı kaçırdı ki Galatasaray, tarihe geçecek, 100 yıl sonra kitaplarda anlatılacak bir şansı elinden kaçırdı. Galatasaray'ın burada çok büyük bir puan toplayabileceğini düşünmüştüm ama onlar o fırsatı kaçırdılar.

-Fenerbahçe-Trabzonspor ilişkileri de hem geçen sezonki şampiyonluk mücadelesi hem de şike soruşturması nedeniyle gerilmiş durumda. Burak Yılmaz'ın "Fenerbahçe-Trabzonspor maçları İzmir'de oynansın" şeklinde açıklaması oldu geçtiğimiz günlerde. Sizce bu kadar bir gerginlik var mı iki takım arasında?

Biz şampiyon olduk ve ben bir açıklama yaptım. Yaptığım açıklamalar çok radikal geliyor insanların gözüne ve fanatik taraftarlarca hoş karşılanmıyor. Ama ben buna rağmen hep "Onuncu köylü" bir adam oldum. Dedim ki "Benim için iki şampiyon var. Averaj sisteminden dolayı biz şampiyon olduk ama bu yarışta en az bizim kadar hak eden bir Trabzonspor var. Onlar da biz de alnının teriyle buraya kadar geldiler. Ama kural ikili averaj bizden yana olduğu için biz şampiyon olduk. Gönüllerde iki şampiyon var." Bu sözlerim Fenerbahçe Yönetimi'nde bile hoş karşılanmadı.

Anadolu insanı, bilhassa Güneydoğu ve Karadeniz insanı için maneviyat maddiyattan daha önemli. Oralara çok giden gelen bir insanım. Benim kardeşimin hanımı Karadenizli. Ben Siirtli'yim. Gösterdiğiniz sevgiye, tatlı dile çabuk el uzatan insanlar. Trabzonspor ile Fenerbahçe arasında rekabet olabilir ama ben bu kadar husumetin körüklenmesine karşıyım. Biz İslam Çupi'nin anlattığı Fenerbahçe'ysek Saracoğlu'ndaki maçta o gelen Trabzonsporlu kardeşlerimizi burada çok iyi ağırlamamız lazım. Ben inanıyorum ki Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki bu husumet bence hiçbir temele dayanmayan bir şeydir. Bu husumetin bitmesi iki dakikadır. O yörenin insanı çok duygusal ve o insanların gönlünü kazanmak zor değil. Fenerbahçe olarak ilk adımı atmak da küçüklük değil, büyüklüktür. Taraftarımız bütün bu olanları unutmalı ve onları çok iyi ağırlamalıdır. Oraya gittiğimiz zaman da eğer ki bir iki kendini bilmez orada hata yapsa bile biz yine durduğumuz yoldan dönmemeliyiz. Türkiye'de camialar birbirine saygı göstermiyorlar. Yöneticilerden dolayı oluyor bu. Karşı camiaya ne kadar hakaretamiz konuşursanız sizi o kadar o kulübün iyi mensubu zannediyorlar.

"ŞİKE SORUŞTURMASINDA DİĞER KULÜPLERİN PANİK YAPMALARININ SEBEBİ…"

-Emenike, Niang, Lugano,Gguiza gibi futbolcular satıldı. Fenerbahçe'nin transfer politikası için neler söyleyeceksiniz?

Bir kere bu yabancı sayısını biraz azaltmak lazım. Bir günde olacak bir şey değil bu. Eğer Türkiye dünya futbolunda söz sahibi olmak istiyorsa kendi öz kaynaklarına dönmek zorunda. Bakıyorsunuz Almanya U-17'deki 8 futbolcu Türk çocuğu. Demek ki genetik yapımızın futbola yatkınlığıyla ilgili sorunumuz yok bizim. Bizim altyapı yönetimiyle ilgili sorunumuz var. Fenerbahçe'nin ve diğer takımların ben doğru düzgün bir transfer politikası olduğuna inanmıyorum.

Yabancı transferiyle ilgili de ben Futbol Federasyonu'na öneride bulunmak istiyorum. Dünyadaki futbol ülkelerini belli kategorilere ayırsınlar A,B, C, D, E gibi. Örneğin Brezilya, Almanya, İspanya, İtalya'yı A'ya koyarlar, diğerlerini B,C diye sıralarlar. A ülkesinden gelecek olan bir oyuncunun son iki yıldaki A Milli Takım kadrosuna çağrılma oranına bakarlar. A kategorisi ülkeleri futbolcuları için bu yüzde 25'se, B, C için yüzde 50, 75 olur. Diyelim ki Angola'dan bir oyuncu gelecekse yüzde 100 olmalı. İşte o zaman yabancı serbest olabilir. O serbestlik otomatikman bir kısıtlama getirecektir zaten. Brezilya Milli Takımı'nda son iki senenin yüzde 25'inde oynamış bir adamın maliyeti daha farklı olacaktır çünkü.

2013-2014 senesinde UEFA kriterleri var. UEFA "Galatasaray'a sen 2013-2014'te bu bütçeyle gelirsen biz seni almayız Şampiyonlar Ligi'ne" dedi. 5-6 yıldır dilimizde pelesenk olmuş, diyoruz ki bütçeler şeffaf olmalı. Şeffaf bütçe sizin yanlış yapmanıza müsaade etmez. Paraların nereye harcandığını görmemiz lazım. Niçin bize yukarıdan bir değnek gelecek de ondan sonra yapacağız. Biz bunu bugüne kadar yapmalıydık. Yöneticilerin bu borçlanmalardan müteselsil sorumlu olmaları lazım. Türkiye'deki kulüplerin durumu iyi değil. Bu şike soruşturmasında diğer bütün kulüplerin panik yapmalarının sebebi de mali durumlarının iyi olmamasıdır. Çünkü Fenerbahçe o kadar büyük güç ki; Fenerbahçe'ye gelecek olan darbe diğerlerinin gelirlerini etkiler.

"BİR ADAMIN İKİ DUDAĞI ARASINDA OLMAYAN BİR F.BAHÇE'Yİ ÖZLÜYORUM"

-2012'de bir kongre olacak Fenerbahçe'de ve 3 yıllık geçici ihraç durumunuz var sizin. Bu durum devam ederse 2012'deki seçimde aktif rol almanız mümkün değil gibi gözüküyor.

Genel kurul kaldırırsa böyle bir şey olmaz. Genel kurul kaldırmazsa o sürenin bitmesini beklemek zorundayım ya da yargıdan dönebilir. Önümüzde nedir alternatifler? Genel kurulun kaldırması, mahkemeden kaldırılması veya o sürenin dolmasından ibaret. Nasıl bir Fenerbahçe özlüyorum biliyor musunuz? Artık bir adamın iki dudağının arasında olmayan, her eleştirene kapının gösterilmediği, şakşakçıların ve devamlı övgü düzenlerin iyi Fenerbahçeli olarak kriter alınmadığı bir Fenerbahçe'yi özlüyorum. Ama bu Fenerbahçe de yakındır, fazla uzak değil. Fenerbahçe'de artık yeni şeyler söylemek lazım. Fenerbahçe'de yeni şeyler söyleyenler insanlara ve yeni bir vizyona ihtiyacımız vardır. Hızla dünya değişiyor. 1998 senesinde Aziz Yıldırım Fenerbahçe Başkanı seçildiği zamanki internet kullanıcı sayısı ile bugünkü internet kullanıcı sayısı arasında 10 bin, 20 bin misli fark var. Dünya çok değişiyor. Bir de gelenin gitmediği, gönderilemediği bir tüzük istemiyorum Fenerbahçe'de.

"GÖREVDEN KAÇMAM AMA…"

-Bu süreçte hukuki mücadeleniz sizin adınıza olumlu sonuçlanırsa başkan ya da yönetici adaylığı gibi bir düşünceniz var mı? Çünkü bundan önceki seçimde Başkan Adayı Şadan Kalkavan'ın yönetimindeydiniz ve ciddi bir oy aldınız.

Zaten o seçime girdik diye Sayın Aziz Yıldırım 3 yıl üst üste şampiyonluk sözü verdi. Bugüne kadar hiç vermediği bir sözü verdi ve çok eleştirmiştim. Tabi o 3 sene şampiyonluk sözü de bazı hatalar yapmasına sebep oldu, transfer anlamında. Hırs yaptı. Hırs yapınca insanlar mantıklı kararlar alamıyorlar. Çok büyük paralar çarçur edildi. Bugün Fenerbahçe'nin 300 milyon dolar civarında borcu var. Çok büyük borcu var Fenerbahçe'nin, her ne kadar bu bilançolara tam olarak yansımamış olsa da. Fenerbahçe'nin içerisinden nasıl Aziz Yıldırım ve Ali Şen çıkmışsa bu güçlü camia çok daha büyük başkanlar çıkaracak bir camiadır. Zaten bunun böyle olduğuna inanmazsanız Fenerbahçe'nin büyüklüğünü telaffuz etmeye hakkınız olmaz. İslam Çupi'nin tanımına da uymuyor zaten bu.

Bana da bir görev düşerse ben şunu açıkça söyleyeyim şu anda ben böyle bir şey düşünmüyorum, istemiyorum da. Çünkü biraz yeni gelen arkadaşların da önünü açmak lazım. Bize bir görev hasıl olursa kaçmayız ama bunun için de bir çabamız yok.

"AZİZ YILDIRIM KALBİMİ KIRDI"

-Futbolda şu andaki ortamın bu düşüncenizde etkisi var mı?

Etkisi yok ama Aziz Yıldırım'ın bana karşı yapmış olduğu haksız söylemler ve taraftar nezdinde yapmış olduğu hedef göstermeleri… Başkan maalesef Ben yönetici olmadan evvelki formayla maç seyrettiğim, gol kaçırdığımız zamanki vazoların, bardakların kırıldığı, statta saatlerce bayrak salladığımız o günleri özlüyorum. Yöneticilikten evvelki o heyecan, o bağırış çağırış yöneticilik hayatımızda bunun doruğa ulaştığı dönem… Tabi bu dönemden sonra Aziz Yıldırım ile yaşamış olduğum sorunlar… Maalesef başkan bir sürü şeyi de doğru söylemiyor. O anki duruma göre konuşan birisi olduğu için de çok kalbimi kırdı.

Benim çocuklarım, kardeşlerim Fenerbahçeli. Benim fabrikalarımda makineler, kapılar sarı lacivert boyalı. Kimse kimsenin Fenerbahçeliliğini ölçemez. Herkes hissettiği kadar Fenerbahçelidir. Fenerbahçelilik hele hele başkanların birilerine dağıtacağı paye olamaz.

"KULÜPLER BU BAŞBAKANIN KIYMETİNİ BİLSİN"

-Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Ben kulüplere şöyle bir çağrıda bulunmak istiyorum. Türkiye tarihinde olmadığı kadar spora önem veren bir hükümet var. Bakanlığı bile kurulmuş. Spora çok büyük destek veren bir başbakan var. Kulüp ayrımı gözetmeksizin her kulübe destek olan birisi. Ben Aziz Yıldırım ile beraber başbakanımıza gittiğimiz zaman Fenerbahçe Televizyonu'nun kurulmasıyla ilgili frekans olmadığı zamanda, sayın başbakanın, ilgili bakan Binali Yıldırım'a verdiği talimata şahit olduk. Boş frekans yoktu. Hatırlarsanız kablolu yayında bütün kanalları gösteren kanal vardı. Ondan iki tane varmış bir tanesini Fenerbahçe'ye verdi frekans için. Kulüpler doğru hamleler yaparlarsa arkalarına çok büyük destek alırlar. Bu başbakanın kıymetini iyi bilsinler çünkü hazır destek vermeye. Ben bunu yaşamış birisi olarak söylüyorum. Ama kalkıp da sayın Divan Başkanı gibi yok hükümete, yok ihalelere falan filan gibi saçma sapan şeylere bulaşıp böyle söylemlerde bulunup taraftarı yanlış yönlendirmesinler. Taraftar da bunlara inanmasın.