Bornova Becker Spor'un Kaptanı Nazlı Güler, 'İzmir'i Kadın Basketbolunda Marka Yapacağız'
Türkiye Kadınlar Basketbol 1. Liginde oynadığı 24 maçta 22 galibiyet alarak 46 puanla liderliğini koruyan Bornova Becker Spor, adım adım Süper Lig’e ilerliyor. Takımın kaptanı, milli basketbolcu Nazlı Güler, meslek hayatının en mutlu ve huzurlu günlerini Bornova Becker’de yaşadığını belirterek, İzmir’i kadın basketbolunda bir marka yapacaklarını söyledi.
Geçen yıl takıma geldiğinde basketbol camiasındaki pek çok kişinin “2. Lig’de ne işin var” dediğini anımsatan Güler, geçen yıl 1. Lig’e yükselen takımın, bu yıl Süper Lig’e yükselmesiyle Türk basketbol tarihine geçecek bir başarı öyküsü yazacaklarını vurguladı.
Pınar Karşıyaka’nın, İzmir’in erkek basketbolunda ulusal ölçekte tanınan bir markası olduğunu hatırlatan Nazlı Güler, “Lig çok uzun bir maraton. Yolun sonunda önemli olan güçlü ve lider kalabilmek. Basamakları tek tek çıkıyoruz. Yolun sonunda Süper Lig’i göreceğimize inancım tam. Bornova Becker’in başkanından malzemecisine kadar tüm kadrosu Süper Lig’de olmayı hak ediyor. İzmir’in erkek basketbolunda nasıl Pınar Karşıyaka markası varsa, kadınlarda da Bornova Becker markası olacak. Artan taraftar kitlemiz de bu anlamda bize büyük destek veriyor. Türkiye’nin farklı şehirlerinde gittiğimizde, o kentte oturan İzmirlilerin bize destek vermesi motivasyonumuzu artırıyor. Maçlarımızı Bornova Atatürk Spor Kompleksinde oynuyoruz. İzmir dişi bir şehir. Maçlarımıza özellikle İzmir’in birbirinden güzel kadınlarını davet ediyorum” dedi.
“Sert imajı yanıltıcı”
Nazlı Güler ‘sert oyuncu’ algısının kendisini yıpratmaya yönelik eleştirilerin temelini oluşturduğunu savundu. 23 yıldır basketbolun içinde bir sporcu olarak mücadele azmi ve tutkusunun sertlik olarak algılanmasından rahatsız olmadığını kaydeden Güler, şu değerlendirmeyi yaptı: “Önceleri, kurallar çerçevesindeki bu tutkulu mücadelem yıpratma konusu olduğunda üzülürdüm. Şimdi gülümsüyorum. Sahada çok gülmem, bu doğru. Çünkü sahada gülünecek bir şey yok, rekabet var. Siz iş yaparken güler misiniz? Biz orada iş yapıyoruz. Günlük yaşamımda son derece eğlenceli biriyim.”
Yıldızı Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta parladı
1982 Ankara doğumlu Nazlı Güler, ilk-orta ve lise öğrenimini Arı Kolejinde tamamladıktan sora Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Çankaya Üniversitesi altyapılarda 9 yıl basketbol oynayan Güler, küçük yaşta A takıma çıkarak büyük başarı gösterdi. 19 yaşında İstanbul’da Migros takımına transfer olan Güler, sonrasında sırasıyla Fenerbahçe ve Beşiktaş takımlarına transfer olarak başarı grafiğini sürekli yükseltti. Tarsus, Antakya, Samsun, Kayseri, İstanbul Üniversitesi BGD gibi birçok takımda oynayan Güler, pek çok kez milli oldu.
Hayali balerin olmaktı
Ortaokuldayken her kız çocuğu gibi baleyle ilgilendiğini ve en büyük idealinin balerin olmak olduğunu anlatan Güler, “Boyum uzun olduğu için sınıfta dikkat çekiyordum. İlkokul biter bitmez beden eğitimi öğretmenim ‘basketbolla ilgilenir misin’ diye sordu. Okulun takımı vardı, birkaç kez antrenmanlarına gittim. İlk gittiğimde basketbol bana çok tutkulu geldi. İnsanların antrenmandaki çabaları, mücadeleleri, ter dökmeleri, başarı hırsı, takım olmak, bir hedef için kenetlenmek. Sonra maçlara gitmeye başladım. Bu atmosfer beni giderek içine aldı ve 11 yaşında basketbol oynamaya başladım. Benim dezavantajım tek başıma başlamış olmamdı, herhangi bir spor okulunda yetişmedim. Bu yüzden tek başıma ekstra antrenmanlar yapıyordum takımın seviyesine ulaşabilmek için. Zaten başlarda beni takımın antrenmanlarına almadan, bireysel çalıştırıyorlardı. Hiç unutmam, ‘tamam artık takımla antrenman yapacaksın’ dendiğinde heyecandan sabaha kadar uyuyamamıştım” dedi.
Pınar Karşıyaka’nın, İzmir’in erkek basketbolunda ulusal ölçekte tanınan bir markası olduğunu hatırlatan Nazlı Güler, “Lig çok uzun bir maraton. Yolun sonunda önemli olan güçlü ve lider kalabilmek. Basamakları tek tek çıkıyoruz. Yolun sonunda Süper Lig’i göreceğimize inancım tam. Bornova Becker’in başkanından malzemecisine kadar tüm kadrosu Süper Lig’de olmayı hak ediyor. İzmir’in erkek basketbolunda nasıl Pınar Karşıyaka markası varsa, kadınlarda da Bornova Becker markası olacak. Artan taraftar kitlemiz de bu anlamda bize büyük destek veriyor. Türkiye’nin farklı şehirlerinde gittiğimizde, o kentte oturan İzmirlilerin bize destek vermesi motivasyonumuzu artırıyor. Maçlarımızı Bornova Atatürk Spor Kompleksinde oynuyoruz. İzmir dişi bir şehir. Maçlarımıza özellikle İzmir’in birbirinden güzel kadınlarını davet ediyorum” dedi.
“Sert imajı yanıltıcı”
Nazlı Güler ‘sert oyuncu’ algısının kendisini yıpratmaya yönelik eleştirilerin temelini oluşturduğunu savundu. 23 yıldır basketbolun içinde bir sporcu olarak mücadele azmi ve tutkusunun sertlik olarak algılanmasından rahatsız olmadığını kaydeden Güler, şu değerlendirmeyi yaptı: “Önceleri, kurallar çerçevesindeki bu tutkulu mücadelem yıpratma konusu olduğunda üzülürdüm. Şimdi gülümsüyorum. Sahada çok gülmem, bu doğru. Çünkü sahada gülünecek bir şey yok, rekabet var. Siz iş yaparken güler misiniz? Biz orada iş yapıyoruz. Günlük yaşamımda son derece eğlenceli biriyim.”
Yıldızı Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta parladı
1982 Ankara doğumlu Nazlı Güler, ilk-orta ve lise öğrenimini Arı Kolejinde tamamladıktan sora Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Çankaya Üniversitesi altyapılarda 9 yıl basketbol oynayan Güler, küçük yaşta A takıma çıkarak büyük başarı gösterdi. 19 yaşında İstanbul’da Migros takımına transfer olan Güler, sonrasında sırasıyla Fenerbahçe ve Beşiktaş takımlarına transfer olarak başarı grafiğini sürekli yükseltti. Tarsus, Antakya, Samsun, Kayseri, İstanbul Üniversitesi BGD gibi birçok takımda oynayan Güler, pek çok kez milli oldu.
Hayali balerin olmaktı
Ortaokuldayken her kız çocuğu gibi baleyle ilgilendiğini ve en büyük idealinin balerin olmak olduğunu anlatan Güler, “Boyum uzun olduğu için sınıfta dikkat çekiyordum. İlkokul biter bitmez beden eğitimi öğretmenim ‘basketbolla ilgilenir misin’ diye sordu. Okulun takımı vardı, birkaç kez antrenmanlarına gittim. İlk gittiğimde basketbol bana çok tutkulu geldi. İnsanların antrenmandaki çabaları, mücadeleleri, ter dökmeleri, başarı hırsı, takım olmak, bir hedef için kenetlenmek. Sonra maçlara gitmeye başladım. Bu atmosfer beni giderek içine aldı ve 11 yaşında basketbol oynamaya başladım. Benim dezavantajım tek başıma başlamış olmamdı, herhangi bir spor okulunda yetişmedim. Bu yüzden tek başıma ekstra antrenmanlar yapıyordum takımın seviyesine ulaşabilmek için. Zaten başlarda beni takımın antrenmanlarına almadan, bireysel çalıştırıyorlardı. Hiç unutmam, ‘tamam artık takımla antrenman yapacaksın’ dendiğinde heyecandan sabaha kadar uyuyamamıştım” dedi.
Kaynak: İHA
