Türkiye’De Engelliler Şampiyonasına Katılacak Avustralyalı Haltercinin Hikayesi

Onun adı Lepeka Nanai. Melbourne’da yayınlanan yerel bir gazetedeki, küçük bir haberi okuyunca varlığından haberdar olduk. Kördü, halter sporu yapıyordu ve Türkiye’deki Görme Engelliler Dünya Şampiyonası’nda Avustralya’yı temsil edecekti.

Onun adı Lepeka Nanai. Melbourne’da yayınlanan yerel bir gazetedeki, küçük bir haberi okuyunca varlığından haberdar olduk. Kördü, halter sporu yapıyordu ve Türkiye’deki Görme Engelliler Dünya Şampiyonası’nda Avustralya’yı temsil edecekti.

    1 ve 10 Nisan tarihlerinde, Uluslararası Görme Engelli Sporcular Federasyonu (IBSA International Blind Sport Federation) tarafından bu yıl Antalya’da 4.’sü düzenlenen şampiyonaya gidebilmek için sponsora ihtiyacı vardı.

Haberi yapan Avustralya gazetesini aradık. İnternetten ismini soruşturduk ve nihayet telefon rehberlerini tarayınca izini bulduk. Yeni Zelanda’daki Maorilerin ırkından olan Lepeka, Samoalı ve Avustralya’da yaşıyor. Talihsiz bir kaza ile kör olunca bunalıma girmiş. Sonrası alkol, uyuşturucu ve intihar denemeleriyle dolu zor bir hayat hikayesi.

Kendini öldürmek için neredeyse her yolu denemiş olan Lepeka’nın şimdi bir ümidi var. Türkiye’ye gidecek ve ülkesini temsil edecek. Öyle bir ümit ki, Cihan Haber Ajansı olarak, yol parasını bulabilmek için evinde yemek yapıp komşularına satmayı bile denemesini sağlamış Lepeka’nın ilginç hikayesini araştırdık. İşte size Lepeka Nanai:

Ne iş yapıyorsunuz?

Ben halterciyim. Ama gözlerim görmüyor. Çeşitli yarışmalarda Avustralya Milli takımını temsil etme şansım oldu.

Türkiye’deki şampiyona için hazır mısın?

Bu şampiyonada kör halterciler bir araya geliyorlar. Kimin en iyi olduğu ortaya çıkacak. Türkiye’de Avustralya’yı temsil edeceğim. Türkiye’ye gitmeyi büyük bir heyecan ile bekliyorum. Şu anda Rus halterci dünya şampiyonluğunu elinde tutuyor. Ama ben şampiyonluğu Avustralya’ya geri getirmeye çalışacağım. Yapabilirsem tabi.

Halter sporuna nasıl başladınız?

2006 senesinde bu spor salonuna geliyordum. Burada John ve Sonia ile tanıştım. Halter eğitimi veriyorlardı. O sıralar benim moralim çok bozuktu. İçki içiyor, yapmamam gereken şeyler yapıyordum. 2007 yılında bunların hepsini bırakmayı başardım. 2009’da da düzenli olarak halter sporuna başladım. Son iki yıldır devam ediyorum.

Gözlerinizi nasıl kaybettiniz?

2003 yılına kadar altımda yeni bir araba ile hızlı bir hayat yaşıyordum. Hayat tatlıydı, hiç bir şey umurumda değildi. Aynı yılın 18 Martgünü çalıştığım araba fabrikasında gözüme asit sıçradı ve gözlerim yandı. Sol gözüm yüzde 97 oranında tahrip oldu. Sadece yüzde 3 oranında görüyordu. Sağ gözüm fena değildi. Büyük bir strese girdim. Arabamı satmak zorunda kaldım. Bütün yemek ve temizlik işlerimi ailem yapmak zorundaydı. İşte bundan sonra içmeye başladım, depresyondaydım.

Alkol günlük hayatını nasıl etkiledi?

Çok kötü etkiledi. Çünkü artık çalışamıyordum. Normalde basketbolu, kamp yapmayı, voleybol oynamayı, televizyon seyretmeyi, havuz topu oynamayı çok seviyordum..., tıpkı herkes gibi yani. Sonra gözlerinizi kaybediyorsunuz. Bu çok zor bir şey. Yani gün boyuca yaptığınız hemen her şeyi gözleriniz sayesinde yapabiliyorsunuz. Elinizi kaybetmiş olsanız, yine de yapabileceğiniz pek çok şey var. Bu sıkıntıyla içmeye başladım. Uyuşturucu da alıyordum. Rahatlamaya çalışıyordum.

Kendinizi koyverdiniz yani..,

Evet, ama dahası da var. 2004 yılında Dandenong’da bir tren istasyonunda beklerken birkaç kişiyle tartıştım. Kavga sırasında sağlam olan gözüme bira şişesi saplandı. Böylece tamamen kör oldum. Şimdi sadece sol gözümde yüzde 3’lük bir görme var. Çok daha büyük bir sıkıntıya girdim. Artık intihar etmeyi düşünmeye başlamıştım. O kadar bunaldım yani. Bir çok intihar girşiminde bulundum.

Peki o noktadan sonra kendini nasıl kurtarabildin ?

2005 yılındaydı. Bir kere daha denemek istedim. O sıralar körlerin devam ettiği bir bilgisayar kursuna gidiyordum. Orada Vanessa adında harika bir bayanla tanıştım. İki çocuğu vardı ve o da benim gibi kördü. Kör olmanın bende neden olduğu depresyonu iyi biliyordu. Onunla konuşabiliyordum, beni anlıyordu. Sonra tanışıklığımız ilerledi. Ardından bütün cesaretimi topladım ve ona evlenme teklifinde bulundum. 2006’nın Aralık ayında evlendik. 2007 Şubatıydı sanıyorum, yeter artık, dedim kendi kendime. Buraya gelip haltere başladım. Alkolü tamamen bıraktım. Uyuşturucuyu da bıraktım. Sigarayı bile bıraktım. Hayatım düzene girmeye başladı. 2007 Şubat ayından bu yana ne alkol aldım, ne uyuşturucu kullandım ne de sigara içtim. Bir daha o günlere geri dönmeyeceğim.

Gerçekten harika.., tebrikler. O günlerden bu güne geldin ve şimdi de Türkiye’ye, halter şampiyonasına gidiyorsun. Duyguların nasıl? Türkleri ne kadar tanıyorsun?

Bir kaç Türk arkadaşım var. Tanıdığım kadarıyla çok dost canlısı, sıcak insanlar. Bir de çok akıllılar. Onun için Türkiye’ye gitmeyi büyük bir heyecanla bekliyorum. Burada tanıdıklarım bu kadar nazik insanlarsa Türkiye’dekiler çok daha iyidir diye düşünüyorum. Ülkenizi, tarihinizi ve insanlarınızı çok merak ediyorum. Belki orada kendime yeni Türk arkadaşlar, kardeşler edinebilirim.

Türk yemekleri hakkında bilgin var mı?

Yemek konusu da beni heyecanlandıran bir diğer mesele. Türkiye’de her çeşitini denemek isterim doğrusu. Burada Türklerin yaptığı yemekler Avustralya gıdalarından yapılıyor. Orada orijinal Türk yemeklerini tatmak çok güzel olacak. Her halde çok daha lezzetlidirler.

Yarışmalara nasıl hazırlanıyorsun ?

Sonia ve kocası bana hocalık yapıyorlar. İkisi de 73 yaşında ve hala bu sporu yapıyorlar. Onlar olmasa yapamazdım. Benim için çok önemliler. Bana yepyeni kapılar açtılar. Bana sadece spor hocalığı yapmıyorlar. Onlar sayesinde hayatım anlam kazanıyor, moral buluyorum.

Yarışmalarda Türklerin seni destekleyeceğini düşünüyor musun?

Desteklerler diye ümit ediyorum. Eğer Türk arkadaşlarım beni desteklerlerse Türkiye’deki yarışmalarda büyük bir gururla onları da temsil edeceğim.

Hazır destek konusuna gelmişken, yol parası ve oradaki masraflarınızı nasıl karşılayacaksınız?

Bu çok zor oldu. İlk başlarda yol ve diğer masrafları karşılayabilmek için evde yemek pişirmeye başladım. Arkadaşlarımı ve komşularımı çağırıp tabağı 10 dolara onlara satıyordum. Bu şekilde biraz para biriktirebildim. Sonra yerel bir gazetede haber yaptılar ve Telstra telefon şirketi bana 2 bin 500 dolarla sponsor oldu. Bu sayede Türkiye’ye gidebileceğim. Şimdi çok daha hevesli ve kararlıyım. Bir şeyler yapabileceğime inanıyorum.

Peki senin gibi özürlü olan insanlarımıza söylemek istediğin bir şeyler var mı?

Onlara söyleyeceğim tek bir şey var, “Sakatlığınızın yeteneklerinizin önüne geçmesine müsaade etmeyin.” Bir şeyler yapabilirsiniz, kendinizi yeniden toparlayabilirsiniz. Düşerseniz önemli değil. Kalkın ve bir daha deneyin. Yine düşerseniz, yine kalkın. Unutmayın her kalkışınızda öncekinden daha iyi olacaksınız, mükemmelleşeceksiniz. Sakın vazgeçmeyin.