'Galatasaray'da yeniden doğdum'

Türkiye Futbol Federasyonu basın departmanı tarafından aylık olarak hazırlanan TamSaha dergisinin Şubat sayısına konuşan Harry Kewell, 'Galatasaray'da yeniden doğdum' dedi.

İlginç olaylar yaşadığını ve ülkesinde de çok sevildiğini belirten Kewell, için düzenli olarak Avustralya Futbol Federasyonu'ndan Türkiye'ye gelen bir hanımefendi var. Görevi getirdiği formalara imzasını almak. Avustralya'da her yıl verilen "yılın en iyi genç futbolcusu" ödülü onun adına düzenleniyor. Ülkesinin en popüler sporcularından biri, hatta golf oyuncusu Greg Norman ve NBA yıldızı Andrew Bogut'tan sonra geçen yıl ülkesinde en fazla kazanan sporcular listesinin üçüncü basamağındaydı. İşin kötüsü, Türkiye'de belki son ayları. 90'ların sonunda Leeds'le tanıdığımız, 2005 Şampiyonlar Ligi finalinin hüzünlü adamı, futbolun güler yüzlü ve sempatik isimlerinden, nam-ı diğer "Harry Potter" TamSaha Dergisi'ne önemli açıklamalar yaptı.

''Avustralya'da Spor Enstitüsü'ne gidemedim. Aslında gitmek için başvurdum ancak benim kabul edilecek kadar iyi olmadığımı söylediler. Aslında çok iyi bir sistem. Birçok arkadaşım, hatta şu anda milli takımda oynadığım birçok arkadaşım oradan yetişme.'' diyen Kewell, futbol geçmişiyle ilgili ilginç ayrıntıları şöyle sıraladı;

''15 yaşına geldiğimde, Big Brother Movement sayesinde İngiltere'ye gitme fırsatım oldu. O yıl da 6 çocuğa futbolda burs vereceklerdi. Ben de şanslılar arasında yer aldım. Leeds'e gidip 1 ay kalma şansı yakaladım ve sonrasında orada kaldım.

David O'Leary'den hiçbir şey öğrenmedim. Leeds'de bizim ve benim için çok şeyler yapan George Graham'dı. Liverpool'da da Benitez gibi çok değerli bir teknik adamla çalışma fırsatım oldu. Hep yanımda yer aldı. Bana ne olursa olsun güvendi.

Şimdi teknik direktörlüğüne hayran olduğum bir adamla çalışıyorum. Futbolcuyken de idollerimden biri olan bir teknik adamla. Futbol oynamaktan Rijkaard ve Galatasaray sayesinde tekrar keyif alıyorum.

Her futbolcunun eğer fırsatı olursa deneyimleri arasında bulunması gereken olaylardan biri Anfield'da Kop önünde futbol oynamak. Fakat Türkiye'de yaşadıkça onlar hakkında daha fazla şey görüp öğrendikçe çok daha özel taraftarlar olduğunu söyleyebilirim.

Türkiye'de futbol biraz daha kişisel algılanıyor. İnsanlar sadece iş olarak düşünmüyorlar burada futbolu. Kazanmayı gurur ve onur meselesi haline getirebiliyorlar. Kazanmak için her şeyin doğru olduğundan emin olmaya çalışan bir yapı var.

Leeds'de genç bir oyuncuyken tecrübeli futbolcular bizimle gelip konuşur, yardım ederlerdi. Şimdi ben de takımda yardıma ve cesaretlendirmeye ihtiyaç duyan genç futbolcuları gördüğümde onlara ulaşmaya çalışıyorum.

Sahada ve antrenmanda gevşememeniz lâzım. Öncelikle çok çalışmanız, disiplinle oynamanız gerekir. Sonra gol attığınızda ölçülü biçimde, kimseyi kırmadan gol sevincinizi yaşayabilir ya da ortamdaki gerginliği alacak esprinizi yapabilirsiniz.

Sakatlıklar uzadığında futbolcunun ya şevki kırılır uzaklaşır ya da her şeyi bir yana bırakarak dönmek için her yolu dener. Ben de kişisel çalıştırıcı tutmanın doğru olacağına karar verdim. Tabii ki çok ucuz olmadı, bunun için kendimi adamam gerekti.

En yüksek seviyede oynayacak Türk oyuncular var. Ancak kendilerini İngiltere, İspanya ve İtalya gibi liglerde denemeleri gerekiyor. Mesela Emre Belözoğlu'nu çok beğeniyorum. Hem Serie A'da hem de Premier Lig'de oynayabilecek yetenek ve güçte olduğunu gösterdi.

Baklavaya bayılıyorum. Gördüğüm anda uzak duramıyorum. Yemekler o kadar lezzetli ki, kilo almamak için dikkatli olmak gerekiyor. İstanbul fantastik bir şehir. Tek kötü şey çılgın şoförler ve trafik. Ama her şeye sahip olamazsınız değil mi?''

''18-19 yaşları zorlu dönemlerdir. Gece kulüplerini keşfedersin. Kızları ve içkiyi keşfedersin. Eğlenceyi keşfedersin. Ama bunlar uzak durman gereken unsurlardır. Bunlar fedakârlık etmen gereken konulardır. Zinciri kırmanız gereken dönemdir bu dönem.'' diyen Kewell'ın TamSaha Dergisi'ne verdiği röportajın ayrıntıları ise şöyle;

- Avustralya'da ülkemizden farklı olarak "spor lisesi" sistemi var. Sen de bir spor lisesinden mezunsun. (Westfields Sports High School) Bu nasıl işleyen bir sistem?

İlk başta normal bir liseye gittim. Sonradan spor lisesine kabul edildim. Burada sadece derslere değil, sportif gelişiminize de odaklanabiliyorsunuz. Örnek vermek gerekirse, ben okula sabah 7.30'da gidiyordum. 9'a kadar antrenman yapıyordum. Sonra derse giriyorduk. Birkaç ders sonra öğleden sonraları yine antrenman oluyordu. Sonra dersler bittiğinde tekrar antrenman yapardık. Bazı günler ders aralarında, bazı günler ders sonlarında oluyordu. Bu biraz "futbol-okul-futbol-okul" düzeninde giden bir çark. Sağlıklı bir eğitim alırken, spor çalışmalarını da eşgüdümlü yürütebiliyorsun. Çok iyi işleyen bir düzen ve bu sayede Avustralya'da her branşta çok başarılı sporcular yetişiyor.