'Popescu'yu geçmek istiyorum'
Türkiye Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından aylık olarak hazırlanan TamSaha dergisinin Şubat sayısına konuşan Sezer Özmen,'Popescu'yu geçmek istiyorum' dedi.
Stoperlerin topu oyuna sokma zaaflarından söz edip, "Bu algıyı yıkmak ve Avrupa'nın en iyisi olmak istiyorum" derken "1 numara" olarak gördüğü Popescu'yu da geride bırakacağını söyleyecek kadar iddialı ve inançlı biri olarak dikkat çekiyor.
''Hırsından dolayı Bülent Korkmaz'ı örnek alırdım. Ben de çok hırslı bir oyuncuyum. Bugünlerde ise Pique'yi çok beğeniyorum, çok akıllı bir oyuncu. Ülkemizde topun defanstan oyuna iyi sokulmadığı hep konuşuluyor. Bu düşünceyi yıkmak istiyorum.'' diyen Sezer Özmen, gelecekle ilgili düşlerini şu cümlelerle ifade etti;
''Çok çalıştığım için performansımın hızla arttığını düşünüyorum. Herkes bir çalışıyorsa ben üç çalışıyordum. Çünkü temelimin iyi olmasını istiyordum. Daha 15 yaşındayken bir sezonda 50-60 maç oynuyordum. Bugünlere gelmek benim için yeterli değil, hedefim çok daha büyük.
Hedefim, kendi mevkiimde Avrupa'nın en iyisi olmak. Geçmişte en iyisi bence Popescu'ydu. Popescu'nun topu oyuna sokuşu, aklıyla oyunu yönlendirmesi hâlâ konuşuluyor. En iyisi Popescu ise benim hedefim ondan çok daha iyi olmak.
Ailemin futbolculuk yaşamımda çok önemli yeri var. Bir futbolcunun beslenmesi ve özel yaşamı kolay değildir. Her zaman ailemden büyük destek gördüm. Beşiktaş'a transferimde çok önemli etkileri olan Haluk ve Muharrem Hocalarıma da çok teşekkür ediyorum.
Bu sene futbola bakışım çok değişti. Gerek savunmayı oynamada gerekse oyunun öteki yönünde, yani oyunu en geriden başlatmada kendimi geliştirmek için özel çalışmalar yapıyorum. Bu çalışmaların performansıma katkısı çok büyük oldu.''
''Geçtiğimiz Nisan ayında çok sevdiğim dedemin ölüm haberini alınca saçlarım dökülmeye başladı. Ben de saçlarımı kazıtmaya karar verdim. Daha sonra, özellikle Nijerya'da eskisine göre insanların daha fazla dikkatini çektiğimi fark ettim. Daha popüler olmuştum.'' diyen Sezer Özmen'in TamSaha Dergisi'ne verdiği röportajın ayrıntıları şöyle;
- Nijerya'da düzenlenen U17 Dünya Kupası'nda dikkat çeken Sezer Özmen'i bize biraz anlatır mısın?
07.07.1992 Bakırköy doğumluyum. İki kardeşiz. Aslen Kayseriliyiz. Babam grafiker, annem anaokulu öğretmeni, ağabeyim spor eğitmeni. Ben de hem futbol oynuyorum hem de eğitimime lise son sınıfta devam ediyorum.
- Eğitiminden bahsettin, liseden sonraki planların nedir?
Tabii ki hem futbol hem eğitim bir arada zor yürüyor ama öncelikli hedefim eğitimime devam etmek ve iyi bir seviyede bitirmek istiyorum.
- Futbola nerede, kaç yaşında başladın?
Futbola öncelikle sokak aralarında başladım. Daha sonra 8 yaşından itibaren farklı kulüplerde oynasam da ilk lisansım Bakırköyspor'da çıktı. Bakırköyspor'da İstanbul şampiyonası maçlarında iyi bir performans gösterdim ve Beşiktaş'a transferim gerçekleşti.
- Futbola başladığın dönemde örnek aldığın oyuncular kimlerdi?
Futbola başlarken örnek aldığım oyuncular vardı ama şimdi örnek aldığım oyuncular değil, beğendiğim oyuncular var. Futbola başlarken aynı mevkide oynadığımız için ve hırsından dolayı Bülent Korkmaz'ı örnek alırdım. Ben de çok hırslı bir oyuncuyum. Bugünlerde ise Pique'yi çok beğeniyorum, çok akıllı bir oyuncu. Ülkemizde topun defanstan oyuna iyi sokulmadığı hep konuşuluyor. Onu izleyerek kendimi bu konuda geliştiriyorum ve Türkiye'de bu düşünceyi yıkmak istiyorum.
- Kariyerin boyunca hep stoper mi oynadın?
Bakırköyspor'da önce forvet olarak başladım. Daha sonra hocam fiziğimin kuvvetli olmasından dolayı beni stoper oynatmaya başladı ve ondan sonra mevkiim hiç değişmedi.
- Beşiktaş'a transferin nasıl gerçekleşti?
Beşiktaş'a yaklaşık 4 sezon önce 13 yaşında transfer oldum. Bakırköyspor'da mücadele ederken tabii ki her genç gibi ben de 3 büyük kulüpten birinde oynamak istiyordum. Transfer teklifini ilk duyduğumda çok heyecanlanmış, çok mutlu olmuştum. Hâlâ bu heyecanı yaşıyorum.
- Bu transfer öncesi kendini nasıl gösterdin?
O dönemde Bakırköyspor'da yıldız takımda oynuyordum ve İstanbul finallerinde Beşiktaş altyapı antrenörlerinden Muharrem Önen ve Haluk Duranoğlu Hocalar beni izlemiş. İzledikleri iki maçtaki iyi performansımın yanı sıra maçların birinde bir gol ve bir asistle oynamıştım. Bu performansım ve fiziğim nedeniyle transferimin gerçekleştiğini düşünüyorum.
- Sonrasında Beşiktaş'taki yükselişin nasıl gerçekleşti?
Yıldız takımın ilk sezonunu Bakırköyspor'da, ikinci sezonunu Beşiktaş'ta oynamıştım. Öncelikle çok çalıştığım için performansımın hızla arttığını düşünüyorum. Herkes bir çalışıyorsa ben üç çalışıyordum. Çünkü temelimin iyi olmasını istiyordum. Daha 15 yaşındayken bir sezonda 50-60 maç oynuyordum. Bu nedenle hem tecrübe kazanıyordum hem de performansım artıyordu. Yıldız takımdan B genç takımına yükseldim. B genç takımdaki ilk sezonumun sonunda yaşım daha 15 olmasına rağmen PAF takımına alındım. Yeni adı A2 olan bu ligde 2.5 sezondur sürekli ilk on bir oynuyorum. Çok çalışıyordum, sürekli maç izliyordum. Kendi mevkiimde oynayan oyuncuları takip ederek kendimi geliştiriyordum. Tabii bugünlere gelmek benim için yeterli değil, hedefim çok daha büyük.
- Nedir hedefin?
Hedefim, kendi mevkiimde Avrupa'nın en iyisi olmak. Bunun için de sürekli çalışıyorum.
- En iyi dedin, şu an Türkiye'de en iyi stoper kim sence?
Şu an için birini söyleyemem ama geçmişte en iyisi bence Popescu'ydu. Popescu'nun topu oyuna sokuşu, aklıyla oyunu yönlendirmesi hâlâ konuşuluyor. Dediğim gibi, Türkiye'nin en iyisi Popescu ise benim hedefim ondan çok daha iyi olmak.
- Bugünlere gelmende sende emeği olan kişiler kimler?
Öncelikle ailem diyebilirim. Gerçekten futbolculuk yaşamımda çok önemli yerleri var. Bir futbolcunun beslenmesi ve özel yaşamı kolay değildir. Her zaman ailemden çok destek gördüm. Hayatımdaki en önemli dönüm noktasında, Beşiktaş'a transferimde çok önemli etkileri olan Haluk ve Muharrem Hocalarıma çok teşekkür ediyorum. Tabii ki bütün hocalarımın bende çok büyük emekleri var, hepsine teşekkür ediyorum.
- Beşiktaş A 2 Takımı'nda Sergen Yalçın'la çalıştın. U17 Milli Takımı'nda ise Abdullah Ercan'la çalışıyorsun. Bir dönemin yıldız oyuncularının antrenörlüğünü yapması sana neler katıyor?
Tabii ki kendileriyle çalışmak ve tecrübelerinden yararlanmak çok önemli. Her iki hocama da teşekkür borçluyum. Bana güvendiler ve forma verdiler. Beşiktaş'ta zaten direkt oynuyordum ama Sergen Yalçın'ın savunmadaki ilk tercihi olmak kendime güvenimi arttırdı ve bu da performansıma yansıdı. Bunun meyvelerini de kısa bir süre ara verdiğim Milli Takım'a tekrar dönerek almış oldum. Bu noktada da Abdullah Ercan'a yine bana güvenerek vermiş olduğu şans için teşekkür borçluyum. Onun bu tercihi ile Nijerya'da, Dünya Kupası'nda oynama şansını elde ettim.
- Senin de dediğin gibi Beşiktaş'ta defanstaki ilk tercih oldun ve ara verdiğin Milli Takım'a da tekrar seçildin. Bu süreç nasıl gelişti?
Kulübümdeki artan performansımla son anda, belki de son adam olarak Milli Takım'ın Dünya Kupası kadrosuna girdim. Antalya'daki iki hazırlık maçında çok kısa bir süre şans bulabildim. Sonrasında hocamla baş başa yaptığımız görüşmede ne kadar istekli ve iddialı olduğumu anlattım. Hocam da bana güvendiğini ve her an oynayacakmış gibi hazır olmam gerektiğini söyledi. Ben de bu moralle çıktığım antrenmanlarda bu seneki farklı Sezer'i hocalarıma da göstermiş olmalıyım ki, Dünya Kupası'ndaki üçüncü maçta hem de doksan dakika bana formayı verdiler. Bu gelişme, olumlu yaklaşımım ve antrenmanlardaki performansımın neticesi olabilir. Birleşik Arap Emirlikleri ile oynadığımız son 16 maçında, Oğulcan'ın talihsiz bir kırmızı kart görmesiyle 40. dakikada oyuna girdim. Bu maçtaki performansım da bana çeyrek final maçında ilk on biri getirdi. Bu yükselişimi özgüvenimin her geçen gün artmasına bağlıyorum.
- Sadece özgüven artışı mı?
Tabii ki hayır. Bu sene futbola bakışım çok değişti. Gerek savunmayı oynamada gerekse oyunun öteki yönünde, yani oyunu en geriden başlatmada kendimi geliştirmek için özel çalışmalar yapıyorum. Bu ekstra çalışmaların bu sezonki performansıma katkısı çok büyük oldu.
- Dünya Kupası'nda çeyrek final maçında ilk on birde oynadığını söylemiştin. Medya tribününde başta FIFA editörü olmak üzere gazetecilerin, ayrıca Eurosport yorumcusunun takımımızda beğendikleri birkaç oyuncudan biri de sendin. Bu maçtaki performansını nasıl değerlendirirsin?
Evet, ben de iyi oynadığımı düşünüyorum ama daha iyi olabilirdim.
- Peki, son dakikada yediğimiz gol?
Evet, ben de tam yediğimiz golden bahsedecektim. Golde bir pozisyon hatası vardı ve ne yazık ki bu hatayı ben yaptım. Türkiye'de çok sık yapılan bir pozisyon hatası bu. Üzücü olan, maç boyunca sadece bir kez yaptığım bir hatanın golle sonuçlanmasıydı. İleride topu tutamadığımızdan son bölümü sürekli baskı altında oynadık, savunmaya çok yük bindi, o pozisyonda çok yorulmuştum.
- 17 yaş altı da olsa bir Dünya Kupası'nda oynamak nasıl bir duyguydu?
Dünya Kupası'nda oynamak herkese nasip olmaz. Henüz 17 yaşımda bu heyecanı yaşadığım için çok mutluyum. Bu Dünya Kupası sayesinde, ileride A Milli Takım'la katılacağım Dünya Kupası'ndaki rakiplerimi tanıma fırsatım oldu. Tabii ki rakiplerim de Sezer Özmen'i tanımış oldu.
- Nijerya ve Nijerya halkı hakkında neler söylemek istersin? Nasıl bir etki bıraktılar sende?
Nijerya halkının fazla olanakları olmamasına rağmen aşırı futbol sevgilerini gördüm. Maçlarda erkenden tribünleri dolduruyorlardı. Çok sıcak ve neşeli insanlar, bize çok iyi davrandılar.
- Milli Takım'a ilk çağrıldığın dönemde neler hissettiğinden bahseder misin?
İspanya'da U15 Milli Takımımızın kampı olacaktı. Kulübümden Haluk Hoca aradı ve Milli Takım'a çağrıldığımı söylemişti. Çok heyecanlanmış ve çok mutlu olmuştum.
- Kariyerinde unutamadığın maç veya gol var mı?
Bu sezon B Gençler Türkiye Şampiyonası çeyrek final maçında Gençlerbirliği'ne attığım gol hem takımım hem de benim için gerçekten önemli bir goldü. Bu golü herkesin yorulduğu bir anda, 90. dakikada 2-1 yenik durumdayken atmıştım. Ayrıca bir defans oyuncusundan beklenmeyen bir goldü. Cepheden gelen topu göğsümle yumuşatıp arkadaşımla verkaç yaptıktan sonra güzel bir plaseyle golü atmıştım. Bu golle maç berabere bitti. Penaltılarla da turu geçerek yarı finale yükselmiştik. Bir de bu sezon A2 maçında Bursaspor'a attığım gol benim için önemlidir.
- Bu yoğun tempoda pek bulamasan da boş vakitlerini nasıl değerlendiriyorsun?
Dediğiniz gibi, futbolun bu yoğun temposunda pek boş vaktimiz olmuyor. Az da olsa bulduğumuz boş vakitlerde ailem ve arkadaşlarımla dışarıda vakit geçirmeyi seviyorum. Bir de tiyatroya gitmekten çok hoşlanıyorum.
- En son hangi oyuna gittin?
Bakırköy'de Altan Erbulak sahnesinde Emre Kınay'ın oyunuydu, "Ah Mary Vah Mary." Aile içerisindeki neşeli bir hayatı anlatıyordu.
- Saçınla ilgili yaşadığın rahatsızlığı anlatmak ister misin?
Tabii ki… Geçen Nisan ayında üzücü bir olay yaşadım. Yurt dışı kampından döndüğüm gün, babaannemdeydim. Dedemin yattığı hastanenin başhekimi aradı ve dedemin vefat ettiğini söyledi. Telefonu ben açmıştım, o an çok etkilendim, çok üzüldüm. Dedemle arkadaş gibiydik, çok severdim onu. Sonrasında saçlarımda dökülme başladı. Ben de saçlarımı kazıtmaya karar verdim. Çünkü saçlarımın dökülmesi sinirlerimi bozuyordu. Daha sonra, özellikle Nijerya'da eskisine göre insanların daha fazla dikkatini çektiğimi fark ettim. Daha popüler olmuştum. Bu da beni mutlu etmeye başlamıştı. Tabii ki keşke dedem vefat etmeseydi, bunlar hiç yaşanmasaydı. Ama her sıkıntıdan olumlu bir taraf çıkartıp, moral kazanarak yaşamımızı sürdürmemiz gerekiyor bence. Buradan çok öpüyorum dedemi, Allah rahmet eylesin.
''Hırsından dolayı Bülent Korkmaz'ı örnek alırdım. Ben de çok hırslı bir oyuncuyum. Bugünlerde ise Pique'yi çok beğeniyorum, çok akıllı bir oyuncu. Ülkemizde topun defanstan oyuna iyi sokulmadığı hep konuşuluyor. Bu düşünceyi yıkmak istiyorum.'' diyen Sezer Özmen, gelecekle ilgili düşlerini şu cümlelerle ifade etti;
''Çok çalıştığım için performansımın hızla arttığını düşünüyorum. Herkes bir çalışıyorsa ben üç çalışıyordum. Çünkü temelimin iyi olmasını istiyordum. Daha 15 yaşındayken bir sezonda 50-60 maç oynuyordum. Bugünlere gelmek benim için yeterli değil, hedefim çok daha büyük.
Hedefim, kendi mevkiimde Avrupa'nın en iyisi olmak. Geçmişte en iyisi bence Popescu'ydu. Popescu'nun topu oyuna sokuşu, aklıyla oyunu yönlendirmesi hâlâ konuşuluyor. En iyisi Popescu ise benim hedefim ondan çok daha iyi olmak.
Ailemin futbolculuk yaşamımda çok önemli yeri var. Bir futbolcunun beslenmesi ve özel yaşamı kolay değildir. Her zaman ailemden büyük destek gördüm. Beşiktaş'a transferimde çok önemli etkileri olan Haluk ve Muharrem Hocalarıma da çok teşekkür ediyorum.
Bu sene futbola bakışım çok değişti. Gerek savunmayı oynamada gerekse oyunun öteki yönünde, yani oyunu en geriden başlatmada kendimi geliştirmek için özel çalışmalar yapıyorum. Bu çalışmaların performansıma katkısı çok büyük oldu.''
''Geçtiğimiz Nisan ayında çok sevdiğim dedemin ölüm haberini alınca saçlarım dökülmeye başladı. Ben de saçlarımı kazıtmaya karar verdim. Daha sonra, özellikle Nijerya'da eskisine göre insanların daha fazla dikkatini çektiğimi fark ettim. Daha popüler olmuştum.'' diyen Sezer Özmen'in TamSaha Dergisi'ne verdiği röportajın ayrıntıları şöyle;
- Nijerya'da düzenlenen U17 Dünya Kupası'nda dikkat çeken Sezer Özmen'i bize biraz anlatır mısın?
07.07.1992 Bakırköy doğumluyum. İki kardeşiz. Aslen Kayseriliyiz. Babam grafiker, annem anaokulu öğretmeni, ağabeyim spor eğitmeni. Ben de hem futbol oynuyorum hem de eğitimime lise son sınıfta devam ediyorum.
- Eğitiminden bahsettin, liseden sonraki planların nedir?
Tabii ki hem futbol hem eğitim bir arada zor yürüyor ama öncelikli hedefim eğitimime devam etmek ve iyi bir seviyede bitirmek istiyorum.
- Futbola nerede, kaç yaşında başladın?
Futbola öncelikle sokak aralarında başladım. Daha sonra 8 yaşından itibaren farklı kulüplerde oynasam da ilk lisansım Bakırköyspor'da çıktı. Bakırköyspor'da İstanbul şampiyonası maçlarında iyi bir performans gösterdim ve Beşiktaş'a transferim gerçekleşti.
- Futbola başladığın dönemde örnek aldığın oyuncular kimlerdi?
Futbola başlarken örnek aldığım oyuncular vardı ama şimdi örnek aldığım oyuncular değil, beğendiğim oyuncular var. Futbola başlarken aynı mevkide oynadığımız için ve hırsından dolayı Bülent Korkmaz'ı örnek alırdım. Ben de çok hırslı bir oyuncuyum. Bugünlerde ise Pique'yi çok beğeniyorum, çok akıllı bir oyuncu. Ülkemizde topun defanstan oyuna iyi sokulmadığı hep konuşuluyor. Onu izleyerek kendimi bu konuda geliştiriyorum ve Türkiye'de bu düşünceyi yıkmak istiyorum.
- Kariyerin boyunca hep stoper mi oynadın?
Bakırköyspor'da önce forvet olarak başladım. Daha sonra hocam fiziğimin kuvvetli olmasından dolayı beni stoper oynatmaya başladı ve ondan sonra mevkiim hiç değişmedi.
- Beşiktaş'a transferin nasıl gerçekleşti?
Beşiktaş'a yaklaşık 4 sezon önce 13 yaşında transfer oldum. Bakırköyspor'da mücadele ederken tabii ki her genç gibi ben de 3 büyük kulüpten birinde oynamak istiyordum. Transfer teklifini ilk duyduğumda çok heyecanlanmış, çok mutlu olmuştum. Hâlâ bu heyecanı yaşıyorum.
- Bu transfer öncesi kendini nasıl gösterdin?
O dönemde Bakırköyspor'da yıldız takımda oynuyordum ve İstanbul finallerinde Beşiktaş altyapı antrenörlerinden Muharrem Önen ve Haluk Duranoğlu Hocalar beni izlemiş. İzledikleri iki maçtaki iyi performansımın yanı sıra maçların birinde bir gol ve bir asistle oynamıştım. Bu performansım ve fiziğim nedeniyle transferimin gerçekleştiğini düşünüyorum.
- Sonrasında Beşiktaş'taki yükselişin nasıl gerçekleşti?
Yıldız takımın ilk sezonunu Bakırköyspor'da, ikinci sezonunu Beşiktaş'ta oynamıştım. Öncelikle çok çalıştığım için performansımın hızla arttığını düşünüyorum. Herkes bir çalışıyorsa ben üç çalışıyordum. Çünkü temelimin iyi olmasını istiyordum. Daha 15 yaşındayken bir sezonda 50-60 maç oynuyordum. Bu nedenle hem tecrübe kazanıyordum hem de performansım artıyordu. Yıldız takımdan B genç takımına yükseldim. B genç takımdaki ilk sezonumun sonunda yaşım daha 15 olmasına rağmen PAF takımına alındım. Yeni adı A2 olan bu ligde 2.5 sezondur sürekli ilk on bir oynuyorum. Çok çalışıyordum, sürekli maç izliyordum. Kendi mevkiimde oynayan oyuncuları takip ederek kendimi geliştiriyordum. Tabii bugünlere gelmek benim için yeterli değil, hedefim çok daha büyük.
- Nedir hedefin?
Hedefim, kendi mevkiimde Avrupa'nın en iyisi olmak. Bunun için de sürekli çalışıyorum.
- En iyi dedin, şu an Türkiye'de en iyi stoper kim sence?
Şu an için birini söyleyemem ama geçmişte en iyisi bence Popescu'ydu. Popescu'nun topu oyuna sokuşu, aklıyla oyunu yönlendirmesi hâlâ konuşuluyor. Dediğim gibi, Türkiye'nin en iyisi Popescu ise benim hedefim ondan çok daha iyi olmak.
- Bugünlere gelmende sende emeği olan kişiler kimler?
Öncelikle ailem diyebilirim. Gerçekten futbolculuk yaşamımda çok önemli yerleri var. Bir futbolcunun beslenmesi ve özel yaşamı kolay değildir. Her zaman ailemden çok destek gördüm. Hayatımdaki en önemli dönüm noktasında, Beşiktaş'a transferimde çok önemli etkileri olan Haluk ve Muharrem Hocalarıma çok teşekkür ediyorum. Tabii ki bütün hocalarımın bende çok büyük emekleri var, hepsine teşekkür ediyorum.
- Beşiktaş A 2 Takımı'nda Sergen Yalçın'la çalıştın. U17 Milli Takımı'nda ise Abdullah Ercan'la çalışıyorsun. Bir dönemin yıldız oyuncularının antrenörlüğünü yapması sana neler katıyor?
Tabii ki kendileriyle çalışmak ve tecrübelerinden yararlanmak çok önemli. Her iki hocama da teşekkür borçluyum. Bana güvendiler ve forma verdiler. Beşiktaş'ta zaten direkt oynuyordum ama Sergen Yalçın'ın savunmadaki ilk tercihi olmak kendime güvenimi arttırdı ve bu da performansıma yansıdı. Bunun meyvelerini de kısa bir süre ara verdiğim Milli Takım'a tekrar dönerek almış oldum. Bu noktada da Abdullah Ercan'a yine bana güvenerek vermiş olduğu şans için teşekkür borçluyum. Onun bu tercihi ile Nijerya'da, Dünya Kupası'nda oynama şansını elde ettim.
- Senin de dediğin gibi Beşiktaş'ta defanstaki ilk tercih oldun ve ara verdiğin Milli Takım'a da tekrar seçildin. Bu süreç nasıl gelişti?
Kulübümdeki artan performansımla son anda, belki de son adam olarak Milli Takım'ın Dünya Kupası kadrosuna girdim. Antalya'daki iki hazırlık maçında çok kısa bir süre şans bulabildim. Sonrasında hocamla baş başa yaptığımız görüşmede ne kadar istekli ve iddialı olduğumu anlattım. Hocam da bana güvendiğini ve her an oynayacakmış gibi hazır olmam gerektiğini söyledi. Ben de bu moralle çıktığım antrenmanlarda bu seneki farklı Sezer'i hocalarıma da göstermiş olmalıyım ki, Dünya Kupası'ndaki üçüncü maçta hem de doksan dakika bana formayı verdiler. Bu gelişme, olumlu yaklaşımım ve antrenmanlardaki performansımın neticesi olabilir. Birleşik Arap Emirlikleri ile oynadığımız son 16 maçında, Oğulcan'ın talihsiz bir kırmızı kart görmesiyle 40. dakikada oyuna girdim. Bu maçtaki performansım da bana çeyrek final maçında ilk on biri getirdi. Bu yükselişimi özgüvenimin her geçen gün artmasına bağlıyorum.
- Sadece özgüven artışı mı?
Tabii ki hayır. Bu sene futbola bakışım çok değişti. Gerek savunmayı oynamada gerekse oyunun öteki yönünde, yani oyunu en geriden başlatmada kendimi geliştirmek için özel çalışmalar yapıyorum. Bu ekstra çalışmaların bu sezonki performansıma katkısı çok büyük oldu.
- Dünya Kupası'nda çeyrek final maçında ilk on birde oynadığını söylemiştin. Medya tribününde başta FIFA editörü olmak üzere gazetecilerin, ayrıca Eurosport yorumcusunun takımımızda beğendikleri birkaç oyuncudan biri de sendin. Bu maçtaki performansını nasıl değerlendirirsin?
Evet, ben de iyi oynadığımı düşünüyorum ama daha iyi olabilirdim.
- Peki, son dakikada yediğimiz gol?
Evet, ben de tam yediğimiz golden bahsedecektim. Golde bir pozisyon hatası vardı ve ne yazık ki bu hatayı ben yaptım. Türkiye'de çok sık yapılan bir pozisyon hatası bu. Üzücü olan, maç boyunca sadece bir kez yaptığım bir hatanın golle sonuçlanmasıydı. İleride topu tutamadığımızdan son bölümü sürekli baskı altında oynadık, savunmaya çok yük bindi, o pozisyonda çok yorulmuştum.
- 17 yaş altı da olsa bir Dünya Kupası'nda oynamak nasıl bir duyguydu?
Dünya Kupası'nda oynamak herkese nasip olmaz. Henüz 17 yaşımda bu heyecanı yaşadığım için çok mutluyum. Bu Dünya Kupası sayesinde, ileride A Milli Takım'la katılacağım Dünya Kupası'ndaki rakiplerimi tanıma fırsatım oldu. Tabii ki rakiplerim de Sezer Özmen'i tanımış oldu.
- Nijerya ve Nijerya halkı hakkında neler söylemek istersin? Nasıl bir etki bıraktılar sende?
Nijerya halkının fazla olanakları olmamasına rağmen aşırı futbol sevgilerini gördüm. Maçlarda erkenden tribünleri dolduruyorlardı. Çok sıcak ve neşeli insanlar, bize çok iyi davrandılar.
- Milli Takım'a ilk çağrıldığın dönemde neler hissettiğinden bahseder misin?
İspanya'da U15 Milli Takımımızın kampı olacaktı. Kulübümden Haluk Hoca aradı ve Milli Takım'a çağrıldığımı söylemişti. Çok heyecanlanmış ve çok mutlu olmuştum.
- Kariyerinde unutamadığın maç veya gol var mı?
Bu sezon B Gençler Türkiye Şampiyonası çeyrek final maçında Gençlerbirliği'ne attığım gol hem takımım hem de benim için gerçekten önemli bir goldü. Bu golü herkesin yorulduğu bir anda, 90. dakikada 2-1 yenik durumdayken atmıştım. Ayrıca bir defans oyuncusundan beklenmeyen bir goldü. Cepheden gelen topu göğsümle yumuşatıp arkadaşımla verkaç yaptıktan sonra güzel bir plaseyle golü atmıştım. Bu golle maç berabere bitti. Penaltılarla da turu geçerek yarı finale yükselmiştik. Bir de bu sezon A2 maçında Bursaspor'a attığım gol benim için önemlidir.
- Bu yoğun tempoda pek bulamasan da boş vakitlerini nasıl değerlendiriyorsun?
Dediğiniz gibi, futbolun bu yoğun temposunda pek boş vaktimiz olmuyor. Az da olsa bulduğumuz boş vakitlerde ailem ve arkadaşlarımla dışarıda vakit geçirmeyi seviyorum. Bir de tiyatroya gitmekten çok hoşlanıyorum.
- En son hangi oyuna gittin?
Bakırköy'de Altan Erbulak sahnesinde Emre Kınay'ın oyunuydu, "Ah Mary Vah Mary." Aile içerisindeki neşeli bir hayatı anlatıyordu.
- Saçınla ilgili yaşadığın rahatsızlığı anlatmak ister misin?
Tabii ki… Geçen Nisan ayında üzücü bir olay yaşadım. Yurt dışı kampından döndüğüm gün, babaannemdeydim. Dedemin yattığı hastanenin başhekimi aradı ve dedemin vefat ettiğini söyledi. Telefonu ben açmıştım, o an çok etkilendim, çok üzüldüm. Dedemle arkadaş gibiydik, çok severdim onu. Sonrasında saçlarımda dökülme başladı. Ben de saçlarımı kazıtmaya karar verdim. Çünkü saçlarımın dökülmesi sinirlerimi bozuyordu. Daha sonra, özellikle Nijerya'da eskisine göre insanların daha fazla dikkatini çektiğimi fark ettim. Daha popüler olmuştum. Bu da beni mutlu etmeye başlamıştı. Tabii ki keşke dedem vefat etmeseydi, bunlar hiç yaşanmasaydı. Ama her sıkıntıdan olumlu bir taraf çıkartıp, moral kazanarak yaşamımızı sürdürmemiz gerekiyor bence. Buradan çok öpüyorum dedemi, Allah rahmet eylesin.