Ahmet İlhan Özek, Manisa'nın Yeni Tarzan'ı
Basketbol oynayarak başladığı spor macerasına futbolla devam eden Ahmet İlhan Özek, Manisa`nın yeni tarzanı olarak adlandırılıyor.
Özek, yeşil sahaları üniversiteye gitmek için bıraksa da hayat onu tekrardan topla buluşturdu. Spor Toto Süper Lig’in bu sezonki flaş takımlarından Manisaspor’un öne çıkan isimlerinden olan genç oyuncu, bugünlere gelmesindeki dönüm noktalarını, kariyerinde ilk kez giyme şansı bulduğu ay-yıldızlı forma altında A2 Millî Takım kampında anlattı.
Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından hazırlanan TamSaha dergisine konuşan Ahmet İlhan Özek, ``Aslında basketbol oynuyordum. Okulumuza gelen beden eğitimi öğretmeni Bülent Uyguç beni futbol takımına aldı. Hatta tamamen futbola odaklanmam için de "Eğer bir daha basketbol topunu eline alırsan seni sınıfta bırakırım, ömür boyu da geçirmem" demişti.`` dedi.
Babasını kaybettikten sonra liseyi özel okulda amcasının sayesinde okuduğunu belirten Özek, ``Lise 3’e geldiğimde annemin zoruyla futbolu ağlaya ağlaya bıraktım. Annem bana mutlaka üniversiteyi kazanmam ve amcamın emeklerini boşa çıkarmamam gerektiğini söylemişti.`` diyerek, şunları ifade etti:
``Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi`ni kazandım ve orada yeniden amatör olarak futbola başladım. Ardından Bozüyükspor`a gittim. Beni önce denediler. "Artık olmayacak herhalde" derken, iki turnuvada 8 maçta 14 gol atınca hemen sözleşme imzalattılar.
Bozüyükspor’daki ilk sezonumda 7, ikinci sezonumda 11 gol attım. Sonrasında da Manisaspor’la anlaştım. Özellikle eski Fenerbahçeli Aygün Taşkıran ile Ali Yılmaz beni keşfedip Manisaspor’a kazandıran isimler.``
Hikmet Karaman`ın gelişimine çok büyük katkı sağladığını belirten Ahmet İlhan Özek, ``Beni çok beğendiğimi ama ilk sezonumun öğrenme dönemi olarak geçeceğini söyledi. Buna rağmen 8 maçta da şans verdi. O ayrılınca üzüldüm ama Kemal Özdeş de beni yakından izleyen bir hocaymış, o geldiğinden beri düzenli olarak oynuyorum.`` ifadelerini kullandı.
İşte Ahmet İlhan Özek`in TamSaha`dan Aydın Güvenir`e yaptığı açıklamaların ayrıntıları:
Çoğu oyuncunun futbola başlaması ya ailesinden birinin onu altyapıya yazdırmasıyla ya da sokak arasında top oynarken mahallenin amatör takımında görev yapan bir hocanın kendisini keşfetmesiyle gerçekleşir. Senin bunlardan farklı bir hikâyen var mı?
Evet var. Ben ilkokul 3’ten beri basketbol oynuyordum, oyun kurucu olarak. Bu arada 1 Ocak 1988, Aydın doğumlu olduğumu da hatırlatayım. Aydın’da hem okul takımında hem de bir kulüp takımında basketbola devam ederken, orta 3. sınıfta okula o sene gelen Bülent Uyguç adlı beden eğitimi hocamız bir anda beni futbol takımına aldı. Teneffüslerde arkadaşlarımla futbol oynardım o dönemde. Bülent Hoca da beni orada izlemiş ve bu kararı vermiş. Hatta tamamen futbola odaklanmam için de "Eğer bir daha basketbol topunu eline alırsan seni sınıfta bırakırım, ömür boyu da geçirmem" demişti! Aynı zamanda Aydın Belediyespor’un altyapı hocasıydı kendisi. Basketbol oynarken de futbolu daha çok seviyordum zaten. Bu şekilde futbol oynamaya başladım diyebilirim.
Peki buradan 2001’de altyapısına girdiğin Aydınspor’a geçişin nasıl oldu, yine Bülent Hoca sayesinde mi?
Evet yine Bülent Hoca sayesinde geçtim. Şu anki Aydınspor 1923 takımının adı o zaman Aydın Belediyespor’du. Bülent Hoca da bu takımın altyapısında teknik direktörlük yapıyordu. 5 yıl o takımın altyapısında oynadım. Yani 2006’ya kadar. Burası biraz uzun ve detaylı. Aslında hem başlangıç olarak hem de devam olarak futbol hikâyem biraz ilginç benim. Şöyle başlayayım isterseniz konuya; babamı 4 yaşındayken kaybetmiştik. Liseyi ise amcamın sayesinde okumuştum. Amcamın maddi durumu iyiydi ve kendi kızıyla beraber beni özel lisede okutuyordu. Bu dönemde de hem okuyup hem de Aydınspor’un altyapısında oynamaya devam ediyordum. Lise 3’e geldiğimde annemin zoruyla futbol oynamayı bıraktım. Çünkü, o dönemde annem bana mutlaka üniversiteyi kazanmam ve beni lise boyunca okutan amcamın emeklerini boşa çıkarmamam gerektiğini söyledi. Ben de bu durum üzerine ağlaya ağlaya futbolu bıraktım. Altyapı hocalarım devam etmem için çok çaba sarf etti. Hatta o dönemki hocam Mehmet Öztürk evimize kadar gelip "Bu çocuk futbolcu olacak, ekmeğini futboldan kazanacak" diyerek annemi ikna etmeye çalıştı. Ancak ne kadar konuştuysa da işe yaramadı. Böylelikle futbola ara verdim.
Peki ne kadar süre futbola ara verdin? Sonrasında futbolla yeniden buluşman nasıl oldu?
Yaklaşık 1 sene boyunca futbol oynamadım. Bu dönemde de annemin sözünü dinleyerek, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin İktisat Bölümü’nü kazandım ve Eskişehir’e yerleştim. Bu dönemden sonra futbolu unuttum diyebilirim. "Okuyup, adam olacağım" demeye başlamıştım kendi kendime (gülüyor). Üniversitede de bölümler arası futbol turnuvası oluyordu. Her ne kadar "Futbolu unuttum" desem de burada amatör olarak oynamaya devam ediyordum. Tesadüfen benim takımda oynadığım yılda da iktisat bölümü turnuva şampiyonu oldu. Bu maçlar sırasında beni izleyen Eskişehirsporlu yöneticiler, tesislere çağırdılar. O dönemde PAF takımının maçları sona erdiği için beni Süper Amatör Lig’de mücadele eden Anadolu Üniversitesi takımına yolladılar. Okumaya devam ederken yaklaşık 3 yıl bu takımda amatör olarak forma giydim. Eskişehirspor yöneticileri beni buraya gönderirken, "Seni geri alacağız" demişlerdi ancak almadılar. Anadolu Üniversitesi’nde amatör olarak futbol oynadığım dönemlerde hocamın adı Evrensel Heper’di. Evrensel Hocam beni Bursa Merinosspor’a gönderdi. Bursa Merinos o dönem 3. Lig’de mücadele ediyordu ve ben de denenmek üzere devre arasında takıma katılmıştım. Buradaki hocam beni çok beğendiğini söyledi ancak takım düşme potasında olduğu için tecrübeli bir forvet almayı düşündüklerini, bu yüzden bu durumun benim için de olumsuz olacağını iletti. Takımın da zaten kötü durumda olduğunu belirtip, benim Bozüyükspor’a transfer olmamı sağladı.
Peki yaşanan bu gelişmelerden daha önce futbol oynamanı istemeyen annenin haberi var mıydı? Varsa, bu durumu nasıl karşıladı?
Tüm bu gelişmelerden annemin haberi vardı. Annemi yeniden futbol oynamam konusunda ikna etmem zor olmadı açıkçası. Aslında o da çok soğuk bakmıyordu futbol oynamama yanlış anlaşılmasın. Sadece tek isteği üniversiteyi kazanmamdı. Bunu da gerçekleştirdim. Bu yüzden tekrar futbola dönme konusunda kendisini ikna etmek çok da sıkıntılı olmadı.
Profesyonel olarak futbolculuğa da Bozüyükspor’da başladın, öyle değil mi?
Evet, aynen öyle. Bursa Merinosspor’daki 1 haftalık maceramdan sonra Bozüyükspor’a gitmiştim dediğim gibi. Devre arası da devam ediyordu. Gider gitmez takımın Antalya’daki devre arası kampına katıldım. Bozüyükspor’un başında İsmail Ertekin bulunuyordu o dönemde. İsmail Hoca bana takımdan ayrı 3 aylık bir antrenman programı vereceklerini, bu süreden sonra tekrar takımla birlikte çalışmalara başlayacağımı söyledi. O zaman da performansıma göre kalıp kalmayacağımın belli olacağını belirtti. O dönemler fiziki yapım, şimdikinden daha da zayıftı. İşte bu dönem bana verilen programı uygulayarak fiziğimi güçlendirmeye çalıştım. Aynı zamanda da üniversite takımında amatör olarak futbol oynamaya devam ettim. 3 aylık süre dolunca takımla idmanlara çıkmaya başladım. Sezon bitince tekrar denenmek üzere sene başı kampına katıldım. Ancak Bolu’daki kampta bir ara karamsarlığa düştüm. Sürekli deniyorlardı ama bir sonuç çıkmıyordu. "Olmayacak artık herhalde, futbolcu olamayacağım" diye düşünmeye başlamıştım. Ancak sezon öncesi hazırlık kampında katıldığımız iki turnuvayı da 8 maçta toplam 14 golle gol kralı olarak kapatınca Bozüyükspor Başkanı Yalın Zeybek maçtan sonra daha kramponlarımı bile çıkarmadan beni apar topar kaldığımız otele götürerek, 5 yıllık profesyonel kontrat imzalattırdı. O dönem bu turnuvadaki performansımdan ötürü taliplerim artmıştı. Bir anda önemli hâle gelmiştim yani bu iki turnuvada attığım goller sayesinde.
Profesyonel sözleşme imzaladıktan sonra da gollerine devam ettin mi? Manisaspor’a transferinde de bu gollerinin mi etkisi oldu?
Bozüyükspor’daki ilk senemde yani 2008-2009 sezonunda 7 gol kaydettim. İkinci yılımda ise 11 kez fileleri havalandırdım. İki sezon da düzenli olarak forma giydim. İlk sezon bittiğinde birçok Süper Lig takımından teklif almış ancak daha fazla tecrübe kazanmam gerektiğini düşünüp gitmemiştim. İkinci sezonumda da başarılı olup daha sağlıklı bir transfer yapmayı planlıyordum. Nitekim de öyle oldu. 2010-2011 sezonunun başında Manisaspor’la anlaştım. Buraya transferimdeki en büyük faktör de Manisaspor’un izleme komitesidir. Özellikle eski Fenerbahçeli Aygün Taşkıran ile Ali Yılmaz beni keşfedip Manisaspor’a kazandıran isimlerdir.
Peki buradaki ilk sezonunda yani geçen sene neler yaşadın?
Manisaspor’a transfer olduğum dönemde takımın başında Reha Kapsal vardı. Ancak ben kendisiyle hiç çalışmadım. Çünkü imzayı attıktan hemen sonra takımın başına Hakan Kutlu getirildi. Onun zamanında kadroya hiç giremedim. Hatırlanacağı üzere alınan sonuçlardan sonra sezon başında gönderilince yeni teknik direktörümüz Hikmet Karaman oldu. Hikmet Hocanın gelişinden sonra çok iyi bir çıkış yakaladım. Hikmet Hoca benim gelişimime çok büyük katkı sağladı.. Çok forma şansı bulamıyordum ancak antrenmanlarda benimle sürekli ilgileniyordu. Zaten bana oyunumu çok beğendiğini ancak ilk sezonumun öğrenme yılım olduğunu ve bunu bir üniversite olarak düşünmem gerektiğini, gelecek sezonda futbolseverlerin çok iyi bir Ahmet İlhan Özek izleyeceğini söyledi. Ben de hocama inanıp, hırslı ve motive bir şekilde çalışmalarımı sürdürdüm. Ayrıca geçtiğimiz sezon tecrübe kazanmam için ligde 6, kupada da 2 maçta forma verdi. Bu sezon başı Avusturya’da yaptığımız kampta da çok iyi bir hazırlık dönemi geçirdim. Bütün hazırlık maçlarında ilk 11’de görev yaptım. Ancak sezon tam başlayacakken Hikmet Hoca kulüpten ayrıldı ve yerine Kemal Özdeş getirildi.
Sana ilk sezonunda bu kadar emek verip gelişimine katkıda bulunan Hikmet Karaman’ın gidişi seni nasıl etkiledi? Tam oynayacakken böyle bir olayın gerçekleşmesi seni karamsarlığa düşürdü mü?
Evet, gerçeği söylemek gerekirse düşürdü ilk başta. Sonuçta ben Bozüyükspor’dan, yani 2. Lig`den takıma dâhil olmuş bir oyuncuydum ve ilk sezonumda da sadece 6 maç oynamıştım. Dolayısıyla pek fazla tanınmıyordum. Yeni gelen hocanın da beni tanıyacağını pek düşünmüyordum o yüzden. Hikmet Hocanın gidişi benim için çok üzücü olmuştu. Ama aynı zamanda da kendime son derece güveniyordum. Takımın başına kim gelirse gelsin, daha önce formayı nasıl kaptıysam gene kaparım diyordum kendi kendime. Daha sonradan takımın başına getirilen Kemal Özdeş’in beni Bozüyükspor’dayken de takip ettiğini öğrendim. Gençlerle oldukça yakından ilgilenen bir hoca kendisi. Kemal Hoca takımın başına geldiğinden beri de düzenli olarak oynuyorum.
Gençlerle oldukça yakından ilgilenen ve kısa süre önce 19 yaş altı Millî Takımı`yla başarılar kazanan Kemal Özdeş’in gelmiş olması, Hikmet Hocanın gidişine rağmen senin için büyük şans oldu öyleyse…
Kesinlikle. Kemal Hoca genç oyuncularla çok ilgili ve onları sürekli daha iyiye götürmeye yönelik çalışmalar yapan bir isim. Ayrıca genç oyunculara oldukça fazla şans veriyor. Zaten dediğiniz gibi buraya 19 yaş altı Millî Takımı`nın başından önemli başarılar kazanarak geldi. O yüzden böyle bir dönemde teknik direktörüm olması, kariyerim açısından oldukça önemli bir avantaj sağladı.
Basketbol oynarken oyun kurucu olduğunu söylemiştin. Doğal olarak futbola ilk başladığında oyun kurucu ya da forvet arkası olarak oynadığını tahmin ediyordum. Ancak biraz önce başlangıçta forvet oynadığını söyledin. Şu sıralar oynadığın bölge olan sağ açığa geçene kadar hep forvette mi görev aldın?
Futbol hayatıma başladığımda sağ açık olarak oynuyordum. Üniversitede amatör olarak oynarken forvette görev yapmaya başlamıştım. Bozüyükspor’a gidene kadar da santrfor oynamıştım. O iki hazırlık turnuvasında attığım gollerden sonra İsmail Hoca da beni forvetten başka bir yerde düşünmüyordu. Ancak 5. haftada takımdan gönderilip yerine Mustafa Selim’in gelmesi üzerine tekrardan ilk mevkiim olan sağ açığa geri döndüm.
Peki asıl oynamak istediğin mevki neresi?
İki ayağımı da kullanabiliyorum. Bu durum benim için önemli bir avantaj. Sağ kanatta oynadığım zaman daha çok asist yaptığımı düşünüyorum. Solda oynadığım zamansa içeriye daha çok girip daha fazla gol atıyorum. Ama gol atmak kadar, asist yapmayı da sevdiğimi söyleyebilirim. O yüzden nerede şans verilirse o bölgede görev almaktan memnunum.
Herhangi bir idolün var mı?
Açıkçası hiç "Şu futbolcu gibi olmalıyım ya da olacağım" diye düşünmedim. Ama kişilik bakımından Hakan Şükür’ü örnek alıyorum. Futbolunu beğendiğim oyuncular ise Cristiano Ronaldo, Thierry Henry ve David Villa.
Karşısında oynamakta en çok zorlandığın bek ya kanat oyuncusu kim?
Gökçek Vederson. Çünkü karşı karşıya geldiğimiz maçta sürekli ileriye çıktı. Zaten devamlı bindirmeler yapan bir oyuncu. Ben de maç boyunca onu takip etmek durumunda olduğum ve sürekli geri gelmek zorunda kaldığım için oldukça ter döktüm.
Günümüz futbolu, sağ ve sol kanat oyuncularının artık hücumda olduğu kadar defansta da etkili olmasını gerektiriyor. Bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyorsun?
Bu tarz çalışmalara Hikmet Karaman zamanında başlamıştım. Sırf defansif yönlerim gelişsin diye sağ ve sol bekte oynatmıştı beni birçok hazırlık maçında ve antrenmanda. Kemal Hocayla da kuvvet kazandırıcı çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. Hem fiziğimi hem de defansif özelliklerimi geliştirmeye çalışıyorum.
İleride seni bek olarak görebilir miyiz?
Neden olmasın? Çalıştıktan sonra her insan kendini geliştirebilir. Ama bek oynamayı tercih etmem açıkçası. Hücumu, gol atmayı ve attırmayı daha çok sevdiğim için ileride oynamak tercihimdir her zaman. Ama defansif özelliklerimi de geliştirmem gerektiğini ve şu anki en büyük eksikliğimin bu olduğunu biliyorum. Ayrıca noksan yönlerimden konu açılmışken, oyun esnasında gol kaçırdığımda ya da kaptırdığım bir top sonrası çabuk demoralize olduğumu da söyleyebilirim. Bunun da tecrübeyle birlikte yavaş yavaş düzeleceğini düşünüyorum.
Biraz da Manisaspor’un durumundan bahsedelim. Bu sezon oldukça iyi gidiyorsunuz. Uzun bir süredir ligin orta sıra takımlarından olan Tarzanlar, bu sene aldığı sonuçlarla daha yukarılara oynayacağını gösteriyor. Bu çıkışı neye bağlıyorsun?
Manisaspor’da inanılmaz güzel bir arkadaşlık ortamı var. Büyüğüyle, küçüğüyle, yabancısıyla birlikte herkes iç içe. Mesela bir bakmışız kampta bütün takım bir odada toplanmış, muhabbet ediyoruz, şakalaşıyoruz. Bu durum sadece saha içi veya kampla da sınırlı kalmıyor. Boş zamanlarımızda da sürekli takım arkadaşlarımızla dışarıda bir yerlere gidiyoruz. Çıkışın asıl nedenini buna bağlıyorum. Ayrıca Kemal Hocanın da bir arkadaş gibi olduğunu belirtmek isterim. Bir derdiniz olduğu zaman kolaylıkla konuşabiliyorsunuz kendisiyle. Bilirsiniz bazı teknik adamlar öyle değildir. Kemal Hocanın takıma arkadaş gibi yaklaşması da bizi daha çok motive ediyor. Hedefimiz ise sezon sonunda ilk 8’e girip, play-off’lara kalmak. Ama ben daha da yukarıları olabilir diye düşünüyorum. Çünkü takım çok kaliteli ve kişilikli oyunculardan oluşuyor. Bu ortamdan dolayı Manisaspor’da olmaktan oldukça mutluyum.
Manisa’da olmaktan çok mutlu olduğunu söyledin. Egeli olmanın da bunda bir etkisi var değil mi? Annenin de Aydın’da yaşaması ve aradaki mesafenin kısa olması onunla görüşüp motivasyonunu üst düzeyde tutmanı sağlıyordur diye düşünüyorum…
Tabii ki. Evli olduğumu da belirtmek isterim bu arada. Yani yaşımın genç olduğuna bakmayın (gülüyor). 5 ay önce dünya evine girdim. Mutlu olmamın ve form grafiğimin yükselmesinin bununla da çok ilgisi var. Beni tanıyan herkes de "Evlilik sana yaradı" diyor zaten. Eşim sağ olsun annemle birlikte benim hayattaki en büyük destekçim. Özellikle işler kötü gittiği zaman hep beni motive eder. İşler yolundayken herkes yanınızdadır zaten. Önemli olan kötü gittiği zaman yanınızda birini bulabilmek. Bunun dışında Egeli olmamın da burada mutlu olmamda etkisi var. Ege insanı çok sıcakkanlı olur. Manisa’nın da bu açıdan doğup büyüdüğüm Aydın’dan pek bir farkı yok. Zaten annemin yanına gitmek istesem 1 saatte Aydın’dayım. Zamanında Manisaspor’u tercih etmemin nedenlerinden biri de bu aslında. Çünkü o dönemde beni isteyen birkaç Süper Lig kulübü daha vardı. Ancak Manisa hem evime daha yakın hem de Ege Bölgesi’nde olduğu için burada daha rahat ve huzurlu olabileceğimi düşündüm.
Artık Süper Lig’in tanınan oyucularından birisin. Her genç futbolcunun olduğu gibi senin de hayallerin vardır. Bu hayallerini bizimle paylaşır mısın?
İlk hedefim A Millî Takım formasını giymek. Millî formayla ilk kez A2 Takımı`nda tanıştım. Daha önce hiçbir Genç Millî Takım kategorisine çağrılmışlığım yoktu. Bu yüzden de şu an burada olmak apayrı bir önem taşıyor benim için. A Millî Takım hedefimi de gerçekleştirdikten sonra Avrupa’da oynamak istiyorum. Özellikle İspanya Ligi’nde mücadele etmek hayalim. Çünkü her zaman hücumun düşünüldüğü bir lig orası. Ondan önce de çoğu Türk futbolcunun hedefinde olduğu gibi benim amacım da Üç Büyüklerden birinde yer almak. Ancak Manisaspor’la 2 yıl daha sözleşmem bulunuyor. Ama bu kulüplerden bir teklif gelirse, Manisaspor da bunu olumlu karşılarsa, kulübümün menfaatlerini de göz önünde bulundurarak gidebilirim. Tabii ki beni Türk futboluna tanıtan Manisaspor’a hizmet etmeden ayrılmak niyetinde değilim.