Zokora`dan Önemli Açıklamalar
Trabzonspor`un yeni transferlerinden Didier Zokora, şampiyonluk dışındaki bir sonucun kendilerini mutlu etmeyeceğini söyledi.
Fildişili oyuncu, Trabzon`a yeni bir mücadelenin içine girmek için geldiğini belirterek, "Bu benim için çok büyük bir meydan okuma" dedi
Trabzonspor`un İspanya`nın Sevilla Kulübü`nden transfer ettiği Didier Zokora, Trabzonspor Dergisi`nin Ağustos sayısına kapak oldu. Smokin giyerek maestro gibi objektiflere poz veren Zokora`nın fotoğrafları kadar verdiği röportajdaki açıklamaları da dikkat çekiyor.
İngiltere ve İspanya gibi oyuncuya dair beklentilerin en yüksek düzeyde olduğu liglerde forma giydiğini hatırlatan Zokora, "Çok stresli maçlar oynadım. Baskının ne derecelere varabileceğini gördüm ve bu deneyimlerin ardından Trabzonspor`a imza attım. Buraya hem kendim hem de takım için yeni bir mücadelenin içine girmek için geldim. Bu benim için çok büyük bir meydan okuma. Belirli bir yaştan sonra yeni bir heyecanın, yeni bir deneyimin içine atıldım. Takımın potansiyelini gördükten sonra onlarla büyükişler başarabileceğimi ve deneyimlerimi takım arkadaşlarıma sağlıklı bir şekilde aktaracağımı umuyorum" ifadelerini kullandı.
"TRABZON`DA İŞİME ODAKLI BİR YAŞAM SÜRMEK İSTİYORUM" Londra ve Sevilla gibi şehirlerde yaşadığını belirten Fildişili oyuncu, "İki şehirde de çok iyi zamanlar geçirdim. Benim Trabzon`u tercih etmemim en büyük sebeplerden biri buranın spor şehri olmasıydı. Aynı zamanda Trabzonluların takımı çok iyi bir şekilde sahiplenmeleriydi. Mesela Londra şehrinde 6, Sevilla`da 2 kulüp var ve dolaysıyla ilgi Trabzon`daki gibi olmuyor. Buradaki herkesin ortak paydası Trabzonspor ve biz de bu takımın bir parçasıyız. 4 senelik sözleşme imzaladım ve tamamıyla işime odaklıbir yaşam sürmek istiyorum. Bu benim önceliklerim arasında en birincisi" şeklinde konuştu "ŞAMPİYONLUK DIŞINDAKİ SONUÇ NE BİZİ NE DE CAMİAYI MUTLU EDER" "Trabzonspor geçen sezon ligi ikinci sırada tamamladıysa bu sezonki hedef şampiyon olmaktır" diyen Zokora sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun dışındaki bir sonuç ne bizi ne de camiayı mutlu eder. Burada bulunacağım süre boyunca takım sürekli üstüne koyarak devam etsin ve başarıdan başarıya koşsun isterim. Bunu başarmak için buradayım. Mevcut kapasite ve potansiyelle de bunun başarılabilineceğini düşünüyorum. Oyuncuyla hocası arasında daima bir mesafe olmalıdır. Ama bu mesafede asla çukurlar ve boşluklar bulunmamalıdır ve çok iyi bir iletişim yöntemiyle hoca da oyuncu da karşısındakinin iyi niyetinden emin olmalıdır. Hocaylaoluşturduğumuz diyalogda beni en çok mutlu eden de bu. Mesela hocanın taktik toplantıdaki konuşma tarzı, yaptığımız hataları bize anlatması çok içten ve samimi. Böyle olunca hocayı dinlerken bizi eleştirmediğini aksine bize yol göstermeye çalıştığını hepimiz hissedebiliyoruz. Böyle bir iletişimin biçiminde de hem hocanın hem de oyuncunun işi kolaylaşıyor. Hocanın benden saha içindeki beklentilerine gelirsek; bu konuda hocanın bana bir şey söylemesine gerek yok. Onun bana yaklaşım tarzından benanlıyorum, (Sen bu takımın en tecrübeli oyuncularından birisisin. Sen bu takımın büyük ağabeylerinden bir tanesisin. Bu takımı çekip çevireceksek burada en büyük sorumluluklardan biri sana düşüyor) diyor. Hoca bize büyük bir saygıyla yaklaşıyor. Ben çok duygusal bir insanım. Bana bir adım gelene ben 10 gidiyorum. Daha önce oynadığım takımlarda katkı sağlayıp başarı ve kupalar kazanabildiysem bu hocalarımla olan ilişkilerden kaynaklanıyor. Burada büyük başarılar kazanmak istiyorum" "BÜTÜN ATTIĞIM GOLLER ÖLEN KARDEŞİM İÇİN" Geçmişin acı izlerini taşıdıklarını belirten Zokora, "Ben 18 yaşındaydım kardeşim Arman 16`sındaydı. Birlikte futbol oynadığımız grupla sahile gitmiştik. Epeyce eğlendikten sonra herkes gibi yüzme bilmeyen kardeşim de denize girdi ve kayboldu. 2 saat sonra deniz bize kardeşimin cesedini getirdi. Bu olay bende çok büyük bir iz bıraktı. Adı Arman`dı ama çok iyi futbol oynadığı için Maradona`ya atfen biz Armando derdik. Bütün maçlarım ve attığım gollerim onun için. Aradan çok uzun bir zaman geçmesine rağmenolayın tazeliği hala kalbimdeki yerini koruyor. Bu nedenle onu dövmeyle birlikte vücudumda, daha doğrusu kalbimde taşıyorum" ifadelerini kullandı.
Her sabah kahvaltıya geldiğinde herkesin tek tek elini sıkarak selamladığı hatırlatılan Zokora, şu yanıtı verdi: "İnsanların elini sıkmamın başlıca sebebi, hayatımızda yeni bir günün başlaması ve yeni bir gün başlarken herkesin birbirine olan sevgisini ve iyi niyetini o yeni gün öncesinde bir kez daha ifade etmesi gerektiğini düşünmemdendir. Ben bu özelliği çok küçük yaşta kazandım. Londra ve Sevilla`ya gittiğimde de bunu devam ettirdim. Milli takımda zaten devam ediyoruz çünkü oradaki oyuncuların tamamı bu kültürle yetiştiler. En güzel taraf ise İngiltere ve İspanya`da takım arkadaşlarım da zamanla beni takipetmeye başladılar. Kısacası bu bir saygı ve sevgi göstergesidir" "TAKTİK VE TEKNİK YÖNLENDİRMEDEN ÇOK DUYGUSAL YÖNLENDİRME ÇOK ÖNEMLİ" Zokora, "Ben bütün deneyimlerimden sonra şunu çok iyi öğrendim ki, bir oyuncunun saha içindeki taktik ve teknik yönlendirilmelerinden çok duygusal yönlendirilmeleri çok daha önemli. Çünkü belirli oyuncularla oynaya oynaya zaten bir takım gereksinimleri otomatik hale getirebiliyorsunuz. Kimin nerede durması gerektiğini, nasıl pozisyon alması gerektiğini yerleştiriyorsunuz. Önemli olan duygusal bağı kurmak" diye konuştu
"BİR GÜN BURADAN AYRILIRSAM `ORASI BENİM İÇİN BİR VATAN VE YUVA GİBİYDİ.` DİYE KONUŞACAĞIM" Buraya gelmeden önce Türk insanını bu kadar kibar ve sıcak kanlı olarak kesinlikle düşünmediğini belirten Zokora, "Transferim gerçekleşmeden önce Türk insanının bu kadar kibar ve sıcakkanlı olduğunu kesinlikle düşünmezdim. Babam bana küçükken (Bir insan hakkında karar vermeden önce O`nu tüm özellikleriyle tanımaya çalış) derdi. Türkiye`de tam anlamıyla böyle bir şey yaşadım. Burada sizin bana davranış biçiminiz, hocaların, takım arkadaşlarımın bana karşı nezaketi inanılmaz. Belçika`da, Fransa`da,İngiltere`de ve İspanya`da hatırı sayılır kulüplerde futbol oynadım ama kesinlikle bu kadar candan ve samimi ilişkiler orada görmedim. Ben bir gün Türkiye`den ayrılırsam kesinlikle Türkiye`den bahsederken (Orası benim için bir vatan ve yuva gibiydi) diye konuşacağım" dedi. "AFRİKALI ÇOCUKLARA AVRUPA`NIN KAPISINI AÇMAYI HEDEFLİYORUM" Zokora bundan sonraki hedefleri arasında Avrupa`nın kapısını Afrikalı çocuklara açmak olduğunu belirterek, "Ben nereden hangi emekler sonucu buralara geldiğimi çok çok iyi biliyorum. Artık kendim için değil etrafımdaki insanlara hayrım dokunsun diye bazı hedeflerim var. Afrika çapında çalışabilecek, büyük olanakları olan bir vakıf kurmak ve özellikle Avrupa`da futbol oynamak isteyen Afrikalı çocuklara kapı açmak istiyorum. Geleceğe yönelik böyle hedeflerim var" şeklinde konuştu. "BURAK YILMAZ`I THİERRY HENRY`E BENZETİYORUM" Takım arkadaşı Burak Yılmaz`ı çok beğendiğini belirten Zokora, "Türkiye`de Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe`yi biliyordum. Tottenham`dayken Avrupa Ligi`nde Beşiktaş forması giyen Burak Yılmaz`la karşı karşıya oynamıştık. Ama açıkçası oyuncu isimlerini bilmiyordum. Burak için ayrı bir parantez açmam gerekiyor. Burak çok istisnai, olağanüstü yetenekleri olan bir oyuncu. O`nu oyun stili bakımından Thierry Henry`ye benzetiyorum. Bu nedenlerden dolayı kesinlikle takımımda yer alırdı. Burakdışında Alanzinho da çok hareketli bir oyuncu O`nu da Navas`a benzetiyorum. Colman ise zeki bir oyuncu. Renato ile oynayabileceğini düşünüyorum. Üçünü birbirinden ayırmak istemiyorum ama Burak tartışmasız bir tercih olurdu" dedi.
Dünya futbolunda en beğendiği futbolcunun Messi olduğunu kaydeden Zokora, "Tüm zamanlara gelince tabi herkes Maradona`yı ayrı bir noktaya koyar ama ben Zidane`ı izlerken büyük keyif alıyordum. Beni Zidane`da en çok çeken taraf topu kontrol ederken, pas yaparken ve oyun kurarken işini çok soylu edayla, sakin ve soğukkanlı bir şekilde yapmasıydı. Bu nedenle onu kesinlikle birinci sıraya koyuyorum. Ben iyi futboldan yana olan birisiyim. Guardiola`yı çok severim ama bir Mourinho hayranıyım" şeklindekonuştu.
Trabzonspor`un İspanya`nın Sevilla Kulübü`nden transfer ettiği Didier Zokora, Trabzonspor Dergisi`nin Ağustos sayısına kapak oldu. Smokin giyerek maestro gibi objektiflere poz veren Zokora`nın fotoğrafları kadar verdiği röportajdaki açıklamaları da dikkat çekiyor.
İngiltere ve İspanya gibi oyuncuya dair beklentilerin en yüksek düzeyde olduğu liglerde forma giydiğini hatırlatan Zokora, "Çok stresli maçlar oynadım. Baskının ne derecelere varabileceğini gördüm ve bu deneyimlerin ardından Trabzonspor`a imza attım. Buraya hem kendim hem de takım için yeni bir mücadelenin içine girmek için geldim. Bu benim için çok büyük bir meydan okuma. Belirli bir yaştan sonra yeni bir heyecanın, yeni bir deneyimin içine atıldım. Takımın potansiyelini gördükten sonra onlarla büyükişler başarabileceğimi ve deneyimlerimi takım arkadaşlarıma sağlıklı bir şekilde aktaracağımı umuyorum" ifadelerini kullandı.
"TRABZON`DA İŞİME ODAKLI BİR YAŞAM SÜRMEK İSTİYORUM" Londra ve Sevilla gibi şehirlerde yaşadığını belirten Fildişili oyuncu, "İki şehirde de çok iyi zamanlar geçirdim. Benim Trabzon`u tercih etmemim en büyük sebeplerden biri buranın spor şehri olmasıydı. Aynı zamanda Trabzonluların takımı çok iyi bir şekilde sahiplenmeleriydi. Mesela Londra şehrinde 6, Sevilla`da 2 kulüp var ve dolaysıyla ilgi Trabzon`daki gibi olmuyor. Buradaki herkesin ortak paydası Trabzonspor ve biz de bu takımın bir parçasıyız. 4 senelik sözleşme imzaladım ve tamamıyla işime odaklıbir yaşam sürmek istiyorum. Bu benim önceliklerim arasında en birincisi" şeklinde konuştu "ŞAMPİYONLUK DIŞINDAKİ SONUÇ NE BİZİ NE DE CAMİAYI MUTLU EDER" "Trabzonspor geçen sezon ligi ikinci sırada tamamladıysa bu sezonki hedef şampiyon olmaktır" diyen Zokora sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun dışındaki bir sonuç ne bizi ne de camiayı mutlu eder. Burada bulunacağım süre boyunca takım sürekli üstüne koyarak devam etsin ve başarıdan başarıya koşsun isterim. Bunu başarmak için buradayım. Mevcut kapasite ve potansiyelle de bunun başarılabilineceğini düşünüyorum. Oyuncuyla hocası arasında daima bir mesafe olmalıdır. Ama bu mesafede asla çukurlar ve boşluklar bulunmamalıdır ve çok iyi bir iletişim yöntemiyle hoca da oyuncu da karşısındakinin iyi niyetinden emin olmalıdır. Hocaylaoluşturduğumuz diyalogda beni en çok mutlu eden de bu. Mesela hocanın taktik toplantıdaki konuşma tarzı, yaptığımız hataları bize anlatması çok içten ve samimi. Böyle olunca hocayı dinlerken bizi eleştirmediğini aksine bize yol göstermeye çalıştığını hepimiz hissedebiliyoruz. Böyle bir iletişimin biçiminde de hem hocanın hem de oyuncunun işi kolaylaşıyor. Hocanın benden saha içindeki beklentilerine gelirsek; bu konuda hocanın bana bir şey söylemesine gerek yok. Onun bana yaklaşım tarzından benanlıyorum, (Sen bu takımın en tecrübeli oyuncularından birisisin. Sen bu takımın büyük ağabeylerinden bir tanesisin. Bu takımı çekip çevireceksek burada en büyük sorumluluklardan biri sana düşüyor) diyor. Hoca bize büyük bir saygıyla yaklaşıyor. Ben çok duygusal bir insanım. Bana bir adım gelene ben 10 gidiyorum. Daha önce oynadığım takımlarda katkı sağlayıp başarı ve kupalar kazanabildiysem bu hocalarımla olan ilişkilerden kaynaklanıyor. Burada büyük başarılar kazanmak istiyorum" "BÜTÜN ATTIĞIM GOLLER ÖLEN KARDEŞİM İÇİN" Geçmişin acı izlerini taşıdıklarını belirten Zokora, "Ben 18 yaşındaydım kardeşim Arman 16`sındaydı. Birlikte futbol oynadığımız grupla sahile gitmiştik. Epeyce eğlendikten sonra herkes gibi yüzme bilmeyen kardeşim de denize girdi ve kayboldu. 2 saat sonra deniz bize kardeşimin cesedini getirdi. Bu olay bende çok büyük bir iz bıraktı. Adı Arman`dı ama çok iyi futbol oynadığı için Maradona`ya atfen biz Armando derdik. Bütün maçlarım ve attığım gollerim onun için. Aradan çok uzun bir zaman geçmesine rağmenolayın tazeliği hala kalbimdeki yerini koruyor. Bu nedenle onu dövmeyle birlikte vücudumda, daha doğrusu kalbimde taşıyorum" ifadelerini kullandı.
Her sabah kahvaltıya geldiğinde herkesin tek tek elini sıkarak selamladığı hatırlatılan Zokora, şu yanıtı verdi: "İnsanların elini sıkmamın başlıca sebebi, hayatımızda yeni bir günün başlaması ve yeni bir gün başlarken herkesin birbirine olan sevgisini ve iyi niyetini o yeni gün öncesinde bir kez daha ifade etmesi gerektiğini düşünmemdendir. Ben bu özelliği çok küçük yaşta kazandım. Londra ve Sevilla`ya gittiğimde de bunu devam ettirdim. Milli takımda zaten devam ediyoruz çünkü oradaki oyuncuların tamamı bu kültürle yetiştiler. En güzel taraf ise İngiltere ve İspanya`da takım arkadaşlarım da zamanla beni takipetmeye başladılar. Kısacası bu bir saygı ve sevgi göstergesidir" "TAKTİK VE TEKNİK YÖNLENDİRMEDEN ÇOK DUYGUSAL YÖNLENDİRME ÇOK ÖNEMLİ" Zokora, "Ben bütün deneyimlerimden sonra şunu çok iyi öğrendim ki, bir oyuncunun saha içindeki taktik ve teknik yönlendirilmelerinden çok duygusal yönlendirilmeleri çok daha önemli. Çünkü belirli oyuncularla oynaya oynaya zaten bir takım gereksinimleri otomatik hale getirebiliyorsunuz. Kimin nerede durması gerektiğini, nasıl pozisyon alması gerektiğini yerleştiriyorsunuz. Önemli olan duygusal bağı kurmak" diye konuştu
"BİR GÜN BURADAN AYRILIRSAM `ORASI BENİM İÇİN BİR VATAN VE YUVA GİBİYDİ.` DİYE KONUŞACAĞIM" Buraya gelmeden önce Türk insanını bu kadar kibar ve sıcak kanlı olarak kesinlikle düşünmediğini belirten Zokora, "Transferim gerçekleşmeden önce Türk insanının bu kadar kibar ve sıcakkanlı olduğunu kesinlikle düşünmezdim. Babam bana küçükken (Bir insan hakkında karar vermeden önce O`nu tüm özellikleriyle tanımaya çalış) derdi. Türkiye`de tam anlamıyla böyle bir şey yaşadım. Burada sizin bana davranış biçiminiz, hocaların, takım arkadaşlarımın bana karşı nezaketi inanılmaz. Belçika`da, Fransa`da,İngiltere`de ve İspanya`da hatırı sayılır kulüplerde futbol oynadım ama kesinlikle bu kadar candan ve samimi ilişkiler orada görmedim. Ben bir gün Türkiye`den ayrılırsam kesinlikle Türkiye`den bahsederken (Orası benim için bir vatan ve yuva gibiydi) diye konuşacağım" dedi. "AFRİKALI ÇOCUKLARA AVRUPA`NIN KAPISINI AÇMAYI HEDEFLİYORUM" Zokora bundan sonraki hedefleri arasında Avrupa`nın kapısını Afrikalı çocuklara açmak olduğunu belirterek, "Ben nereden hangi emekler sonucu buralara geldiğimi çok çok iyi biliyorum. Artık kendim için değil etrafımdaki insanlara hayrım dokunsun diye bazı hedeflerim var. Afrika çapında çalışabilecek, büyük olanakları olan bir vakıf kurmak ve özellikle Avrupa`da futbol oynamak isteyen Afrikalı çocuklara kapı açmak istiyorum. Geleceğe yönelik böyle hedeflerim var" şeklinde konuştu. "BURAK YILMAZ`I THİERRY HENRY`E BENZETİYORUM" Takım arkadaşı Burak Yılmaz`ı çok beğendiğini belirten Zokora, "Türkiye`de Trabzonspor, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe`yi biliyordum. Tottenham`dayken Avrupa Ligi`nde Beşiktaş forması giyen Burak Yılmaz`la karşı karşıya oynamıştık. Ama açıkçası oyuncu isimlerini bilmiyordum. Burak için ayrı bir parantez açmam gerekiyor. Burak çok istisnai, olağanüstü yetenekleri olan bir oyuncu. O`nu oyun stili bakımından Thierry Henry`ye benzetiyorum. Bu nedenlerden dolayı kesinlikle takımımda yer alırdı. Burakdışında Alanzinho da çok hareketli bir oyuncu O`nu da Navas`a benzetiyorum. Colman ise zeki bir oyuncu. Renato ile oynayabileceğini düşünüyorum. Üçünü birbirinden ayırmak istemiyorum ama Burak tartışmasız bir tercih olurdu" dedi.
Dünya futbolunda en beğendiği futbolcunun Messi olduğunu kaydeden Zokora, "Tüm zamanlara gelince tabi herkes Maradona`yı ayrı bir noktaya koyar ama ben Zidane`ı izlerken büyük keyif alıyordum. Beni Zidane`da en çok çeken taraf topu kontrol ederken, pas yaparken ve oyun kurarken işini çok soylu edayla, sakin ve soğukkanlı bir şekilde yapmasıydı. Bu nedenle onu kesinlikle birinci sıraya koyuyorum. Ben iyi futboldan yana olan birisiyim. Guardiola`yı çok severim ama bir Mourinho hayranıyım" şeklindekonuştu.
Kaynak: İHA


























