Jozef Venglos: Türk futbolu dünyada saygı görüyor
İngiltere’nin ve ülkesi Slovakya’nın yanında Portekiz, İskoçya, Avustralya’da teknik direktörlük yapan ve 1991-92 sezonunda Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğünü üstlenen Jozef Venglos, Türk futbolunun dünyada saygı gördüğünü söyledi. Futbol Federasyonu ba
İngiltere’nin ve ülkesi Slovakya’nın yanında Portekiz, İskoçya, Avustralya’da teknik direktörlük yapan ve 1991-92 sezonunda Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğünü üstlenen Jozef Venglos, Türk futbolunun dünyada saygı gördüğünü söyledi. Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha dergisine konuşan, usta hoca, bugün Avrupa Antrenörler Derneği Başkanı olarak görev yapıyor. İngiltere Premier Lig’de görev yapan ilk yabancı teknik direktör ve Slovakya Millî Takımı’nın ilk direktörü gibi çarpıcı unvanların sahibi olan Jozef Venglos, Türkiye’deki günlerini, Türk ve dünya futbolundaki gelişmeleri anlattı. Türkiye‘de çok yetenekli oyuncuların olduğunu belirten Jozef Venglos, ‘‘Bireysel yeteneklere gücün katılmasıyla futbolunuzun daha iyi olacağına inanıyorum. Liginiz gelişiyor. 5 büyük takımın olduğu, rekabetin yoğun ve daha âdil yaşandığı bir liginiz var.‘‘ diyerek, şu ifadeleri kullandı: ‘‘Türk futbolu dünyanın her yerinde saygı görüyor. Kalitenizi geliştiriyorsunuz ve en önemlisi taraftarlarınızın coşkusu, heyecanı hiç bitmiyor. Oyuncu yetiştiriyorsunuz ve yurtdışından kaliteli yabancılar getiriyorsunuz. Kaliteli yabancılar gençleriniz için çok önemli. İngiltere benim için bambaşka bir dünya oldu. İngiltere’ye gittiğimde Çekoslovakya sosyalist bir ülkeydi. İmkânlarımız kısıtlıydı. Aston Villa’daki özgürlük beni çok etkiledi. Bambaşka bir dünyaya gelmiştim sanki. Futbol artık sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve sportif açılardan büyük bir fenomen. Üst düzey teknik adamlar tüm bu faktörleri düşünmek zorunda. Tüm teknik direktörler birlikte hareket edip yeni yetenekleri ortaya çıkarmak için çalışmalı. İngiltere’nin en önemli özelliği teknik direktörlere duyulan saygı. Teknik direktöre sahadaki futbolun tek sorumlusu olarak bakılıyor ve buna saygı duyuluyor. Para ve kazanmak da önemli ama seyircinin görmek istediği iyi futbol. İyi bir teknik direktör bence yetenekleri bulup onları takıma adapte edebilmeli. Sir Alex Ferguson en iyi teknik adamların başında gelir. Çok etkileyici bir kişiliğe sahip. Rekabetten korkmuyor, bunca yıldır başarıyla takımını yönetiyor. Barcelona’nın başarısının arkasında İspanya’nın oluşturmayı başardığı sistem yatıyor; genç takımlar seviyesindeki başarılar. Barcelona’da yıldızlar takım için, takım da yıldızlar için çalışıyor. Yaptıkları şeyi anlatmak, konuşmak kolay ama uygulamak çok zor.‘‘ TamSaha dergisinden Ceyla Kütükoğlu ve Selim Şakarcan‘a konuşan Jozef Venglos‘un röportajının detayları şöyle: Türkiye’de Fenerbahçe ile iki sezon çalıştınız. Türkiye’deki günlerinizden bahseder misiniz? Öncelikle sizinle röportaj yaptığım için çok mutluyum çünkü Türkiye Futbol Federasyonu’nda tanıdığım, büyük saygı ve sevgi duyduğum birçok kişi var. Benim için en önemlisi de her zaman hatırladığım, güzel ülkenizde Fenerbahçe’de çalıştığım dönemler. O günlerde oyuncularla, taraftarlarla çok iyi zaman geçirmiştik. Medya ile zor da olsa iyi bir işbirliğimiz olmuştu. Her ülkede medya ile ilişkiler zordur, Türkiye’de de oldukça zordu. Ama Türkiye ile ilgili güzel anılarım var. Fenerbahçe’de taraftarların ilgisi muhteşemdi. Antrenmanlarda bile gelir, bizi desteklerlerdi. O zamanki futbol şube sorumlusu, şimdiki Başkan Aziz Yıldırım, bütün teknik kadro, ekip ve oyuncularla çalıştığım için çok mutluyum. Takımımdaki oyuncular Aykut, Oğuz şu anda teknik direktörlük yapıyorlar ve onlara başarılar diliyorum. Fenerbahçe’den neden ayrılmıştınız? Aslında her şey yolundaydı ve ben de kalmak istiyordum, yöneticilerin de isteği bu yöndeydi. Ama reddedemeyeceğim bir teklif geldi. Çekoslovakya’nın bölündüğü dönemlerdi ve bana Slovakya Millî Takımı Teknik Direktörlüğü teklifi yapıldı. Bu benim için büyük bir onurdu. Böylece Slovakya Millî Takımı’nın ilk teknik direktörü oldum. Böyle bir durumda ülkemden gelen bu teklifi reddedemezdim. Türkiye’ye sevgi ve saygım her zaman devam etti. Zaten sık sık geliyorum. Geçen yaz tatilimi de Antalya’da geçirdim. Türk futbolunu hâlâ takip ediyor musunuz? Düşünceleriniz neler? Futbolunuzu genel olarak beğeniyorum. Üst düzey oyuncularınıza, gençler düzeyindeki gelişiminize ve tekniğinize çok saygı duyuyorum. O günlerden bugüne Türkiye kulüpler ve Millî Takımlar düzeyinde çok gelişti. Çok yetenekli oyuncularınız var. Bireysel yeteneklere gücün katılmasıyla futbolunuzun daha iyi olacağına inanıyorum. Kulüpler ve Millî Takım düzeyindeki başarılarınızın yanında özellikle bu sene gençler düzeyinde de ilerleme görülüyor. Liginiz gelişiyor. İki kutuplu değil, 5 büyük takımın olduğu, rekabetin yoğun ve daha âdil yaşandığı bir liginiz var. Sizi dışarıdan izleyen biri olarak futbolunuzun geliştiğini söyleyebilirim. Türk futbolu dünyanın her yerinde saygı görüyor. Kalitenizi geliştiriyorsunuz ve en önemlisi taraftarlarınızın coşkusu, heyecanı hiç bitmiyor. Her zaman, iyi günde de kötü günde de takımlarını destekliyorlar. Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray gibi kulüpleriniz sadece Avrupa’da değil dünyada da çok iyi tanınıyor. Oyuncu yetiştiriyorsunuz ve yurtdışından kaliteli yabancılar getiriyorsunuz. Kaliteli yabancılar gençleriniz için çok önemli. Avrupa’da üst düzey rekabete girmek, başarılı olmak istiyorsanız kaliteli yabancılar getirmeniz gerekir. Türkiye’de birçok takımda Slovak oyuncular var. Onlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Ülkenizde oynanan Slovak oyuncuları takip ediyorum ve burada başarıyla oynadıklarını görüyorum. Bu da bana gurur veriyor. Türkiye’ye iyi uyum sağladıklarını düşünüyorum. Burada oynanan futbol hem performans açısından hem de teknik kalite açısından üst düzeyde. Onlar da yeteneklerini gösterme fırsatı bulabiliyor. Stoch, Holosko, Vittek, Sapara, Sestak hepsi iyi oyuncular. Slovak futbolunu iyi temsil ettikleri için onları tebrik ediyorum. Son Dünya Kupası’nda Slovakya iyi bir performans sergiledi. Çekoslovakya dağıldıktan sonra Slovak futbolu nasıl bir gelişim gösterdi? Çekoslovakya’nın dağılması Yugoslavya gibi savaşla olmadı. İki ülke anlaşma yoluyla ayrıldı. Bu yüzden ayrıldıktan sonra da ilişkilerimiz iyi devam etti. Karşılıklı oynadığımız maçlar problemsiz geçiyor. Bazen onlar, bazen biz kazanıyoruz. Hatta onları yenip Dünya Kupası’na katıldık. Eski takımımdan pek çok oyuncu ayrılık sonrası Çek Cumhuriyeti takımına geçti. Bugünkü Çek Cumhuriyeti Federasyon Başkanı eski oyuncum. Onlarla olan ilişkim hâlâ devam ediyor. Slovakya spor alanında güçlü bir ülke. Pek çok sporda başarılıyız. Futbolda da Slovakya olarak Dünya Kupası’nda iyi bir performans gösterdik. Yurtdışında oynayan kaliteli, genç oyuncularımız var. Kalitenizi gösterebilmeniz için üst düzey bir teknik direktörünüz olmalı. Slovakya Millî Takımı’nın başında da kalitesi ve vizyonuyla Vladimir Weiss var. Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası ve Şampiyonlar Ligi gibi büyük organizasyonlar bir takımın futbolunu geliştirmesini sağlar ve dinamizm getirir. Slovak takımları büyük şampiyonalara katıldıkça deneyim kazanacak ve gelişecek. Bu tecrübelerin, geçmişte yapılan çalışmaların meyvelerini büyük turnuvalarda görmeye başladık. Farklı birçok ülkede takım çalıştırdınız. Neler yaşadınız, hangi ülkede çalışmak daha zordu? Birçok ülkede çalıştım. Tüm çalıştığım ülkeler benim için farklı bir tecrübe oldu. Harika insanlarla tanıştım, dostluklar kurdum. Her yerde, her şarta adapte olmak zorundayız. Başarı için sabra ihtiyaç var, biz ne kadar sabırlı olsak da yöneticiler ve medya pek sabırlı olamıyor. Öyle durumlarda pek gülemiyorsunuz, o şartlara rağmen işinizi yapmak ve başarılı olmak zorundasınız. Ancak bazen istemediğiniz sonuçlar oluyor. Bazen bir gol bile kariyerinizi çok etkiliyor. Bu tabii ki oyunun bir parçası. Zorluk açısından değil ama farklılık açısından İngiltere benim için bambaşka bir dünya oldu. İngiltere’ye gittiğimde Çekoslovakya sosyalist bir ülkeydi. İmkânlarımız kısıtlıydı. Ve iki ülkenin kulüplerinin organizasyonları birbirinden çok farklıydı. Aston Villa’daki özgürlük beni çok etkiledi. Bambaşka bir dünyaya gelmiştim sanki. TARAFTAR İYİ FUTBOL İSTİYOR Premier Lig’de görev yapan ilk yabancı teknik direktörsünüz. Yabancı teknik direktörlerin İngiliz futboluna katkı ve etkileri ne? O günlerde ülkemle millî takım seviyesinde çok başarılıydık. Avrupa Şampiyonası’nda ve Dünya Kupası’nda başarılı sonuçlar alıyorduk. Başka ülkelerde de çalışmıştım. Aston Villa’nın başına geçmek benim için ilginç bir deneyimdi. Onur duydum ama büyük bir sorumluluk almıştım. En iyi futbol ülkesine gelen ilk yabancı teknik direktördüm. Elimden geleni yaptım. Ben ve benden sonra gelenler yabancı teknik direktörler için yeni bir talep oluşturduk. Yeni bir rekabet başladı. Özellikle benden sonraki dönemlerde bu rekabet çok arttı. Futbol artık sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve sportif açılardan büyük bir fenomen. Üst düzey teknik adamlar tüm bu faktörleri düşünmek zorunda. Başka bir ülkeden başka bir teknik direktör gelip yerlerini alabilir. Geniş bir teknik direktör camiası var. Tüm bu teknik direktörler aslında birlikte hareket edip yeni yetenekleri ortaya çıkarmak için çalışmalı. Avrupa’daki rekabet çok büyüdü. Sadece Avrupalı oyuncular değil, Güney Amerika, Asya, Avustralya, Afrika’dan birçok oyuncu hatta teknik direktör Avrupa’daki bu büyük rekabetin içinde. Yabancı teknik adamlar İngiliz futboluna çeşitlilik kazandırıyor. İngiltere’nin en önemli özelliği teknik direktörlere duyulan saygı. Teknik direktöre sahadaki futbolun tek sorumlusu olarak bakılıyor ve buna saygı duyuluyor. Para ve kazanmak da önemli ama seyircinin görmek istediği iyi futbol. Bunu da sağlamak için üst düzey bir teknik direktörünüz olmalı ve ona güvenmelisiniz. Beğendiğiniz teknik adamlar kimler? İspanya’daki teknik direktörlerin daha çok adı geçiyor ama birçok ülkede çok iyi koçlar var. İyi bir teknik direktör bence yetenekleri bulup onları takıma adapte edebilmeli. Sir Alex Ferguson en iyi teknik adamların başında gelir. Ben Aston Villa’dayken Manchester United’ın başındaydı, hâlâ da orada. Çok etkileyici bir kişiliğe sahip. Tüm teknik direktörler, özellikle genç teknik direktörler için önemli bir örnek. Rekabetten korkmuyor, bunca yıldır başarıyla takımını yönetiyor. İyi bir teknik direktör için mükemmel bir örnek. Eski bir millî takım teknik direktörü olarak, ülke liglerinde artan yabancı oyuncu sayısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yabancı oyuncular millî takımları nasıl etkiliyor? Yabancı oyuncu sayısı ile ilgili kurallarla ilgili bir yorumum yok. Sonuçta kural kuraldır. Bir takımda fazla yabancı oyuncu olması seyirci ve rekabet açısından iyi olabilir. Tüm oyuncular o ülkenin kuralları neyse ona adapte olmalı. Yabancı oyuncular, yerli oyuncuların kendilerini geliştirmeleri için bir fırsat olabilir. Eğer genç bir oyuncu iyiyse, kendini geliştirmeye çalışıyorsa bu rekabetten başarılı çıkabilir. Genellikle eğer bir futbolcu üst düzeyse ne olursa olsun kendisini gösterir. Taraftarların iyi olan genç oyuncuları da en az yıldızlar kadar desteklediğini düşünüyorum. Hatta bazı ülkelerde genç takımdan yetişen yerli oyunculara ilgi daha fazla bile olabiliyor. DERBİLER LİGİN TÜMÜNDEN ÖNEMLİ OLABİLİYOR Hem Celtic-Rangers hem de Fenerbahçe-Galatasaray derbilerini gördünüz? Hangisi daha zordu sizin için? İki derbi de birbirine çok benziyor. İkisi de eşit zorluktaydı benim için. Bu maçlarda taraftarların ve kulüplerin beklentisi çok fazla oluyor. Baskı çok daha yüksek dozda yaşanıyor. Ama derbiler oyuna ayrı bir tat katıyor. Derbiler ligde oynanan bir maç olmasına rağmen ligin geri kalanından bambaşka bir havada oynanıyor. Bu maçlar ligden çok daha farklı. Bazen garip bir şekilde sadece derbiyi kazanmanız bile yeterli olabiliyor. Kazanılan derbiler en güzelidir tabii. Çünkü derbi kaybettiğinizde sadece bir maçtan çok daha fazla şey kaybetmişsiniz gibi oluyor. Ama derbiler oyun, oyuncular, medya ve taraftarlar için çok güzel. Fenerbahçe’deyken bir Avrupa maçını kaybettiğimizde taraftarların büyük tepkisiyle karşılaşmıştık. Havaalanında bizi bekleyip, ıslıklayıp bağırmışlardı. O gece karıma telefon edip, “Sanırım eşyalarımı toplamam lâzım, çünkü bu maçı kaybettiğimiz için herkes çok kızgın” dedim. Sonraki maç ise Galatasaray derbisiydi ve biz kazandık. Bir kaç gün önce bizi ıslıklayan taraftarlar bir anda omuzlarda taşımaya başladı. Fenerbahçe taraftarı muhteşemdi. Takımlarına öyle tutkuyla bağlılar ki, o heyecan sizi de etkiliyor. Herkes Barcelona’nın bambaşka bir seviyede olduğunu düşünüyor. Siz Barcelona futbolu hakkında ne düşünüyorsunuz? Barcelona büyük bir ekol. Müthiş bir tarihi geçmişi var ama geleceği çok daha muhteşem görünüyor. Barcelona’nın başarısının arkasında İspanya’nın oluşturmayı başardığı sistem yatıyor; genç takımlar seviyesindeki başarılar. Alttan başlayarak piramidin bütün seviyelerinde başarılar kazanıyorlar. Oyuncuların bireysel yeteneklerini ortaya çıkaracak bir yapı söz konusu. Barcelona’da takımın yapısı çok iyi. Yıldızlar takım için, takım da yıldızlar için çalışıyor. Takımın başarısı için birleşmişler. Yaptıkları şeyi anlatmak, konuşmak kolay ama uygulamak çok zor.