Turgut Doğan Şahin: Acemilik Dönemim Bitti
Çoğu futbolsever onu Süper Lig’deki ve yeni takımındaki ilk maçında sonradan oyuna girip Galatasaray’a Ali Sami Yen’de attığı golle tanımıştı.
Çoğu futbolsever onu Süper Lig’deki ve yeni takımındaki ilk maçında sonradan oyuna girip Galatasaray’a Ali Sami Yen’de attığı golle tanımıştı.
A2 Millî Takım kampında yakaladığımız Ankaragücülü oyuncu, bu noktalara gelmesini sağlayan Samsunspor’da yaşadıklarını, Süper Lig’de geçtiğimiz sezon çektiği zorlukları ve hayatıyla ilgili detayları anlatan Turgut Doğan Şahin, acemilik döneminin bittiğini söyledi.
‘‘Futbola başlamamdaki en büyük destekçim annemdir. En çok annem istiyordu futbolcu olmamı. Çünkü benim top oynamak için can attığımı ve futbolcu olma konusunda çok heyecanlı olduğumu biliyordu. Hatta beni okul çıkışlarından idmanlara bile kendisi götürürdü.‘‘ diyen Turgut Doğan Şahin, şöyle konuştu:
‘‘Sefaköy Özmuratspor’da oynarken beni izleyen ve beğenen İstanbulspor‘un eski futbolcusu Dimitri Pantazi, Samsunspor‘da denenmemi sağladı. Altyapıya seçilmeyi başardım. Ailemden uzak kalacağım için üzgündüm ama benim için yeni bir yol açılmıştı bu transferle.
Samsunspor’un 80’li yıllardaki forvetlerinden Orhan Kapucu A takımın başına geldikten sonra bana tüm maçlarda görev verdi. Bu olay benim için bir dönüm noktasıydı. Orhan Hocanın o dönemki yardımcısı Mehmet Gönülaçar’ın da gelişimime çok katkısı oldu.
Ankaragücü‘ne geldiğimde sakattım ve ancak 8. haftada oynama şansı bulabildim. İlk maçımda Galatasaray‘a gol attım ama o anda heyecandan hiçbir şey hissedemedim. Fark edince de çok mutlu oldum. Küçükken taraftarı olduğum takıma gol atmak farklı bir duyguydu.‘‘
Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha dergisine konuşan Turgut Doğan Şahin‘in röportajının ayrıntıları şöyle:
Öncelikle futbola adım atma hikâyeni dinleyerek başlayalım röportaja. Tarsuslu olduğunu biliyoruz. Ama futbol oynamaya İstanbul’da başlamışsın…
Evet, 2 Şubat 1988 Tarsus doğumluyum ama dediğiniz gibi futbolla İstanbul’da tanıştım. Ben 6-7 yaşlarındayken babamın işinden dolayı ailece İstanbul’a göç ettik. Babam TIR şoförüydü ve İstanbul tarafına işi çıkmaya başlamıştı. Biz de o yüzden İstanbul’a gelmiştik. Üç kardeşiz. İki ablam var. İstanbul‘da Sefaköy’e yerleştik ve 3-4 sene sonra da Yeşilova Yeni Ufukspor adlı bir kulüpte amatör olarak top oynamaya başladım. 1 sene sonra Sefaköy Özmuratspor’a geçtim. Orada 5 sene oynadım. Futbola başlamamdaki en büyük destekçim annemdir. En çok annem istiyordu futbolcu olmamı. Çünkü benim top oynamak için can attığımı ve futbolcu olma konusunda çok heyecanlı olduğumu biliyordu. Hatta beni okul çıkışlarından idmanlara bile kendisi götürürdü.
İstanbul’da amatör bir takımda oynarken bir anda Bank Asya 1. Lig ekiplerinden Samsunspor seni keşfetti. Samsunspor‘a transferin nasıl gerçekleşti?
İstanbulsporlu eski futbolcu Dimitri Pantazi beni Sefaköy Özmuratspor’da oynarken izlemiş ve beğenmiş. Samsunspor’da o dönemin başkanı İsmail Uyanık’la diyalogu vardı. Benim seçmelere girmemi Dimitri Hoca sağladı. İstanbul‘dan Samsun‘daki seçmelere 5-6 arkadaşımla gitmiştik. Orada denendikten sonra altyapıya seçilmeyi başardım. Ailemden uzak kalacağım için üzgündüm ama benim için yeni bir yol açılmıştı bu transferle.
Aslına bakarsak İstanbul’da futbolda oynamaya başlasan da seni yetiştiren kulüp Samsunspor diyebiliriz. Samsunspor altyapısında ne gibi evrelerden geçtin, hangi hocalar sana yol gösterdi?
Şu an Kadınlar A Millî Takım Teknik Direktörü olan Yücel Uyar’la çalıştım öncelikli olarak. Samsunspor’un altyapısından sorumluydu ve beni altyapıya alan da oydu. 16 yaşındaydım ve Yücel Hocanın o dönemde benim gelişimimde çok büyük emeği olmuştu. Üç sezon altyapıda oynadıktan sonra da profesyonel kontrat yaparak 2006’da A takıma yükseldim. Sonra da Samsunspor formasıyla Bank Asya 1. Lig’de mücadele etmeye başladım. O yüzden altyapıdan A takıma da Yücel Hoca sayesinde çıktım diyebilirim.
BENİ BU GÜNLERE ORHAN KAPUCU GETİRDİ
Bank Asya 1. Lig’de oynamaya başladın ve kısa süre içerisinde takımın değişmez oyuncularından birisi oldun. Bu çıkış nasıl gerçekleşti?
A takımda oynadığım dönemlerde Ercüment Coşkundere ve Hayrettin Gümüşdağ gibi isimlerle çalışma fırsatım oldu. Ama benim için en farklı hoca Orhan Kapucu’ydu. Orhan Hoca Samsunspor’un 80’li yıllardaki forvetlerinden. 2007-2008 sezonunun devre arasında takımın başına gelmişti. Durumumuz kötüydü o dönemler. Ben de ilk yarıdaki hiçbir maçta forma giyememiştim. Orhan Hocanın gelişiyle birlikte ikinci yarı tüm maçlarda görev aldım ve onun güvenini boşa çıkarmayıp iyi bir performans sergiledim. Ligdeki ilk gollerimi de bu dönemde kaydettim. Hatta ilk golüm Orduspor’a karşı son dakikada gelmişti. Ayrıca da ilk kez profesyonel olarak forma giyme şansı buldum onun sayesinde. Bu sezonu takip eden senelerde de sürekli oynamaya başladım. Yani Orhan Hocanın düzenli olarak şans vermeye başlaması benim için bir dönüm noktasıydı. Bu arada Orhan Hocanın o dönemki yardımcısı eski Galatasaraylı Mehmet Gönülaçar’ın da gelişimime çok katkısı oldu. Onlar olmasaydı belki de şu an bir Süper Lig oyuncusu olamayabilirdim.
Bank Asya 1.Lig kariyerine baktığımızda başarılı olduğu kadar, bir o kadar da agresif bir oyuncu çıkıyor karşımıza. Hatta 2008-2009 sezonunda iki kez oyundan ihraç edildiğin ve 6 maç ceza aldığın bir dönem var…
Evet, o dönem Gaziantep Büyükşehir Belediyespor maçında bir oyuncuyla kavga etmiştim. Küfür ettiğim için 3 maç ceza almıştım ve ceza haberini aldığımda çok üzülmüştüm. Çok oynamak istiyordum ve böyle bir nedenden ötürü oynayamamak çok yaralamıştı beni. Ligin son haftalarına doğru da Sakaryaspor deplasmanında yine oyundan atıldım. Ancak bu atılma, bana göre haksızdı. Bundan dolayı hakeme tepki göstermiştim. O maç sonrasında da hakeme gösterdiğim tepki nedeniyle yine 3 maçlık bir ceza almıştım. Ne zaman oyun içinde sinirlensem, aklıma ilk atıldığım maç geliyor!
Peki cezalardan sonra saha içindeki hareketlerine dikkat etmeye başladın mı?
Özellikle ilk ceza aldığım maçtan çok ders çıkardım kendime. Küfür ettiğimden ötürü ceza aldığımın ve bunun son derece yanlış bir hareket olduğunun farkındaydım. Bu olaydan sonra da bir daha hiçbir zaman saha içinde bu gibi hareketler yapmamaya ve rakipten hiçbir arkadaşımla kavga etmemeye özen gösterdim. Böyle yanlış davranışlardan uzak durmaya çalıştım hep. O sezondan sonra da hiç böyle bir ceza almadım zaten. Ne zaman oyun içinde sinirlensem, aklıma o an geliyor ve frenliyorum kendimi.
Samsunspor’daki son sezonunda 15 golle krallık listesinin üst sıralarında yer aldın ve ligin göz önündeki oyuncularından biri haline geldin. O sezon Samsunspor’daki yükselen performansını neye bağlıyorsun?
Düzenli olarak sahada yer aldıkça futbolumun üstüne koyduğumu gördüm. Çünkü oyuncunun kendini geliştirebilmesi için düzenli oynaması lâzım. Ben de bu şansı buldukça kendimi geliştirdim. Her hafta sonunda, o maç iyi de kötü de oynasam bunun geçtiğini düşünerek, hep önüme bakmaya çalıştım. Yani geriye dönük olaylara takılmamaya özen gösterdim. Hep en iyisini vermeye çalıştım sahada. Böylece performansım arttı. Sonra da bir basamak atlayıp, daha üst bir ligde oynayan Ankaragücü’ne transfer oldum bu şekilde. Performansımı düzenli oynadıkça kendimi geliştirmeme bağlıyorum.
SAMSUNSPOR’UN ÇIKACAĞINI BİLSEM KALIRDIM
Ankaragücü’ne geçişin nasıl oldu?
Sözleşmem devam etmesine rağmen performansımdan ötürü daha üst ligdeki bir takıma gitmek istiyordum. Samsunspor’un da o dönem oldukça fazla borcu bulunuyordu. Bu nedenle beni gözden çıkarmışlardı. Herhangi bir tercihim yoktu ve yönetimin maddi açıdan anlaştığı bir kulübe gidecektim. O takım da en çok bonservis bedelini veren Ankaragücü oldu. Yani transfer gerçekleşene kadar ben Ankaragücü’yle temas kurmadım. Ama Samsunspor‘un Spor Toto Süper Lig’e yükseleceğini bilsem, ben de takımda kalmak ve bu başarının bir parçası olmak isterdim.
Ankaragücü’nde sezon başı sakatlığından ötürü bir süre forma giyemedin. Daha sonra da oynadığın ilk maçta Galatasaray’a Ali Sami Yen’de gol atarak flaş bir şekilde Süper Lig’e merhaba dedin…
Samsunspor’da oynadığım son maçlardan birinde sakatlanmıştım. Samsunspor düşme mücadelesi veriyordu o dönemde. Dardanelspor deplasmanında parmağım kırılmıştı. Kötü gidişattan ötürü 2-3 hafta kırık parmakla oynayıp takımın ligde kalmasına katkıda bulunmaya çalıştım. Tedavi sürecine lig bittikten sonra başladım yani. Dolayısıyla Ankaragücü’ne geldiğimde sakatlığım devam ediyordu. Tedavi süresi beklenilenin aksine uzayınca yaklaşık 4-5 ay sonra sahalara geri dönebildim. Sezon başı kampı da geçiremedim yeni takımımda. Daha sonra sakatlığım geçti ve ligin 8. haftasında ilk kez Galatasaray’a karşı 78. dakikada oyuna girdim. Bu benim hem yeni takımımdaki hem de Süper Lig’deki ilk maçımdı. Heyecandan hiçbir şey hissedemedim o an açıkçası. Çok şaşırmıştım. İlk maçımda gol attığım ancak maçtan sonra aklıma geldi. Fark edince de çok mutlu oldum. Küçükken Galatasaray taraftarıydım. Çocukluğumda tuttuğum takıma gol atmak da ayrı bir duygu oldu benim için.
SÜPER LİG ÇOK DAHA ZOR
Peki bu flaş başlangıçtan sonra Spor Toto Süper Lig’deki ilk sezonun senin açından nasıl geçti? Zorlandın mı oynadığın maçlarda?
Bank Asya 1. Lig’le Spor Toto Süper Lig’in arasında ciddi bir kalite ve zorluk farkı olduğunu düşünüyorum. Bunu bu sezon Süper Lig’de mücadele etmeye başlayınca anladım. İlk sezonumda uyum sorunu yaşadım açıkçası. Sakatlığımdan ötürü sezon başı kampında bulunamam da bunda etkili oldu. Ancak gelecek sezon bu sorunu aşıp daha etkili olacağımı düşünüyorum. Bu sezon benim için bir acemilik dönemiydi.
Hücum hattında oynayan ve gelişmekte olan bir oyuncusun. Gerek gol yollarında etkili olma, gerekse de son vuruş bakımından örnek aldığın bir oyuncu var mı?
Türkiye’den Fatih Tekke’yi çok beğenirim. Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında onunla aynı takımda oynama fırsatım da oldu. Bu benim için çok büyük bir mutluluk kaynağıydı ve aynı zamanda da bir şanstı. Dediğim gibi, gelmeden önce de çok beğendiğim ve kendime örnek aldığım bir oyuncuydu Fatih abi. Özellikle onun son vuruşlarını örnek almaya çalışıyorum. Dünya futboluna baktığımızda ise en beğendiğim forvet olarak Zlatan Ibrahimovic’i söyleyebilirim.
Örnek aldığını belirttiğin Fatih Tekke’yle gol vuruşlarındaki başarısının sırrını konuştun mu hiç?
Fatih abiyi özellikle antrenmanlarda gözlemliyorum. Yeni tanıştığımız ve benim büyüğüm olduğu için açıkçası çekiniyorum bazen bunları ona sormaya. Ancak sezon sonuna doğru yavaş yavaş sormaya başladım diyebilirim. Aslında çekinmemizi o da istemez ama, bir çekingenlik oluyor işte başlarda. Çünkü karşınızdaki oyuncu Fatih Tekke sonuçta.
Samsunspor’da santrfor oynamana rağmen, Ankaragücü’nde genelde kanatlarda forma şansı buldun. Asıl mevkiinin neresi olduğunu düşünüyorsun?
Şu an ben de kendi mevkiimi bilemiyorum açıkçası (gülüyor). O yüzden santrforum ya da kanat oyuncusuyum gibi net bir cevap veremiyorum. Aslında Samsunspor’da da tam bir mevkiim yoktu diyebilirim. Özellikle son sezonumda saha içerisinde rahat bir şekilde, istediğim bölgede oynama fırsatı buldum. Bir nevi serbest oyuncu gibiydim. Hoca da bana bu rahatlığı veriyordu. Ancak Ankaragücü’ne geldikten sonra Ümit Özat sol kanatta oynattı beni. Daha sonra Ümit Hocanın yerine gelen Mesut Bakkal da sağ kanatta oynattı ağırlıklı olarak. Yeri geldi, takımın hücumda eksikleri bulunduğu maçlarda da santrfor oynadım. Ancak Samsunspor’da serbest oynama rahatlığına alıştığımdan dolayı Ankaragücü’nde bu durumun zorluğunu çektim geçen sezon. En çok oynamak istediğim mevkii söylemek gerekirse santrfor diyebilirim.
Süper Lig, forvet oyuncularına yakın ve sert markaj uygulandığından dolayı hücum oynayan futbolcular için zor bir lig aslında. Türkiye’ye gelen yabancı forvetler de zaman zaman bunu dile getiriyor. Sen Avrupa‘ya gidecek olursan hangi ligin oyun stiline daha uygun olduğunu düşünüyorsun?
En çok İspanya’da oynamak isterim. Çünkü dediğiniz gibi Süper Lig, forvet oyuncularını fiziksel açıdan oldukça yıpratan bir lig. Ben de çok mücadeleye dayalı oyunu sevmiyorum açıkçası. O yüzden asla İngiltere’de oynamak istemem mesela. Hiç o kadar mücadeleye giremem yani (gülüyor). İspanya’da forvetler kendilerine daha fazla boş alan bulabiliyor. Orada teknik daha önemli.
Süper Lig’deki ilk sezonunu Ankaragücü formasıyla geride bıraktın. Galatasaray’ı 2 kez, Beşiktaş’ı ve Fenerbahçe’yi de kendi evinizde mağlup ettiniz. Trabzonspor’dan ise deplasmanda puan aldınız. Sadece büyük maçlara mı motive oldu takım?
Lig bizim açımızdan çok çalkantılı geçti geride bıraktığımız sezon. Belirttiğiniz gibi büyük maçları kazandık ama diğer maçlardaki kazanma oranımız oldukça düşüktü. Bunun nedenini de karşılaştığımız herkes sordu bize. Tabii ki büyük takımlara karşı oynadığımız maçlara ayrı bir motivasyonla çıktığımız doğru. Bu takımlara karşı galibiyet aldıktan sonra da rehavete kapıldık ve bunun sonunda da düşüş geldi diyebilirim.
Futbolun dışındaki zamanlarında neler yapıyorsun?
Takım arkadaşım Murat Duruer’in evine gidip onunla Play Station oynar, film seyrederiz genellikle. Ankara’yı pek bilmiyoruz ikimiz de. Şehir merkezinde kalıyoruz. Ankaragücü’nün yeni yapılan tesisleri de kaldığımız yere ve dolayısıyla şehre bir hayli uzak. O yüzden antrenman olduğu günler git, çalış, gel, gün zaten bitmiş oluyor. Fazla boş vakit bulamıyoruz yani.
A2 Millî Takım kampında yakaladığımız Ankaragücülü oyuncu, bu noktalara gelmesini sağlayan Samsunspor’da yaşadıklarını, Süper Lig’de geçtiğimiz sezon çektiği zorlukları ve hayatıyla ilgili detayları anlatan Turgut Doğan Şahin, acemilik döneminin bittiğini söyledi.
‘‘Futbola başlamamdaki en büyük destekçim annemdir. En çok annem istiyordu futbolcu olmamı. Çünkü benim top oynamak için can attığımı ve futbolcu olma konusunda çok heyecanlı olduğumu biliyordu. Hatta beni okul çıkışlarından idmanlara bile kendisi götürürdü.‘‘ diyen Turgut Doğan Şahin, şöyle konuştu:
‘‘Sefaköy Özmuratspor’da oynarken beni izleyen ve beğenen İstanbulspor‘un eski futbolcusu Dimitri Pantazi, Samsunspor‘da denenmemi sağladı. Altyapıya seçilmeyi başardım. Ailemden uzak kalacağım için üzgündüm ama benim için yeni bir yol açılmıştı bu transferle.
Samsunspor’un 80’li yıllardaki forvetlerinden Orhan Kapucu A takımın başına geldikten sonra bana tüm maçlarda görev verdi. Bu olay benim için bir dönüm noktasıydı. Orhan Hocanın o dönemki yardımcısı Mehmet Gönülaçar’ın da gelişimime çok katkısı oldu.
Ankaragücü‘ne geldiğimde sakattım ve ancak 8. haftada oynama şansı bulabildim. İlk maçımda Galatasaray‘a gol attım ama o anda heyecandan hiçbir şey hissedemedim. Fark edince de çok mutlu oldum. Küçükken taraftarı olduğum takıma gol atmak farklı bir duyguydu.‘‘
Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha dergisine konuşan Turgut Doğan Şahin‘in röportajının ayrıntıları şöyle:
Öncelikle futbola adım atma hikâyeni dinleyerek başlayalım röportaja. Tarsuslu olduğunu biliyoruz. Ama futbol oynamaya İstanbul’da başlamışsın…
Evet, 2 Şubat 1988 Tarsus doğumluyum ama dediğiniz gibi futbolla İstanbul’da tanıştım. Ben 6-7 yaşlarındayken babamın işinden dolayı ailece İstanbul’a göç ettik. Babam TIR şoförüydü ve İstanbul tarafına işi çıkmaya başlamıştı. Biz de o yüzden İstanbul’a gelmiştik. Üç kardeşiz. İki ablam var. İstanbul‘da Sefaköy’e yerleştik ve 3-4 sene sonra da Yeşilova Yeni Ufukspor adlı bir kulüpte amatör olarak top oynamaya başladım. 1 sene sonra Sefaköy Özmuratspor’a geçtim. Orada 5 sene oynadım. Futbola başlamamdaki en büyük destekçim annemdir. En çok annem istiyordu futbolcu olmamı. Çünkü benim top oynamak için can attığımı ve futbolcu olma konusunda çok heyecanlı olduğumu biliyordu. Hatta beni okul çıkışlarından idmanlara bile kendisi götürürdü.
İstanbul’da amatör bir takımda oynarken bir anda Bank Asya 1. Lig ekiplerinden Samsunspor seni keşfetti. Samsunspor‘a transferin nasıl gerçekleşti?
İstanbulsporlu eski futbolcu Dimitri Pantazi beni Sefaköy Özmuratspor’da oynarken izlemiş ve beğenmiş. Samsunspor’da o dönemin başkanı İsmail Uyanık’la diyalogu vardı. Benim seçmelere girmemi Dimitri Hoca sağladı. İstanbul‘dan Samsun‘daki seçmelere 5-6 arkadaşımla gitmiştik. Orada denendikten sonra altyapıya seçilmeyi başardım. Ailemden uzak kalacağım için üzgündüm ama benim için yeni bir yol açılmıştı bu transferle.
Aslına bakarsak İstanbul’da futbolda oynamaya başlasan da seni yetiştiren kulüp Samsunspor diyebiliriz. Samsunspor altyapısında ne gibi evrelerden geçtin, hangi hocalar sana yol gösterdi?
Şu an Kadınlar A Millî Takım Teknik Direktörü olan Yücel Uyar’la çalıştım öncelikli olarak. Samsunspor’un altyapısından sorumluydu ve beni altyapıya alan da oydu. 16 yaşındaydım ve Yücel Hocanın o dönemde benim gelişimimde çok büyük emeği olmuştu. Üç sezon altyapıda oynadıktan sonra da profesyonel kontrat yaparak 2006’da A takıma yükseldim. Sonra da Samsunspor formasıyla Bank Asya 1. Lig’de mücadele etmeye başladım. O yüzden altyapıdan A takıma da Yücel Hoca sayesinde çıktım diyebilirim.
BENİ BU GÜNLERE ORHAN KAPUCU GETİRDİ
Bank Asya 1. Lig’de oynamaya başladın ve kısa süre içerisinde takımın değişmez oyuncularından birisi oldun. Bu çıkış nasıl gerçekleşti?
A takımda oynadığım dönemlerde Ercüment Coşkundere ve Hayrettin Gümüşdağ gibi isimlerle çalışma fırsatım oldu. Ama benim için en farklı hoca Orhan Kapucu’ydu. Orhan Hoca Samsunspor’un 80’li yıllardaki forvetlerinden. 2007-2008 sezonunun devre arasında takımın başına gelmişti. Durumumuz kötüydü o dönemler. Ben de ilk yarıdaki hiçbir maçta forma giyememiştim. Orhan Hocanın gelişiyle birlikte ikinci yarı tüm maçlarda görev aldım ve onun güvenini boşa çıkarmayıp iyi bir performans sergiledim. Ligdeki ilk gollerimi de bu dönemde kaydettim. Hatta ilk golüm Orduspor’a karşı son dakikada gelmişti. Ayrıca da ilk kez profesyonel olarak forma giyme şansı buldum onun sayesinde. Bu sezonu takip eden senelerde de sürekli oynamaya başladım. Yani Orhan Hocanın düzenli olarak şans vermeye başlaması benim için bir dönüm noktasıydı. Bu arada Orhan Hocanın o dönemki yardımcısı eski Galatasaraylı Mehmet Gönülaçar’ın da gelişimime çok katkısı oldu. Onlar olmasaydı belki de şu an bir Süper Lig oyuncusu olamayabilirdim.
Bank Asya 1.Lig kariyerine baktığımızda başarılı olduğu kadar, bir o kadar da agresif bir oyuncu çıkıyor karşımıza. Hatta 2008-2009 sezonunda iki kez oyundan ihraç edildiğin ve 6 maç ceza aldığın bir dönem var…
Evet, o dönem Gaziantep Büyükşehir Belediyespor maçında bir oyuncuyla kavga etmiştim. Küfür ettiğim için 3 maç ceza almıştım ve ceza haberini aldığımda çok üzülmüştüm. Çok oynamak istiyordum ve böyle bir nedenden ötürü oynayamamak çok yaralamıştı beni. Ligin son haftalarına doğru da Sakaryaspor deplasmanında yine oyundan atıldım. Ancak bu atılma, bana göre haksızdı. Bundan dolayı hakeme tepki göstermiştim. O maç sonrasında da hakeme gösterdiğim tepki nedeniyle yine 3 maçlık bir ceza almıştım. Ne zaman oyun içinde sinirlensem, aklıma ilk atıldığım maç geliyor!
Peki cezalardan sonra saha içindeki hareketlerine dikkat etmeye başladın mı?
Özellikle ilk ceza aldığım maçtan çok ders çıkardım kendime. Küfür ettiğimden ötürü ceza aldığımın ve bunun son derece yanlış bir hareket olduğunun farkındaydım. Bu olaydan sonra da bir daha hiçbir zaman saha içinde bu gibi hareketler yapmamaya ve rakipten hiçbir arkadaşımla kavga etmemeye özen gösterdim. Böyle yanlış davranışlardan uzak durmaya çalıştım hep. O sezondan sonra da hiç böyle bir ceza almadım zaten. Ne zaman oyun içinde sinirlensem, aklıma o an geliyor ve frenliyorum kendimi.
Samsunspor’daki son sezonunda 15 golle krallık listesinin üst sıralarında yer aldın ve ligin göz önündeki oyuncularından biri haline geldin. O sezon Samsunspor’daki yükselen performansını neye bağlıyorsun?
Düzenli olarak sahada yer aldıkça futbolumun üstüne koyduğumu gördüm. Çünkü oyuncunun kendini geliştirebilmesi için düzenli oynaması lâzım. Ben de bu şansı buldukça kendimi geliştirdim. Her hafta sonunda, o maç iyi de kötü de oynasam bunun geçtiğini düşünerek, hep önüme bakmaya çalıştım. Yani geriye dönük olaylara takılmamaya özen gösterdim. Hep en iyisini vermeye çalıştım sahada. Böylece performansım arttı. Sonra da bir basamak atlayıp, daha üst bir ligde oynayan Ankaragücü’ne transfer oldum bu şekilde. Performansımı düzenli oynadıkça kendimi geliştirmeme bağlıyorum.
SAMSUNSPOR’UN ÇIKACAĞINI BİLSEM KALIRDIM
Ankaragücü’ne geçişin nasıl oldu?
Sözleşmem devam etmesine rağmen performansımdan ötürü daha üst ligdeki bir takıma gitmek istiyordum. Samsunspor’un da o dönem oldukça fazla borcu bulunuyordu. Bu nedenle beni gözden çıkarmışlardı. Herhangi bir tercihim yoktu ve yönetimin maddi açıdan anlaştığı bir kulübe gidecektim. O takım da en çok bonservis bedelini veren Ankaragücü oldu. Yani transfer gerçekleşene kadar ben Ankaragücü’yle temas kurmadım. Ama Samsunspor‘un Spor Toto Süper Lig’e yükseleceğini bilsem, ben de takımda kalmak ve bu başarının bir parçası olmak isterdim.
Ankaragücü’nde sezon başı sakatlığından ötürü bir süre forma giyemedin. Daha sonra da oynadığın ilk maçta Galatasaray’a Ali Sami Yen’de gol atarak flaş bir şekilde Süper Lig’e merhaba dedin…
Samsunspor’da oynadığım son maçlardan birinde sakatlanmıştım. Samsunspor düşme mücadelesi veriyordu o dönemde. Dardanelspor deplasmanında parmağım kırılmıştı. Kötü gidişattan ötürü 2-3 hafta kırık parmakla oynayıp takımın ligde kalmasına katkıda bulunmaya çalıştım. Tedavi sürecine lig bittikten sonra başladım yani. Dolayısıyla Ankaragücü’ne geldiğimde sakatlığım devam ediyordu. Tedavi süresi beklenilenin aksine uzayınca yaklaşık 4-5 ay sonra sahalara geri dönebildim. Sezon başı kampı da geçiremedim yeni takımımda. Daha sonra sakatlığım geçti ve ligin 8. haftasında ilk kez Galatasaray’a karşı 78. dakikada oyuna girdim. Bu benim hem yeni takımımdaki hem de Süper Lig’deki ilk maçımdı. Heyecandan hiçbir şey hissedemedim o an açıkçası. Çok şaşırmıştım. İlk maçımda gol attığım ancak maçtan sonra aklıma geldi. Fark edince de çok mutlu oldum. Küçükken Galatasaray taraftarıydım. Çocukluğumda tuttuğum takıma gol atmak da ayrı bir duygu oldu benim için.
SÜPER LİG ÇOK DAHA ZOR
Peki bu flaş başlangıçtan sonra Spor Toto Süper Lig’deki ilk sezonun senin açından nasıl geçti? Zorlandın mı oynadığın maçlarda?
Bank Asya 1. Lig’le Spor Toto Süper Lig’in arasında ciddi bir kalite ve zorluk farkı olduğunu düşünüyorum. Bunu bu sezon Süper Lig’de mücadele etmeye başlayınca anladım. İlk sezonumda uyum sorunu yaşadım açıkçası. Sakatlığımdan ötürü sezon başı kampında bulunamam da bunda etkili oldu. Ancak gelecek sezon bu sorunu aşıp daha etkili olacağımı düşünüyorum. Bu sezon benim için bir acemilik dönemiydi.
Hücum hattında oynayan ve gelişmekte olan bir oyuncusun. Gerek gol yollarında etkili olma, gerekse de son vuruş bakımından örnek aldığın bir oyuncu var mı?
Türkiye’den Fatih Tekke’yi çok beğenirim. Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında onunla aynı takımda oynama fırsatım da oldu. Bu benim için çok büyük bir mutluluk kaynağıydı ve aynı zamanda da bir şanstı. Dediğim gibi, gelmeden önce de çok beğendiğim ve kendime örnek aldığım bir oyuncuydu Fatih abi. Özellikle onun son vuruşlarını örnek almaya çalışıyorum. Dünya futboluna baktığımızda ise en beğendiğim forvet olarak Zlatan Ibrahimovic’i söyleyebilirim.
Örnek aldığını belirttiğin Fatih Tekke’yle gol vuruşlarındaki başarısının sırrını konuştun mu hiç?
Fatih abiyi özellikle antrenmanlarda gözlemliyorum. Yeni tanıştığımız ve benim büyüğüm olduğu için açıkçası çekiniyorum bazen bunları ona sormaya. Ancak sezon sonuna doğru yavaş yavaş sormaya başladım diyebilirim. Aslında çekinmemizi o da istemez ama, bir çekingenlik oluyor işte başlarda. Çünkü karşınızdaki oyuncu Fatih Tekke sonuçta.
Samsunspor’da santrfor oynamana rağmen, Ankaragücü’nde genelde kanatlarda forma şansı buldun. Asıl mevkiinin neresi olduğunu düşünüyorsun?
Şu an ben de kendi mevkiimi bilemiyorum açıkçası (gülüyor). O yüzden santrforum ya da kanat oyuncusuyum gibi net bir cevap veremiyorum. Aslında Samsunspor’da da tam bir mevkiim yoktu diyebilirim. Özellikle son sezonumda saha içerisinde rahat bir şekilde, istediğim bölgede oynama fırsatı buldum. Bir nevi serbest oyuncu gibiydim. Hoca da bana bu rahatlığı veriyordu. Ancak Ankaragücü’ne geldikten sonra Ümit Özat sol kanatta oynattı beni. Daha sonra Ümit Hocanın yerine gelen Mesut Bakkal da sağ kanatta oynattı ağırlıklı olarak. Yeri geldi, takımın hücumda eksikleri bulunduğu maçlarda da santrfor oynadım. Ancak Samsunspor’da serbest oynama rahatlığına alıştığımdan dolayı Ankaragücü’nde bu durumun zorluğunu çektim geçen sezon. En çok oynamak istediğim mevkii söylemek gerekirse santrfor diyebilirim.
Süper Lig, forvet oyuncularına yakın ve sert markaj uygulandığından dolayı hücum oynayan futbolcular için zor bir lig aslında. Türkiye’ye gelen yabancı forvetler de zaman zaman bunu dile getiriyor. Sen Avrupa‘ya gidecek olursan hangi ligin oyun stiline daha uygun olduğunu düşünüyorsun?
En çok İspanya’da oynamak isterim. Çünkü dediğiniz gibi Süper Lig, forvet oyuncularını fiziksel açıdan oldukça yıpratan bir lig. Ben de çok mücadeleye dayalı oyunu sevmiyorum açıkçası. O yüzden asla İngiltere’de oynamak istemem mesela. Hiç o kadar mücadeleye giremem yani (gülüyor). İspanya’da forvetler kendilerine daha fazla boş alan bulabiliyor. Orada teknik daha önemli.
Süper Lig’deki ilk sezonunu Ankaragücü formasıyla geride bıraktın. Galatasaray’ı 2 kez, Beşiktaş’ı ve Fenerbahçe’yi de kendi evinizde mağlup ettiniz. Trabzonspor’dan ise deplasmanda puan aldınız. Sadece büyük maçlara mı motive oldu takım?
Lig bizim açımızdan çok çalkantılı geçti geride bıraktığımız sezon. Belirttiğiniz gibi büyük maçları kazandık ama diğer maçlardaki kazanma oranımız oldukça düşüktü. Bunun nedenini de karşılaştığımız herkes sordu bize. Tabii ki büyük takımlara karşı oynadığımız maçlara ayrı bir motivasyonla çıktığımız doğru. Bu takımlara karşı galibiyet aldıktan sonra da rehavete kapıldık ve bunun sonunda da düşüş geldi diyebilirim.
Futbolun dışındaki zamanlarında neler yapıyorsun?
Takım arkadaşım Murat Duruer’in evine gidip onunla Play Station oynar, film seyrederiz genellikle. Ankara’yı pek bilmiyoruz ikimiz de. Şehir merkezinde kalıyoruz. Ankaragücü’nün yeni yapılan tesisleri de kaldığımız yere ve dolayısıyla şehre bir hayli uzak. O yüzden antrenman olduğu günler git, çalış, gel, gün zaten bitmiş oluyor. Fazla boş vakit bulamıyoruz yani.