Atletizmde Şampiyon Olan Otistik İkizlerin Büyük Başarısı

Atletizm Türkiye Şampiyonası’nda altın madalya kazanan otizmli ikiz Atakan ve Ataberk Aytekin kardeşler, milli takım forması giymenin hayali ile çalışmalarını azimle sürdürüyor.

Gülay ve Kurtuluş Aytekin çiftinin ikiz çocukları Atakan ve Ataberk’e 1.5 yaşındayken otizm teşhisi konuldu. Aldıkları bu haberle yıkılan aile, azim ve kararlılıklarıyla birçok insana örnek olacak mücadele sergiledi. 20 yaşındaki Atakan ve Ataberk, spora başladıktan sonra büyük gelişme kaydetti.

Atakan 3 bin ve 5 bin metrede, Ataberk ise bin 500 metrede Atletizm Özel Sporcular Türkiye Şampiyonası’nda 1’incilik elde etti. Bununla da yetinmeyen otistik ikizler, uzun atlama branşında da altın madalya kazanmayı başardı.

Atakan ve Ataberk’e 1,5 yaşındayken otizm teşhisi konulduğunu söyleyen anne Gülay Aytekin, “Komutlara uymuyorlardı. İsimleri ile seslendiğimiz zaman bakmıyorlardı. Göz temasları hiç yoktu. Kelime bile söylemiyorlardı. Hiperaktif çok fazlaydı. Psikiyatriste götürdük ve o an gerçeklerle yüz yüze geldik. Bu durumu bayağı bir süre kabullenemedim. Eşim bana göre kabullenme sürecini daha önce atlattı” dedi.

Yaşadıkları zor süreci anlatan anne Aytekin, şunları kaydetti:

“Psikiyatristimiz bize eğitimin şart olduğunu aktardı. Zor süreçten geçmeye başladık. Evde tutmak mümkün değildi. Hiperaktiflik en üst seviyedeydi. Her türlü zorluklar ile karşılaştım. Bakamamaya da başladım. Eşim çalıştığı için yardım alamıyordum. Eşimi ağlayarak arıyordum. Evin içerisinde eşya, televizyon kalmadı. Hepsini kırıyorlardı. Evi güvenli hale getirmek için eşyaları sabitleme, televizyonları yüksek yerlere asmaya başladık. Önlemlerimize rağmen kazalar da atlattılar.”

“Atletizmde başarılı olmaları hayatımızda bize büyük mutluluk verdi”

İlk zamanlar çevresinde bulunan insanların tepkilerinin fazla olduğunu ifade eden Aytekin, spor ile hayatlarının değiştiğini söyledi,.Anne Aytekin, “Onu kaldıramıyorsunuz. Bakışlar, neden bu böyle, neden hiç durmuyorlar, çok karıştırıyorlar. Bir misafirliğe gittiğimiz zaman o tepkiyi alıyorduk. Çok zor süreçler yaşadık. 2013 yılında Ankara Otizm Kulübüne geldik. Hocalarımız sayesinde bu seviyelere geldik. Atletizmde başarılı olmaları hayatımızda bize büyük mutluluk verdi” dedi.



Otizm ile ilgili el kitabı verilince o kadar kötü hissettirdi ki

İkizlerin farklı davranışları üzerine eğitim merkezine götürdüklerini belirten baba Kurtuluş Aytekin ise, “Normal çocuklardan farklı hareketler oluşmaya başladı ve biz yetişememeye başladık. İlk önce Özel Eğitim Merkezine götürdük. Komut almadıklarını, otizm olabileceklerini söyleyerek bizi psikiyatriste gönderdiler. Psikiyatrist bize durumu anlattı ve bize otizm ile ilgili el kitabı verdi. Bu o kadar kötü hissettirdi ki. Sanki bir kullanma kılavuzu veriyorlar ve bundan sonra çocuklarınızı bu şekilde kullanacaksınız, bu şekilde hareket edeceksiniz” diye konuştu.



“20’li yaşlara geldiklerinde ne olacak dedik”

Yaşadığı tramvayı eşine göre biraz daha erken atlattığını söyleyen baba Aytekin, otizm ile ilgili araştırmaya başladığını ifade etti.

Aytekin, “Nelere ihtiyaçları olduğunu çok kısa zamanda belirledik. Gerekli hazırlıklarımızı buna göre yaptık. 2 yaşlarında eğitimlerine başlamış olduk. Bu dönem bizim için bir dönüm noktası oldu. Eğitime başladıktan sonra bir şeylerin artık gelişebileceğini, en azından çocuklarımızın kendi içerimizde değerlendirebileceğimizi öğrendik. Okula gittiğimizde ilk önce bizi eğittiler. Biz şunu söylüyorduk, ‘20’li yaşlara geldiklerinde ne olacak.’ Oradan aldığımı cevap ise, ‘Siz bugün ne kadar eğitim verirseniz, ne kadar ilgilenirseniz 20’li yaşlarda o kadar iyi durumda olacak’ diyorlardı. Böylelikle 20 yaşlarını gördük” dedi.



Ev içerisinde 3,5 kilometre yol katediyorlar

İkiz olmalarının dezavantajları olduğunu belirten Aytekin, şunları kaydetti:

“İkiz olmasının en büyük dezavantajı birbirlerini tetikliyor olmaları. Sürekli pazarlık halindeyiz. İleri dönük sürekli planları var. Biri durduğu an diğeri devreye giriyor. Diğeri onu tekrar tetikliyor. İnanılmaz zorlayıcı bir hale geliyor. Soru sormaktan da sıkılmıyorlar. Evin içerisinde sürekli yürürler. Gün içerisinde hiç çıkmadan evin içeresinde 3.5 kilometre yol yürümüş oluyor. Sabah uyandık evin düzeni değişmiş, koltuklar bir tarafta, dolapları bir tarafta bulabiliyoruz. Farklı önlemler almaya karar verdik ve evdeki eşyaların çoğunu duvara sabitledik. Kırılma riski olan her şeyi kaldırdık.”

Eğitim şartlarını karşılayabilmenin ve oluşturabilmenin zor olduğunu anlatan Aytekin, “Devletin desteklediği belli bir bölüm var. Fakat bu bölüm yeterli olmuyor. Üzerine bir şey koymaya çalıştığınız zaman çok farklı materyaller gerekiyor. Farklı eğitim şartları gerekiyor. Bunları sağlayabilmek için de bütçe yeterli olmuyor” dedi.



“Herkese aynı şekilde davranıyorlar ve bizi en çok bu korkutuyor”

Atakan ve Ataber’i herkesin sevdiğini ifade eden baba Aytekin, “Herkesi bizim onları sevdiğimiz kadar sevdiklerini sanıyorlar. Herkese aynı şekilde davranıyorlar. Bizi en çok bu korkutuyor. Karşı tarafta her zaman bunu kabullenmiyor. 3-4 yaşında bir çocuğun size doğru koşup sarılıp öpmesine belki tepki gösterilmez ama bunlar da aynı sevgi ile koşuyorlar. Zaman zaman farklı tepkiler alabiliyoruz. Bu da bizim canımızı çok yakıyor” şeklinde konuştu.

İkizleri ayıran özelliklerin olduğunu ifade eden Aytekin, şunları kaydetti:

“Birisi teknoloji konusunda iyidir. Ataberk bilgisayar ile ilgi birçok şeyi yapabiliyor. Atakan ise biraz daha sosyaldir ve biraz daha fazla sever insanları. Yanımızdan ayrılmaz, sarılıp öper. Ataberk aslında Atakan’ın her zaman öğretmenidir. Bir şey öğretecekseniz önce Ataberk’e öğretmeniz yeterli oluyor. Çünkü Atakan’a öğretemediğimiz birçok şeyi aslında Ataberk öğretti. Hep öncü Ataberk oldu.”

“Spor ile hayatımız değişti”

Eğitimi ikiye ayırdıklarını ifade eden Aytekin, sözlerine şöyle devam etti:

“İlk etabında özel eğitim verdik ve belli bir seviyeye kadar getirdik. Spor hayatımıza girmeden önce çocuklarımız ile sokağa çıktığımız zaman sağa sola koşmalar, farklı farklı şeyler yaptıkları oluyordu. Spor hayatımıza girdikten sonra bir anda dünya değişti. Çocuklarla sokakta yürüyemezken, tatile gittiğimizde bisikletlerle gezmeye başladık. Yaşam konforunuz değiştikçe farklı eğitimlere de yönlenebiliyorsunuz. Bu kadar büyük bir şey yapabileceklerini hiç düşünmüyorduk. İlerde daha farklı bir şey olur mu, milli takıma girebilirler mi diye düşünmeye başladık. Atletizmde yaşattıkları mutluluk bizi hayata geri döndürdü. Atakan uzun koşuda daha dayanıklıdır. 5 bin metre koşusunda Türkiye şampiyonu oldu. Ataberk de çok daha hızlı ve seri hareket edebilen ve yarışta taktikleri olan biri.”

Başkent Otizm Spor Kulübü antrenörü Yılmaz Bayav, Atakan ve Ataberk’in gelişimi ve şampiyonaya hazırlanma sürecini anlattı. Bayav, “2013 yılında bize geldiklerinde çok hareketli ve dediklerimizi yapmıyorlardı. Yoğun bir programa girdik. Onların spor yapmaları için bizi dinlemeleri ve uyum sürecinden geçtik. Atletizm dallarından hangisinin uygun olabileceğini düşündük. Fizik yapıları koşmaya uygun olduğu için buna hazırladık. Yarışma bilinci oluşturma sürecimiz başladı.

Ataberk ve Atakan verdiğimiz çalışmalar ve taktikler ile beraber atletizmde madalya kazanacak konuma geldiler. Atletizm ve uzun atlamada madalyalar kazandılar. Bir şeyleri başardık ve çocuklara karşı olan ön yargıları kırdık. Temel amacımız da onlara güvendiğimizde ve onlar da bunu hissettiklerinde bütün becerilerini ortaya koyuyorlar” dedi.

Hayalleri olan milli takıma Atakan ve Ataberk’i hazırladıklarını söyleyen Bayav, şunları kaydetti:

“İnanmak başarmanın yarısıdır. Biz 5 yıl önce bu yola çıktığımızda nasıl olacağını bize sordular. 5 yıl sonunda ikizler Türkiye Şampiyonu oldu. Milli takım için istenilen derece normal gelişim gösteren bir bireyin yapamayacağı bir baraj olmasına rağmen iyi çalışarak milli takıma gireceğiz.”

Kaynak: İHA