TBF Sportif Faaliyetler Direktörü Balcı: Olimpiyatlar’ı düzenlemeye her zamankinden daha y

Türkiye Basketbol Federasyonu Sportif Faaliyetler Direktörü Emin Balcı, Türk Telekom Turnuvası ve Türkiye’nin spor organizasyonlarındaki yeri üzerine değerlendirmelerde bulundu. Bugün başlayacak Türk Telekom Yıldız Erkekler Uluslararası Basketbol Turnuvas

Türkiye Basketbol Federasyonu Sportif Faaliyetler Direktörü Emin Balcı, Türk Telekom Turnuvası ve Türkiye’nin spor organizasyonlarındaki yeri üzerine değerlendirmelerde bulundu. Bugün başlayacak Türk Telekom Yıldız Erkekler Uluslararası Basketbol Turnuvası öncesinde mikrofon uzattığımız Türkiye Basketbol Federasyonu Sportif Faaliyetler Direktörü Emin Balcı, Türk Telekom Turnuvası’nın yıllar içinde geldiği nokta ve Türkiye’nin spor organizasyonları düzenleme konusunda yaptığı atılım üzerine tespitlerde bulundu. FIBA Hakem Semineri’nin programa eklenmesinin ve Avrupa dışından takımların da katılımının ardından Türk Telekom Turnuvası’nın geldiği yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk Telekom Turnuvası çok saygın bir turnuva haline geldi. Bu saygınlık, Türkiye’nin her alandaki organizasyon becerisi ve çıtayı her zaman yükseltmiş olmasının yanı sıra, Hikmet Erdem adıyla başlayan turnuvanın her sene hiç aksatmadan, hiçbir problem yaşanmadan devam etmesi sonucu oluştu. İlk olarak Avrupa takımları bu turnuvaya büyük ilgi göstermeye başladı. Sonrasında da Türkiye’nin dünya basketbolunda geldiği yere paralel olarak Avrupa dışından takımların da ilgisini çekmeye başladı. Türk Telekom Turnuvası, hem süreklilik hem de organizasyon başarısı açısından, her geçen gün daha saygın, daha güçlü bir turnuva haline geldi. TBF, spor organizasyonlarını düzenlemeye yetkin şehirleri bu şekilde ödüllendirerek üzerine düşeni yapıyor. Peki, daha çok şehrin böyle organizasyonlara sahip olması için diğer kurumlar neler yapmalı? Öncelikle şunu düşünmek lazım, Türk Telekom, on dördüncüsü düzenlenen köklü bir turnuva oldu. Bu turnuvanın bir benzeri ve en eskilerinden olan Albert Schweitzer, ilk günden beri aynı şehirde, Mannheim’da düzenleniyor ve şehirle özdeşleşmiş durumda. Albert Schweitzer Turnuvası’nın bir diğer adı da Mannheim Turnuvası. Organize edildiği şehrin ismiyle anılıyor. Acaba Türk Telekom Turnuvası’nın da bir şehirle özdeşleşmesi gerekir mi, hep aynı şehirde mi yapılsa, diye bir konu da tartışmaya açılabilir. Değişik şehirlere bu turnuvayı götürmek tabii ki çok güzel bir şey ama artık dünyaya açılan bir turnuva olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Mesela Porto Riko’dan gelen takım, zaten İstanbul’a kadar uzun bir yolculuk yapıyor ve üstüne başka bir şehre transfer süresi eklendiğinde ciddi bir yorgunluk ortaya çıkıyor. Nihayetinde Gaziantep uluslararası bir havaalanına sahip ama buradan başka bir şehre 1-2 saat daha otobüsle yolculuk etmek zorunda kalsalar, turnuva takımlar için itici bir hale gelebilir. Bu nedenle, bunu çok iyi düşünüp tek şehre indirgenmesi düşünülebilir. Sorunun esas cevabı da burada yatıyor. Böyle bir organizasyonun olabilmesi için öncelikle yerel yönetimlerin sahiplenmesi lazım. Gaziantep de dahil olmak üzere, bugüne kadar bu organizasyonu yaptığımız şehirlerin tümündeki yerel yönetimler turnuvayı sahiplendiler. İkincisi, şehrin bir havaalanına sahip olması lazım. Üçüncü olarak da geniş yelpazede otellerin bulunması lazım. Turnuva 12 takımla düzenleniyor ve nereden baksanız 240 kişilik bir kapasite gerekiyor. Ayrıca turnuva, FIBA’nın takvimine girdiği için hakem semineri de kesin olarak her 2 senede bir, Türk Telekom Turnuvası kapsamında yapılacak. Belki her sene bile yapılabilir. Bu da ekstra bir otel ihtiyacı yaratıyor. Bu üç faktör, olmazsa olmaz kurallar. Tabii ki sponsorların kendilerini tanıtmak istedikleri, bu sebeple tercih ettikleri iller de olabiliyor. Bu da bir dördüncü faktör olarak kayıtlara geçebilir. Türkiye son yıllarda, sıklıkla spor organizasyonlarıyla anılan bir ülke haline geldi. Eskiye göre ne değişti de bu gelişme ortaya çıktı? Sadece ders alındı. Biz ilk defa 2000 yılında Olimpiyatlar’a aday olduk ve bir hazırlık süreci geçirdik ama karşımızdakiler dedi ki, “Tesisleriniz yok, altyapınız yok, bugüne kadar düzenlediğiniz önemli bir organizasyon yok. Peki siz nasıl Olimpiyatlar’ı istiyorsunuz?” Ondan sonra, o zamanın yönetimi ve ardından gelenler de zincirleme olarak idrak etti ki, bizim Olimpiyatlar’ı alabilmemiz için illa çok büyük reklam veya lobi yapmamız, bir takım yatırımlar veya büyük bütçeleri ortaya koymamız değil; öncelikle bir altyapımızın olması lazım. Şehrin konaklama tesislerinin, havaalanının, yollarının, trafiğinin yeterli seviyede; spor salonlarının, atletizm pistlerinin ve benzerlerinin mevcut olması lazım. Ayrıca tabii ki bir organizasyon tecrübesinin olması lazım. Olimpiyatlar’dan önce, orada yer bulan branşların dünya şampiyonalarını düzenlemek gerekiyor ki Avrupa şampiyonaları bile yeterli değil. Sonuçta Olimpiyatlar, uluslararası federasyonların bir araya geldiği, toplu bir spor organizasyonu. Bu nedenle, yöneticiler derslerini çok iyi aldılar, çok iyi çalıştılar ve süratle tesisleşmeye, bu tür organizasyonlara aday olmaya başladılar. Sonucunda da geldiğimiz nokta açık. Bence artık, Olimpiyatlar’ı düzenlemeye, her zamankinden daha yakınız.