Musa Nizam: Asıl Hedefim Kişiliğimle Anılmak
Asıl hedefinin kişiliğiyle anılma olduğunu belirten Musa Nizam, çok küçük yaştan itibaren doğup büyüdüğü şehrin takımı Antalyaspor’un her yaş kategorisinde forma giyerek A takıma yükselmeyi başardı.
Altyapının her evresinden geçmiş genç bir futbolcu olarak dikkat çekti. Her ne kadar futbola sol açık olarak başlasa da yeni görev yeri olan stoperliği çok daha fazla benimsemiş. Başarılı defans oyuncusu, genç oyuncuların kulüplerinde daha fazla şans bulmaları halinde millî takımların da çok daha iyi noktalara geleceğini belirterek şöyle konuştu:
``Asıl hedefim tüm futbolculuk hayatım boyunca önce kişiliğim, sonra futbolumla insanlara örnek olmak ve benden sonraki oyunculara da iyi bir şeyler katmak. Yani futbolumla olduğum kadar, kişiliğimle de anılmak isterim.
Süper Lig`de ilk maçımı İnönü`de Beşiktaş`a karşı oynadım. Çok heyecanlanmıştım. Kendimde değildim sanki. Yani o maçta ben mi oynadım yoksa Play Station’dan joystick’le mi kontrol ettiler beni bilmiyorum. O denli kopmuştum dünyadan.
Hocalar genç oyunculara daha çok güvenip, daha çok şans vermeli. Bir oyuncu maç yaptıkça güven ve tecrübe kazanır. Diyelim ki oyuncu bir-iki maç kötü oynadı. O zaman da kendisine her şeye rağmen güven verilirse ileride çok daha başarılı olur.
Hava toplarına daha iyi yükselmem ve bu konuda kendimi geliştirmem gerek. Bir stopere göre biraz kısa boyluyum çünkü. 1.78 boyundayım. Sol ayağım ne kadar iyi olsa da sağ ayağımı da daha etkili kullanmam lâzım.
Hem futbol olarak hem de kişilik olarak beğendiğim ve kendime örnek aldığım oyuncuların başında Orhan Ak geliyor. Bir stoper olarak da Egemen Korkmaz’ı çok beğeniyorum. Yaşıtlarımdan da favorim Ersan Gülüm.
Kendine güvenen futbolcu her zaman sürekli olarak oynayan futbolcudur. Sahada daha rahat hareket eder. Bu da tedirgin olmamasını ve başarılı olmasını sağlar. Takımlarımızda düzenli olarak forma giysek, Ümit Millî Takım olarak da muhakkak çok daha etkili oluruz.``
TamSaha Dergisi`nden Aydın Güvenir`e konuşan Musa Nizam`ın röportajının ayrıntısı ise şöyle:
Kendini tanıtarak ve futbolla tanışma sürecinle başlayalım istersen röportaja. Futbolcu olmak için seni kim destekledi ilk olarak?
8 Eylül 1990 Antalya doğumluyum. Futbola 8 yaşında büyük amcamın beni Antalyaspor’un yaz okuluna götürmesiyle başladım. Aslında bu dönemden önce 2-3 aylığına amatör bir takımda forma giydim ama hiçbir resmi maçta yer almadım. Sadece lisansım orada çıktı. Takımın o zamanki adı Muratspor’du. Amcamın beni top oynamam için desteklemesi ise futbolla çok ilgili olmasından kaynaklanıyor. Hatta oğlu, yani kuzenim de Antalyaspor’un minik takımında oynuyor. O yüzden babam ve diğer amcamdan daha çok teşvik etti beni futbolcu olmam için.
2000 yılında Antalyaspor’un altyapısına girdin ve yaklaşık 11 sene oynadın. Bu süreçte hangi evrelerden geçtin? Futbolcu kimliğini hangi hocalar, nasıl şekillendirdi?
Üzerimde emeği olan hocaların sayısı bir hayli fazla. Dursun Küçükkurt, Mustafa Öğüt, Abdullah Tanyolaç, Zeki Budak, Raci Berk gibi hocalarım bana altyapıdayken çok şeyler kattı gerçekten. Antalyaspor’da oynamaya başladıktan sonra sırasıyla minik takım, yıldız takım, B genç takım, A genç takım ve PAF takımda forma giydim. Oradan da A takıma yükseldim. Yani her yaş grubunda forma giydim kulüpte.
BAŞLADIĞIMDA SOL AÇIKTIM
Futbola ilk başladığında da şimdi olduğu gibi defans mı oynuyordun?
Hayır, futbola ilk başladığımda sol açıktım. Baya da gol atıyordum aslında. Golcüydüm diyebilirim (gülüyor).
Peki sol açıkken defansa seni kim çekti? Sol açıkta da oldukça gol attığını söyledin. Sana göre defansta oynatılmanın nedeni neydi?
Antalyaspor’da beni A takıma çıkaran hoca Ümit Turmuş’tur. 2008’de A takıma yükseldiğimde PAF takımda sol açık oynuyordum. O dönem Antalyaspor Bank Asya 1. Lig’de şampiyonluk mücadelesi veriyordu. Hücum ağırlıklı oynayan birçok iyi ve deneyimli oyuncu vardı takımda. O yüzden benim defansta şans bulma ihtimalim daha yüksekti açıkçası. Ümit Hoca A takımda oynamaya başladığım zaman ilk olarak sol bekte denedi beni. Ertesi sezon öncesi bir hazırlık maçında da stoper olarak oynattı. Hazırlık maçlarında bu bölgede görev yaptıktan sonra sezon içerisinde yine eski mevkiime döndüm ama hiç forma giymedim. Daha sonra Hikmet Karaman getirildi takımın başına. Beni antrenmanlarda defans hattında sürekli oynatan ve bu bölgede tecrübe kazanmamı sağlayan Hikmet Hocadır aslında. Ondan sonra Mehmet Özdilek geldi. 2008-2009 sezonuydu. 18. haftada Beşiktaş’la oynadık deplasmanda. Takımdaki tüm stoperler sakat olduğu için sahaya ilk 11’de çıkmıştım. Aynı zamanda bu benim ilk Süper Lig maçımdı. Maçtan önce Mehmet Hoca sormuştu bana, "Stoper oynatmayı düşünüyorum, oynayabilir misin?" diye. Ben de "Oynarım tabii ki hocam" şeklinde karşılık vermiştim. O da bana güvendi ve o maçta sahaya sürdü. Ben de o günden beri stoper olarak oynamaya devam ediyorum.
İlk maçını İnönü’de Beşiktaş önünde oynamak zor olsa gerek. Neler hissetmiştin o sırada?
Gerçekten çok heyecanlanmıştım. Kendimde değildim sanki. Yani o maçta ben mi oynadım yoksa Play Station’dan joystick’le mi kontrol ettiler beni bilmiyorum. Bilgisayar oyunlarında kumanda edilen oyuncular gibiydim adeta (gülüyor). O denli kopmuştum dünyadan. Ancak tüm heyecanıma rağmen çok iyi mücadele ettiğimi düşünüyorum. Gerçi maçı 1-0 kaybetmiştik ama gene de en unutamadığım maçlar arasında en başa koyarım Beşiktaş karşılaşmasını.
Tekrar oynadığın mevkie geri dönecek olursak, stoper olmayı benimsedin mi yoksa hâlâ gönlünden sol açık mı geçiyor?
Stoper oynamak benim için daha iyi. Çünkü ileride ya gol atarak ya da asist yaparak hep skora katkı sağlamanız lâzım. Bunları yapamadığınız zaman da sıkıntı yaşıyor, takımdan kesiliyorsunuz. Kısacası üzerinizdeki baskı fazla. Ancak defansta oynamak öyle değil. Baskı daha az. İşinizi yaptığınız ve takıma gol yedirmediğiniz zaman iyisiniz. Bu yüzden stoper oynamayı daha çok seviyorum.
Geçen sezonun devre arasında Denizlispor’a kiralandın. Takımdan ayrıldığında, transferini istediğin ancak Mehmet Hocanın sadece kiralık olarak gitmene izin verdiği yönünde haberler çıkmıştı. Bunların aslı var mıydı yoksa tecrübe kazanmak için mi yeşil-siyahlı ekibe yollandın?
Dediğiniz gibi Antalyaspor`da fazla oynama şansı bulamıyordum. Ancak takımdan gitmek istediğime dair çıkan haberler doğru değildi. Devre arasında Denizlispor bana bir teklifte bulundu. Beni satın almak isteyen takımlar da vardı ama Denizlispor’un teklifi kiralama yönündeydi. Ben de tecrübe kazanmak istediğimden Mehmet Hocayla konuştum. O da bu transfere izin verdi ve böylece yarım sezon için Denizlispor`un yolunu tuttum.
Denizlispor`da ilk kez düzenli olarak oynama şansı buldun. O yüzden doğru bir hamle yaptığını düşünüyor musun?
Gerçekten Denizlispor’da istikrar yakaladım. Çoğu maçta forma giydim. Bu da benim maç tecrübesi kazanmam açısından çok iyi oldu. Orada da Hamza Hamzaoğlu, Serhat Güller ve Adnan Erkan gibi teknik adamlarla çalıştım kısa süre içerisinde. Maçların çoğunda stoper oynadım. Sadece 2 maç sol bek olarak sahaya çıktım.
ORHAN AK’IN ÜZERİMDEKİ EMEĞİ BÜYÜKTÜR!
Sol ayaklı stoper bulmak çok mümkün değil günümüz futbolunda. Sen de önceden sol açık oynadığın için defanstan top çıkarma konusunda hayli avantajlısın aslında. Bunun faydalarını görüyor musun bu konuda?
Elbette görüyorum. Mesela sağ ayaklı bir defans oyuncusu sol stoper oynadığı zaman zorlanabilir. O yüzden sol ayaklı olduğum için avantajım var. Çünkü topu sağ ayağıma çekeceğim diye uğraşmıyorum. Böylece defanstan daha çabuk çıkarabiliyorum topu. Bu arada topu isabetli ve en uygun noktaya kullanma konusunda da çaba gösteriyorum. Orhan Ak Antalyaspor’dayken bana çok yardımcı olurdu bu konuda. Kendisi de sol ayaklıydı çünkü. Orhan abinin üzerimde çok emeği vardır. Kafa topu, duvar pası, savunmada pozisyon alma gibi konularda da hep tavsiyeler verirdi. O yüzden ben de hem Orhan abinin katkısıyla hem de idman sonrası çalışmalarımla bu bölgede oynayan sol ayaklı bir oyuncu olmanın faydalarını görüyorum.
Bu sezon yeniden Antalyaspor`a döndün. Denizlispor’daki performansının etkisiyle seni daha çok ilk on birde görebilecek miyiz?
Öncelikle bu konuda tüm hocaların genç oyunculara daha çok güvenip, daha çok şans vermesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bir oyuncu maç yaptıkça güven ve tecrübe kazanır bana göre. Bir genç oyuncuya forma şansı verildiğinde, o futbolcu da bunu iyi kullanırsa sonuna kadar o isim üzerinde ısrar edilmeli. Diyelim ki oyuncu bir-iki maç kötü oynadı. O zaman da kendisine her şeye rağmen güven verilirse ileride çok daha başarılı olur. Yanlış anlaşılmasın sakın, ben bunu böyle yaşadım demiyorum. Sadece genel anlamda genç oyunculara bu şekilde yaklaşılması gerektiği düşüncesindeyim. Bana da önümüzdeki sezon hocam bu şansı verirse istikrar yakalayacağımı ve başarılı olacağımı düşünüyorum.
Sana göre eksik yönlerin neler peki?
Her futbolcu gibi benim de eksik yönlerim var tabii ki. Hava toplarına daha iyi yükselmem ve bu konuda kendimi geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Bir stopere göre biraz kısa boyluyum çünkü. 1.78 boyundayım. Sol ayağım ne kadar iyi olsa da sağ ayağımı da daha etkili kullanmam lâzım ayrıca.
Senden daha uzun, daha yapılı ve deneyimli bir stoperle beraber oynayarak futbolunu daha ileriye götürüp daha başarılı olabileceğini düşünüyor musun? İki stoper arasında uyum olması bir defansın başarısı açısından oldukça önemli çünkü.
Antalyaspor’un A takımında ilk oynamaya başladığım zamanlar Yalçın Ayhan’la birlikte görev yapıyorduk. Yalçın abiyle aramızda iyi bir uyum vardı. Böyle olunca daha başarılı olduğumu hissediyordum. O hava toplarında etkiliydi ve fiziği kuvvetliydi. Ben de arkasını süpürüyordum tabiri caizse (gülüyor). Birbirimizi tamamlıyorduk yani. Şu andaki mevcut takımda da Ivan Radeljic, Ali Turan, Deniz Barış gibi deneyimli defans oyuncuları var. Hepsi de millî takım görmüş ve uluslararası arenada boy göstermiş oyuncular. Bu da benim için avantaj tabii ki. Denizlispor’da da bir başka tecrübeli isim Yasin Çakmak’la birlikte forma giymiştim.
Bir Anadolu takımında uzunca süre görev yapmanın zorluğuna rağmen Mehmet Özdilek Antalyaspor’da istikrar yakaladı. Mehmet Hocayla iletişimin nasıl?
Mehmet Hoca sessiz gibi görünse, sert bakışlı olsa da çok sevecen bir insandır aslında. Bana karşı da son derece ilgili davranıyor sağ olsun. Her zaman eksiklerimin neler olduğunu net bir şekilde söyleyip göstermeye çalışır. Genç olduğum için diğer oyunculara oranla daha çok üzerimde duruyor, beni geliştirmeye çalışıyor.
YAŞIMA RAĞMEN OLGUN BİR İNSANIM
Antalyaspor’dan Denizlispor’a geçerken ilk kez başka bir takıma transfer olduğun gibi, doğup büyüdüğün Antalya ve ailenin yanından da ilk kez uzaklaşmıştın. Yaşın da genç olduğu için zorlandın mı bu dönemde? Bu ayrılık olgunlaşmana katkı sağladı mı?
İlk transfer olduğumda gerçekten çok zorlandım. Duygusal bir insanım. O yüzden alışma süreci hiç de kolay geçmedi. Ama alıştıktan sonra da Denizli’den Antalya’ya dönmek istemedim adeta (gülüyor). Çok alışmıştım çünkü oraya. Olgunlaşmak konusunda bir şey kazanmadım. Çünkü ben yaşıma rağmen olgun bir insan olduğumu düşünüyorum. Ama özellikle ilk gittiğimde bana çok yardımcı olan Levent Kartop ve Emin Aladağ gibi abilerim oldu. Ayrıca Denizlispor’da oyun olarak da kısa sürede çok tecrübe kazandığımı düşünüyorum. Saha içindeki pas alışverişi ve topu oyuna sokma gibi konularda ilerledim. Hava toplarında zorluk yaşasam da eskisine göre bu konuda da daha başarılı olduğum inancındayım.
Bank Asya 1 . Lig’de de forma giyme şansı buldun. Sana göre Spor Toto Süper Lig ile bu lig arasında ne gibi farklar var?
Bence iki lig arasında çok fazla bir fark yok. Eskiden vardı ama şu an o fark oldukça azaldı. Bunun nedeni olarak Süper Lig’de oynamış birçok tecrübeli ismin Bank Asya 1. Lig’de oynamaya başlamasını gösterebilirim. Böyle oyuncular da ligin kalitesini yükseltiyor doğal olarak. Yani Bank Asya 1. Lig’de başarılı performans sergileyen bir oyuncu, Spor Toto Süper Lig’de de rahatça oynayabilir. Bunun örnekleri de var zaten.
Oynadığın mevki itibariyle kendine örnek aldığın oyuncular var mı?
Hem futbol olarak hem de kişilik olarak beğendiğim ve kendime örnek aldığım oyuncuların başında Orhan Ak geliyor. Bir stoper olarak da Egemen Korkmaz’ı çok beğeniyorum. O da benim gibi sol ayaklı hem de (gülüyor). Yaşıtlarımdan da favorim Ersan Gülüm. Dünya çapında ise Paolo Maldini’nin yeri benim için ayrıdır. Onun da sol ayaklı olmasının etkisi var tabii ki bunda. Şu an aktif futbol yaşantısına devam eden yabancı oyunculardan da Milanlı Thiago Silva en beğendiğim isim.
Anladığım kadarıyla Avrupa liglerini de takip ediyorsun.
Genelde izlemeye çalışırım. Beğendiğim futbolcuların maçlarını takip ederim özellikle. Daha çok da İngiltere ve İtalya Liglerini seyrederim. Bu ligler seyir açısından daha çok hoşuma gidiyor.
Biraz da Millî Takım kariyerinden bahsedelim. Ümit Millî Takım`dan önce herhangi bir yaş kategorisinden davet almış mıydın?
Hayır çağrılmamıştım. İlk kez Ümit Millî Takım’a çağrıldım. Bu da yaklaşık 2-3 sene önce o dönemki takımın teknik direktörü Hami Mandıralı’nın beni kadroya almasıyla gerçekleşti. Burada da stoper olarak görev yapmıştım. Hâlâ da forma şansı bulduğum zaman bu bölgede oynuyorum.
Sence Ümit Millî Takımımız önümüzdeki yıl düzenlenecek olan U21 Avrupa Şampiyonası’na katılabilecek mi?
Ümit Millî Takım olarak çok kaliteli bir kadroya sahibiz. Ekipteki teknik oyuncu sayısı bir hayli fazla. Çoğu da kendi takımlarında bu yetenekleriyle ön plana çıkan isimler. Şu anda önümüzde Avrupa Şampiyonası elemeleri var. Liechtenstein’ı yenerek gruba iyi bir başlangıç yaptık. Takım olarak olaya maç maç bakıyoruz. O yüzden her maçımızdan iyi sonuçla ayrılıp en kötü ihtimalle grup ikincisi olarak finallere gitmek istiyoruz.
Bahsettiğin gibi Ümit Millî Takımımızda gerçekten çok yetenekli isimler var. Sence bu oyuncular 2-3 sene sonra A Millî Takım`ın iskeletini oluşturabilecek mi? Bir de kadrodaki oyunculara baktığımızda çoğunun kendi kulüp takımlarında düzenli olarak oynayamadığını görüyoruz. Durum tersine olsaydı şu an çok daha kuvvetli bir Ümit Millî Takıma sahip olabilir miydik?
Evet, kesinlikle olabilirdik. Ben bunu Denizlispor’a gittiğimde çok daha iyi anladım. Çünkü ilk kez orada düzenli olarak forma giyme şansı buldum. Ve fark ettim ki kendine güvenen futbolcu her zaman sürekli olarak oynayan futbolcudur. Sahada daha rahat hareket eder. Bu da tedirgin olmamasını ve başarılı olmasını sağlar. Biz de tek tek kendi takımlarımızda düzenli olarak forma giysek, Ümit Millî Takım olarak da muhakkak çok daha etkili oluruz. Aynı zamanda da A Millî Takım`a yeni bir jenerasyon kazandırma yolunda daha sağlam adımlar atarız. Çünkü hep dediğim gibi, futbolcu ancak düzenli olarak oynarsa kendini gösterebilir.
Boş zamanlarını nasıl değerlendirirsin?
Boş zamanlarımda genelde kardeşimle birlikte bol bol gezeriz. Ailemle çok sık vakit geçiririm. Eskiden sık sık kitap okurdum. Ama öyle futbol kitapları falan değil, romandı tercihim. Bu alışkanlığı bana Orhan Ak kazandırmıştı. Ancak Orhan abiden sonra okumayı bıraktım. Bunun için pişmanım açıkçası. En kısa zamanda yeniden okumaya başlayacağım. Son olarak şunu söylemek istiyorum; asıl hedefim tüm futbolculuk hayatım boyunca önce kişiliğim, sonra futbolumla insanlara örnek olmak ve benden sonraki oyunculara da iyi bir şeyler katmak. Yani futbolumla olduğum kadar, kişiliğimle de anılmak isterim.